AKP’NİN
ÖNERDİĞİ “BAŞKANLIK SİSTEMİ”NİN, DÜNYADA DEMOKRATİK ÖRNEĞİ YOK
Dünyadaki "başkanlık" örneklerini
inceleyen uluslararası hukuk uzmanı Ece Güner Toprak başkanlık sisteminin
artılarını, eksilerini anlattı, Türk tipi başkanlık önerisini değerlendirdi.
(iktibas: 26
Ekim 2016 Çarşamba)
Türkiye, 15
Temmuz darbe girişimi nedeniyle bir süredir "ara
verdiği" başkanlık tartışmalarına, MHPlideri Devlet Bahçeli’nin,
geçen günlerde grup toplantısında yaptığı "sürpriz"çıkışıyla
yeniden döndü. AKP’nin 2012sonunda Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na
sunduğu "somut" teklifle uzun süre tartışılan başkanlık
sistemi önerisi, 330"evet" oyu
için MHP’nin "eksiği tamamlama" tutumu nedeniyle de
ilk kez "referadum"a bu kadar yaklaşmış durumda. Peki, Osmanlı’dan,
günümüze uzanan süreçte "parlamenter sistemi" benimseyen
Türkiye’nin, gerçekten böylesi bir sistem değişikliğine gereksinimi var
mı? AKP’lilerin dediği gibi "13-15 maddelik anayasa
değişikliği" tüm kurul ve
kurumlarıyla "demokratik" bir başkanlık sistemini getirir
mi? Başkanlık üniter sistemde işleyebilir mi? Bu konuda geniş çalışma yapan
isimlerden birisi, Uluslararası Hukuk Uzmanı Ece Güner Toprak.
Avrupa, ABD ve Latin Amerika örneklerini inceleyen Ece Güner Toprak,
dünyadaki başkanlık uygulamaları, AKP’nin gündeme
getirdiği "Türk tipi" başkanlık önerisi ve yarı başkanlık
sisteminin "artılarıeksileri" ni Cumhuriyet’e
değerlendirdi:
Kanaatimce
kesinlikle böyle bir ihtiyaç yoktur. Türkiye’deki sistem, tüm Avrupa’nın
sistemidir. Avrupa’da çoğu ülkenin bizimkine çok benzer anayasası vardır.
Tarihimizin de sistemidir (Osmanlı döneminden başlamak üzere). Evet, sistem
güçlendirilebilir. Daha güçlü bir parlamento ve yargı için reformlar
yapılabilir ama hiçbiri sistem değişikliği gerektirmez.
Böyle bir sistem
dünyada yok. Tabii bu konuda demokratik ülkeleri kriter alıyorum. Türk tipi
başkanlık dendiğinde referans
belge, 2012 sonu AKP tarafından hazırlanan başkanlık
taslağı var. Ona baktığımızda başkan, "takdirine
kalmış" kararla seçimleri yenileyebiliyor deniliyor.
Başkan, "genel
siyasetin yürütülmesi için", sınırları/kapsamı oldukça
belirsiz"Başkanlık Kararnameleri" çıkarabiliyor. Hiçbir denetime
tabi olmadan, üst yargıyı şekillendiriyor. Meclis’in, başkanı azil yetkisi çok
kısıtlı/fiilen işlemez halde. Hatta en yeni açıklamalarda "Başkan
Meclis tarafından görevden alınamaz" deniyor. Azil prosedürünün
tamamen kaldırılması söz konusu. Bu temel hususlar, demokratik bir başkanlık
sistemi ile bağdaşmıyor. Bırakalım ABD’yi, Latin Amerika ülkelerinde dahi
başkanlarda bu kadar geniş yetkiler yok. Ki Latin Amerika’da bu
konuda 190 anayasa denemesi yapılmıştır. Tabii Afrika, Orta Asya tipi
başkanlıkları dikkate almıyorum bu değerlendirmeyi yaparken, çünkü oralardaki
sistemi demokrasi olarak nitelendiremeyiz. Oysa başkanlık sisteminin birinci
kuralı katı güçler ayrılığıdır. Hiçbir şekilde parlamentoyu
feshedemez. ABD’de kusurlu davranıştan dolayı bile Meclis, başkanı
azledebiliyor. AKP taslağında başkan, yargıyı büyük oranda
şekillendiriyor. Yargıdan büyükelçi atamasına kadar, bürokrasiyi, eğitimi
şekillendiren başkan var, üzerinde neredeyse hiçbir denetim
yok. "Vatana ihanet" gibi çok kısıtlı denetim var.
Baktığımızda
başkanlık sisteminin demokratik ve başarılı olduğu neredeyse tek
ÜlkeABD. AKP yöneticileri, "12-15 maddelik değişiklik
getirebilir" diyor. Esas korkutan bu. Çünkü birçok alanda köklü
reform yapmadan getirirseniz istikrarlı bir demokrasi olmaz.
HattaABD anayasasını birebir kopya etseniz bile istikrar olmaz.
Çünkü ABD’de güçlü bir yasama var, katı güçler ayrılığı var, bu birinci ve
en önemli kural. Meclis’in veto hakkı var, denge denetleme var. ABD’de
neden işliyor sistem? Seçim sistemi ve siyasi partiler yasasından dolayı ve
tabii eyalet sistemi var. Meclis’in veto hakkı var. Bu sistemi tüm kurum ve
kurallarıyla, uygulamaya koymayınca, "denge
denetleme" kâğıt üzerinde kalır. Bugün Demokratik Parti’nin Genel Başkanı,
hiç tanımadığımız bir milletvekilidir. Ama milletvekili seçiminde başkanın
hiçbir etkisi yoktur, milletvekilliği güçlüdür.
ABD sistemini
bire bir kopya etseniz de, denge denetimi sağlayamazsanız, o sistem işlemez.
Bunun en somut örneği Meksika’dır. ABD anayasasının neredeyse aynısı.
Ama Meksika’da otoriter başkanlık var, çünkü fiilen başkan yönetiyor partiyi,
disiplinli parti sistemi var. Denge denetimi çöküyor, bizde de parti disiplini
sistemi var. Etkiliyse, yasama gerçek denge denetim oluşturamıyor. O zaman
başkanlık otoriter başkanlık sistemine dönüşüyor.
Başkanlık
sistemi federasyonlar için getirilmiş. Başkan dış dünyayla ilişkiler ve
bütünlük için düşünülmüş rol. Esas rolü dış dünyaya karşı. Otoriter başkanlığa
karşı eyaletler denge denetimi sağlıyor. Latin Amerika’da üçte ikisi
federasyon, G- 20’deki 6 ülkede başkanlık var bunlardan 4’ü
tam federasyon, 2’ si yarı federasyon. Yani bu sistem federasyonlarda
daha iyi işlediği için bu sistemin zamanla federasyon tartışmalarını da
beraberinde getireceğini görüyorum.
OECD raporlarına
göre başkanlık, 2 misli istikrarsızlık getiriyor. Latin Amerika
kıtası bunun canlı kanıtı. Başkanlık sistemi yapısından dolayı sürekli
koalisyon, erken seçim, otoriter başkanlar veya darbelere yol açmıştır. Şu an
bile Latin Amerika’nın en önemli başkanlıkla yönetilen ülkelerinde; Arjantin,
Brezilya, Venezüella ve Meksika’da "koalisyonlar" var, hem
de bazılarında 9 partili koalisyonlar! Söylenenin aksine bizdeki gibi
çok partili sistemlerde başkanlık sistemi koalisyonlardan korumuyor, bu
konuda "istikrar" getirmiyor.
"Yarı-başkanlık" da
esasında özünde bir parlamenter rejimdir. Sadece halk tarafından seçilen
cumhurbaşkanının daha etkin kullandığı yetkiler vardır. En
tipik "yarı başkanlık" sistemi olarak görülen Fransız
sistemiyle Türk sistemi son derece benzerdir. Cumhurbaşkanının konumu da
aynıdır; ve partili değildir. Türk sistemi zaten bir ‘yarı başkanlık
sistemine’ zemin vermektedir. Sadece uygulama – teamül
ve AYM içtihadları doğrultusunda - bugüne kadar klasik parlamenter
yorumla yapılmıştır. Bugün ilk defa Fransa’daki gibi, bir "yarı-başkanlık" gibi
fiilen uygulanmaktadır. Bu sebeple de, anayasa reformu yapıp, "yarı
başkanlık" amacıyla, cumhurbaşkanına ek yetkiler tanımaya kesinlikle
gerek yoktur. Anayasamız şu an fiilen bir"yarı-başkanlık" yorumu
ile uygulandığına göre ve bu uygulama devam ederse, en azından Fransa’nın daha
demokratik bir "yarı- başkanlık" sistemi için yaptığı
reformları Türkiye’nin de hayata geçirmesi gerekir.
Başkanlık
sistemine geçiş için öne sürülen kilit argümanlar; "daha güçlü bir
başkan, daha çok istikrar, daha hızlı karar verme". Oysa Türkiye’nin son
yıllarda yaşadığı krizlerin sebebi zaten bu hususlar. Yasalar bir günde
parlamentodan incelenmeden geçiyor. Torba yasa konusunda Cumhuriyet tarihinin
rekoru kırıldı. Sadece son birkaç yılda 5 binin üzerinde yasa maddesi
torba yasa şeklinde Meclis’ten geçti. Daha hızlı nasıl gidilebilir? Tam
tersine, ekonomi olsun, terör olsun, dış politikada olsun hataların sebebi,
yeterince "ortak akıl" aranmamasından kaynaklanıyor. En
büyük istikrarsızlık, denge-denetim mekanizmalarının olmaması, güçler
ayrılığının ve kurumsal yapının zayıflamasıdır: Bugün Türkiye’de ‘fiili
başkanlık sistemi’ değil,‘fiili güçler birliği’ var. Bunun anayasaya
yansıtılması yanlış olur.
Örneğin Moody’s
de not düşürmesinde aynen bu sorunlara işaret etti. Hukuk devletinin
geleceğinin belirsizliği, dengedenetim ve kurumsal yapının zayıflaması diye
özetledi meseleyi. Ekonomi için güven veren bir ortam olmuyor. Son yıllarda önemli
krizlerin nedeni, ekonomi, terör, dış politika olsun; temel sebebi ortak akıl
aranmaması, güçler ayrılığının zayıflaması. Esas istikrarsızlık budur. Denge
denetim, ortak akıl aranmazsa yap boz olur, hatalar olur. Yanlış bir sistem
değişikliği zaten kırılgan durumdaki ekonomimizi kötü etkiler. Şu an sistem
değişikliği ile ekonomiye ek bir belirsizlik eklemenin zamanı değil. Yapılması
gereken terör ve ekonomi sorunlarına odaklanmak.
Başkan, hiçbir
şart altında meclisi feshedemez, kontrol edemez. Tam tersi, meclis,
başkanı "kusurlu hareketten" dolayı bile görevden alabilir.
n Denge-Denetim: Başkanın neredeyse tüm kararları/atamaları meclis denetim ve
onayına tabidir.
Meclis üyeleri
iki yılda bir dar bölge sistemiyle yenileniyor. Başkan parti yönetiminde yer
almıyor. Parti "kontrolü/disiplini"nde söz sahibi değil.
ABD Başkanı,
federal yargıçlar hariç, yargıda herhangi bir atama yapamıyor. Ortalama/fiilen
her başkan bu yargıçlar ömür boyu atandıkları için 1 AYM üyesi ve
düşük oranda federal yargıç atama şansı yakalıyor. Ayrıca, yargıyı
şekillendiren, "HSYK tarzı ", yürütmenin etkin olduğu bir yapı
yok.
ABD’de medya ve
ifade özgürlüğü tam koruma altındadır ve önemli denge/denetim mekanizmalarından
biri. n Eyalet denetimi: Eyaletlerin kendi yönetimleri vardır, başkan sadece
bir nevi dış dünyaya karşı "koordinatör" olarak
düşünülmüştür ve federasyonlara uygun bir rolü vardır. Halkı ilgilendiren çoğu
konu eyalet seviyesinde kararlaştırılır ki bu başkanın gücüne çok önemli bir
sınırlamadır.
BİR ELEŞTİRİ;
YORUM VE KATKI:
AYŞE SAYIN : ULUSLARARASI HUKUK
UZMANI TOPRAK:
AKP’NİN ÖNERDİĞİNİN DEMOKRATİK ÖRNEĞİ YOK
Günümüzde
tartışılan başkanlık sistemi Hitler Rejimine giden yolda son aşamadır. Esasen
hikaye aynı hikayedir. Her aşaması bire bir aynıdır. Kuvvetler birliği diye bir
şey yoktur.
Bu ortaçağ sultanlarına has bir iştir. Modern dünya bu kavramı konuşmaz, düşünmez bile. Böyle bir ideal, bir fikir yoktur. Açıkçası, kuvvetler birliği denilen şey bütün gücün kontrolsüz denetimsiz şekilde tek bir kişide, bir despotta, bir diktatörde toplanmasından başka bir şey değildir. Aydın kişilerin dili kibardır, lafı eğer bükerler. Ben size dosdoğru söyleyeyim. Türk usulü başkanlık sistemi Hitler Rejimi demektir. Napolyon tarzı devlet nizamı demektir. Yani Napolyonun deyimiyle Recep Tayyip Erdoğan'ın ben devletim, devlet de ben demesinden ibarettir. Tarihte bir geri gidişten ibarettir. Atilla, Cengiz Han dönemine dönmek gibi, ülkenin bir aile işletmesine dönüşmesinden ibarettir. Bir halk bu kadar kıt akıllı, bu kadar bön, bu kadar dangalak olamaz. Elindekini bu kadar kolay terk edemez. Bu kadar kolay keklenemez. Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / [oraj.poyraz@openmail.cc]oraj.poyraz@openmail.cc / [oraj_poyraz@alpinaasia.com]oraj_poyraz@alpinaasia.com )
Bu ortaçağ sultanlarına has bir iştir. Modern dünya bu kavramı konuşmaz, düşünmez bile. Böyle bir ideal, bir fikir yoktur. Açıkçası, kuvvetler birliği denilen şey bütün gücün kontrolsüz denetimsiz şekilde tek bir kişide, bir despotta, bir diktatörde toplanmasından başka bir şey değildir. Aydın kişilerin dili kibardır, lafı eğer bükerler. Ben size dosdoğru söyleyeyim. Türk usulü başkanlık sistemi Hitler Rejimi demektir. Napolyon tarzı devlet nizamı demektir. Yani Napolyonun deyimiyle Recep Tayyip Erdoğan'ın ben devletim, devlet de ben demesinden ibarettir. Tarihte bir geri gidişten ibarettir. Atilla, Cengiz Han dönemine dönmek gibi, ülkenin bir aile işletmesine dönüşmesinden ibarettir. Bir halk bu kadar kıt akıllı, bu kadar bön, bu kadar dangalak olamaz. Elindekini bu kadar kolay terk edemez. Bu kadar kolay keklenemez. Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / [oraj.poyraz@openmail.cc]oraj.poyraz@openmail.cc / [oraj_poyraz@alpinaasia.com]oraj_poyraz@alpinaasia.com )