24 Haziran 2015 Çarşamba

SEÇİM BEYANAMELERİNDE DOĞA, ÇEVRE VE TRAFİK SORUNU YER ALMIYOR &UFUKTA ERKEN SEÇİM GÖRÜLÜYOR; Selçuk Maruflu, 19. Dönem İstanbul Milletvekili

SEÇİM BEYANAMELERİNDE DOĞA, ÇEVRE VE TRAFİK SORUNU YER ALMIYOR
Selçuk MARUFLU
19. Dönem İstanbul Milletvekili
Selçuk Maruflu
İstanbul Milletvekili (19. D.)
İstanbul başta olmak üzere, her geçen gün doğanın, çevrenin, yeşil alanların tahrip edildiğini, buraların AVM, Rezidans yapılmak üzere, müteahhitlere peşkeş çekildiğini gözlemliyoruz. Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüme dönmüştür. Bir inşaatçı geliyor, “senin evin çürük, olası bir depremde yıkılacak, sen burayı bana ver, ben sana bir daire vereyim” diyor. Kendisine bahşedilen imar müsaadeleri ile, örneğin 4-5 katlı binanın yerine, 15-20 katlı beton yığını dikiyor. Yükselen her kattan azami rant sağlıyor. Şöyle bir dolaşın, konut fiyatları uçmuş durumda. 600 bin, 1 milyor, 2 – 3 milyon dolarlardan bahsediliyor. Çamlıca’da yeşillik katledilerek yapılan villalar 5 milyon dolara satılıyor, bu paralar nasıl ödenir? Soruyorum, bu imara açılan, yok edilen alanlara yapılan beton yığınlarının sade vatandaşa ne faydası vardır? Buralardan sadece ve sadece inşaatçılar ceplerini doldurmaktadırlar. İstanbul’da sliüet diye bir şey kalmadı. Ecdat yadigarı tarihi eserler, binalar arasında boğuluyorlar. Şimdi merak ediyorum, artık İstanbul’da boş alan kalmadı, sıra nereye gelecek? Her halde Dolmabahçe Sarayını, Selimiye Kışlasını imara açacaklar! Belediyelerin görevi çevreyi, doğayı, yeşili korumak, yaşayan ve gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke bırakmak olmalıdır. Bizde ise Belediyeler ahbap çavuş ilişkisi içinde, parti mensuplarına veya tanıdıklarına çıkar sağlamak ve bundan çıkar elde etmek gayretindedirler. Örneğin; Haziran 2015 içinde İstanbul’da 147 imar değişikliği yapılmıştır. Kat yükseklikleri arttırılmıştır. Zira çıkılan her kat ayrı bir ranttır. Bunun yanı sıra, cami yerleri, imam hatip yerleri yaratılmaktadır. AVM, otel, otopark yapılsın diye sit alanlar ve yeşil alanlar imara açılmaktadır. Çamlıca’da inşa edilen 100 bin kişilik cami doğa ve yeşili tahrip etmiştir, şimdi buraya yol yapılmak üzere ayrı bir katliam yapılıyor. Şehrin ortasına yapılan ucube bir beton yığını olan Beşiktaş – İnönü stadı orada olmamalıydı. Yabancılar bu inşaata hayretle bakıyorlar. Şurası biliniyor ki, imara açılan her yeşil alan birilerinin ceplerini doldurmaktadır. Birde şöyle bir yutturmaca var, “efendim biz ağaçları kestik ama yerine 1 milyon ağaç diktik”, “yahu senin kestiğin ağaçlar 50 hatta 100 yılda yetişiyor”. Diktiklerin kaç yılda yetişecek? Bu iki konu mukayese edilir mi? Bu yeşil örtüyü ve ağaçları ortadan kaldırıyorsunuz? Sizde hiç vicdan yok mu? Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul boğulmuş durumda. Doğa katliamı ve trafik terörü hat safhada. Atatürk havaalanına gidiş – geliş 3’er saat sürüyor. Londra’dan 3 saatte geldik. Eve 3 saatte gidemedik… Birçok sorunlarla boğuşan Türkiye’de trafik ve çevre konusu iktidara gelerek Türkiye’yi idare etmek arzusunda olan siyasi partilerin seçim beyannamelerinde gereği gibi yer almamaktadır. Gelecek nesillere borcumuz vardır. Doğa, çevre, insan yaşamı elden gidiyor, hiç kimse kılını kıpırdatmıyor…
***
Selçuk MARUFLU
19. Dönem İstanbul Milletvekili
UFUKTA 
ERKEN SEÇİM GÖRÜLÜYOR!...
Selçuk Maruflu
İstanbul Milletvekili (19. D.)
7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri sonucu ortaya çıkan tablo ilginçtir. İlk olarak Türk seçmeni AKP’ye verdiği desteği azaltmış ve başkanlık sistemi ile Sn. Cumhurbaşkanının AKP Genel Başkanı gibi meydanlarda seçim kampanyası yapmasını, kabul etmemiştir. Ancak, ortaya çıkan tablo Türkiye’nin istikrarı bakımından iyi değildir. Zira, bu tablodan kalıcı, ülkeyi dört yıl yönetecek, istikrarlı bir Hükümet modelinin çıkması zor görülmektedir. Koalisyon Hükümeti kaçınılmazdır, ancak bu nasıl olacaktır? AKP için birçok sebepten dolayı İktidarda kalmak önemlidir. AKP kendisi dışında kurulacak Hükümetin kendi icraatlarını didik didik edeceğinden endişelidir! 17 ve 25 Aralık olaylarını AKP ve Erdoğan tersine çevirmeye çalışmışsa da, milletimiz yolsuzluk, usulsüzlük, hırsızlık iddialarının araştırılmasını istemiştir. Ayrıca, AKP bürokraside, yargıda, milli irade de hemen hemen her yerde sağladığı kadrolaşma hareketinin sürdürülmesini istemektedir. Öte yandan CHP bu seçimden %25 oy ve AKP’nin 258 Milletvekiline karşılık, 132 Milletvekili alarak çıkmıştır. Tabiatıyla bu durum, tek başına hükümet kurmasına yetmemektedir. Ancak, CHP Genel Başkanı ve CHP kadroları başbakanlığı ve en azından Hükümet ortaklığını şiddetle istemektedir. MHP bu seçimlerde oylarını arttırmışsa da, 80 Milletvekili ile ne yapacaktır? MHP’nin ilk söylemleri ise koalisyona girmemek şeklindedir. Bu noktada aklıma şu geliyor; Rahmetli Ecevit 20 Temmuz 1974 Kıbrıs zaferinden sonra, CHP – MSP koalisyon Hükümetini dağıtmış ve Kıbrıs’ın getirdiği rüzgar sayesinde daha fazla oy alıp, İktidara gelebileceğini zannetmiştir. Ancak, sonuç böyle olmamış ve Sn. Ecevit İktidara gelememiştir. Bakınız, bu seçimlerde en başarılı görülen parti HDP olmasına rağmen, bu durum zahiridir. Zira, HDP oylarının hatırı sayılır kısmı emanettir. Millet sırf Sn. Erdoğan’a kızdığı için, Sn. Erdoğan’ı hizaya getirmek için, Başkanlık sistemi gelmesin diye ve AKP eğer HDP barajı geçemezse o 80 Milletvekilini daha alıp, Anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşmasın diye, HDP ile ilgisi olmadığı halde, HDP’ye oy vermiştir: benim tanıdığım birçok kişi HDP ile hiç ilgisi olmadığı ve tasvip etmediği halde, Sn. Erdoğan ve AKP’ye karşı olduklarından kerhen oy vermişlerdir. Bende inanıyorum ki, HDP bir Türkiye partisi değildir. Türkiye’yi bölmek, ilk safhada özerk, daha sonra da bağımsız bir Kürt yönetimi kurmak onlar için en büyük hedeftir. Bu amaçla, nüfuslarını arttırmaya önem vermektedirler. Örneğin, Türkiye’nin nüfus artışı %1,8 iken, Kürt nüfusunun yaşadığı bölgede bu oran %2,8’dir. Şimdi ifade edeyim ki, yapılacak bir erken seçimde HDP’ye verilen oyların geri alınması çok muhtemeldir. Bu durum belki de HDP’yi tekrar baraj altına itecektir. Seçim meydanlarında birbirlerini kırıcı şekilde hırpalayan parti liderlerinin ve asıl önemlisi tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının nasıl bir araya geleceği ve uzlaştırıcı bir rol takınacağı merak konusudur. Yeni seçilen Milletvekillerini tatmin etmek için, belki de bir koalisyon veya birkaç koalisyon Hükümeti kurulacaktır. Ancak, bu durumun uzun süreli olacağını tahmin etmiyorum. Yapılacak ilk seçimde, AKP’nin oy oranını arttırarak, tek başına iktidar olması büyük bir olasılıktır. Esasen Sn. Cumhurbaşkanı siyaseti çok iyi bilen ve konumu ne olursa olsun, gereğini yapan ve zamanı kollayan bir ustadır. Bu nedenle, bir koalisyon Hükümeti kurulmasını istiyor görünse de, hani Sn. Demirel’in lafı ile “neyin olacağını görmek için, neyin olmayacağını görmek lazımdır” olgusunu uygulamakta ve Türkiye’yi, Anayasa’da öngörülen erken seçim şartlarına götürmeye çaba harcamaktadır. Keşke, AKP laik, demokratik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve İnkılaplarına, insan hak ve özgürlüklerine ve hukuk devleti ilkelerine bağlı, dini ve dindar vatandaşları istismar etmeyen, kendisini Türkiye’nin kalkınma ve refahına odaklayan, Merkez Sağ vatandaşları tümüyle kucaklayan bir Merkez Sağ Türkiye partisi olabilseydi. Seçim kampanyalarında söylenen herşeye rağmen, siyasi parti liderlerinin basiretle ve uzlaşmacı tavırla demokrasi rejimin esaslarına uygun olarak bir araya gelmeleri ve anlaşma yolu bulmaları en büyük arzumdur. Aslında, çağdaş demokratik sistemi uygulayan birçok ülkede, koalisyon Hükümetleri kurulur ve uzun süre görevde kalabilirler. Ne yazık ki Türkiye, birlikte çalışma ve koalisyon kültürüne, yeteri kadar sahip değildir.  Türkiye, büyük sorunlarla boğuşan dünyada, istikrarlı bir şekilde gelişmek ve mantıki ve doğru dış politika uygulamak ve 2023 hedeflerine, büyük Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak durumdadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder