29 Mart 2018 Perşembe

ESKİ Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı BÜLENT ORAKOĞLU: "DARBECİ" AYDIN DOĞAN HESAP VERMEDEN MEDYA İLE İŞİ BİTMEZ"

Hesabı vermeden nereye ?

Bilindiği gibi Aydın Doğan medya sektörüne üç büyük engeli aşarak 1979 yılında el atmıştı. Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi Ağca tarafından 1979 yılında öldürüldükten sonra Milliyet Gazetesi el değiştirmiş Aydın Doğan’a satılmıştı. Çok büyük bir tesadüf eseri olsa gerek Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç’in de 7 Mart 1990 tarihinde öldürülmesi sonrasında Hürriyet Gazetesi Aydın Doğan’a satılmıştı. Bu iki cinayetin ortak noktası katledilen her iki genel yayın yönetmeninin de Milliyet ve Hürriyet Gazetelerinin Aydın Doğan’a satılmalarına karşı çıkmış olmalarıydı. Aslında bu cinayetlerin işlendiği tarihlerde Bab-ı Ali'de aşırı bir muhafazarlık söz konusuydu.

Gazeteci olmayanların bilhassa holding veya şirketlerin bu sektöre girmelerine izin verilmiyordu. Abdi İpekçi ve Çetin Emeç bu nedenle mi Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin Aydın Doğan’a satılmalarına engel oldukları için mi öldürülmüşlerdi? Bu iddiayı ben ortaya atmıyorum. İddia 1993 yılında aracına konan bombalı düzeneğin infilak etmesi sonucu hayatını kaybeden araştırmacı yazar Uğur Mumcu’ya ait.

Uğur Mumcu 1979 yılında Abdi İpekçi’nin Mehmet Ali Ağca tarafından öldürülmesine iki köşe yazısında ve yazdığı ‘’Papa,Mafya,Ağca ‘’kitabında yer vermiş ‘’ İpekçi’nin Milliyet Gazetesi’nin satışına engel olduğu için öldürülmüş olabileceğini iddia etmişti.’’ O dönemde Uğur Mumcu’nun yazılarını ihbar kabul eden Sıkıyönetim Komutanlığı 1983 yılında soruşturmayı yeniden başlatmıştı. 12 Eylül darbesinin ağır şartlarının konjonktürel olarak devam ettiği bir süreçte bu davanın neden sivil mahkemeler yerine askeri mahkemede görüldüğünü sorgulamamız elbette ‘abesle –iştigal’ bir duruma işaret eder sanırım. Ancak soruşturma İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Adli Müşaviri ile birlikte bir sivil savcı tarafından yürütülmüştü sözde! Mehmet Ali Ağca soruşturmayı yürüten savcılara Roma’da verdiği 17 Haziran 1983 tarihli ifadesinde özetle şu manidar ifadeyi vermişti;’’ …Kemal Derinkök’ün Milliyet Gazetesi’ni satın almak niyetinde olduğunu biliyordum. Bir başka şahıs daha, yani gazetenin şimdiki sahibi Aydın Doğan da o zamanlar gazeteyi satın almak istiyordu. İpekçi, gazetenin her ikisine de satılmasına şiddetle karşıydı.” Şimdi parçaları birleştirmek size düşüyor… !!! Mahkemeye Aydın Doğan ve Uğur Mumcu ifade için çağrılmışlardı. Beklenildiği gibi Aydın Doğan askeri mahkemede suçsuz bulunduğu için serbest bırakılmıştı.

Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden sonra gazetenin sahibi Ercüment Karacan’ı da öldürülme korkusu sardığı bu nedenle Milliyet Gazetesi'ni bir an önce satıp yurt dışına çıkmak (kaçmak) istediği o dönem gazetede çalışanlarca ifade ediliyordu. Abdi İpekçi suikastı öncesinde gazetede bazı önemli olaylar ve ilişkiler yaşanmıştı. ‘’Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç’un sekreteri Filiz Ofluoğlu Ercüment Karacan’ın koordinatörü olarak Milliyet’te göreve başlamıştı. Gazeteyi Koç Holding almamış ancak Koç Holding’in Gümüşhane’de Aygaz bayiliğini yapan Aydın Doğan satın almıştı. Abdi İpekçi‘nin sekreteri Melek Beler, Milliyet’ten önce Koç grubunda Can Kıraç ile çalışmıştı. İpekçi öldürülmeden kısa bir süre önce önce telefon defteri kaybolmuş olaydan bir hafta sonra kendi odasındaki dolabın arkasında içi boşaltılmış olarak bulunmuştu. İpekçi’nin öldürülmesinden kısa bir süre önce Melek Beler gazeteden ayrılıyordu. Ağca’nın cebinden çıkan isim listesinde Koç grubu yöneticilerinden Can Kıraç’ın ismi ve adresi çıkıyordu.‘’

En önemlisi de kadük olan TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu’nda ‘’Özel Harp Dairesi, Kontrgerilla ve Gayri Nizami Harp başlıklı 13 sayfalık bölümde Türk Gladyosu açık bir şekilde deşifre ediliyor. Yerüstü birimleri Özel Kuvvetler Komutanlığı yer altı birimleri ise vatansever sivillerden oluşan ‘Beyaz Kuvvetler’’olarak bilindiği Abdi İpekçi’yi öldüren Ağca’nın Beyaz Kuvvetler'den olduğu açıkça ifade ediliyordu. Abdi İpekçi ve Çetin Emeç suikastlarında son olarak ortaya çıkan deliller Türk Gladyosu’na mı işaret ediyor. 28 Şubat’ta Türk Gladyosu’nun rolünün tam deşifre edilememesinde FETÖ’nün önemli bir rol üstlendiği görülebiliyor. Zira 28 Şubat’ta Aydın Doğan medya kuruluşlarını ve bazı yazarlarını darbecilerin emrine vermişti. Sedat Ergin, Ertuğrul Özkök, Enis Berberoğlu bu yazarlardan sadece birkaçı! Aynı darbeci ve vesayetçi damarın 28 Şubat’ın 20. yılında 'Karargah rahatsız' manşetini manüple ederek tekrar meydan okumaya yeltenmesi dikkat çekicidir. Zira iddialara göre 15 Temmuz kalkışmasında önemli bir görev üstlenen Hande Fırat’ın haberi malum genel yayın yönetmenince değiştirilerek sunulmuştur. Bu darbeci genel yayın yönetmeni 28 Şubat’ta da Güven Erkaya ile Anayasa'ya aykırı bir röportaj yaparak gündeme gelmişti. Günümüzde Ağca’nın tekrar sorgulanması ve elde edilen yeni deliller ışığında Anayasayı Koruma savcılıklarınca yapılacak soruşturmalar İpekçi, Çetin Emeç cinayetlerinin arka planını ortaya çıkarabileceği gibi Gladyo yapısını deşifre edebilecektir.

Aydın Doğan’ın, medya grubunun tamamını geçmişte ve günümüzde darbeci ve vesayetçi çevreler ile yaptığı işbirliğinin hesabını millete ve yargıya vermeden Demirören grubuna satması ne kendisini ne de tetikçi yazarlarını kurtarır. Böyle biline! (REF: MAIL : ozel-buro@isnet.net.tr)

27 Mart 2018 Salı

"MÜLKİYE'DE VE ADLİYE'DE KADROLAŞIN!" Dr. Necip HABLEMİTOĞLU

"MÜLKİYE'DE VE ADLİYE'DE KADROLAŞIN!"

Dr. Necip HABLEMİTOĞLU

“Türkiye Cumhuriyeti’ne İhanet Belgesi”nden derleme ve alıntılar. Büyük Atatürk, 9 Ekim 1925'de, sanki bugünü görerek Cumhuriyet Savcılarına şöyle sesleniyordu:

"Her uygar ve çağdaş devlette olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti Adliyesi'nde de, Cumhuriyet Savcılarını yüksek ve son derece önemli bir görev ve makamın temsilcileri olmak üzere tanırım.

İnkılâp savcılarının, kendilerine verilen bu büyük görevin önemine uygun olarak gayretli ve çalışkan olmaları konusunu, adliyemizin başarı ve üstünlüğünün en önemli etkenlerinden sayarım.

Laik Türk inkılâbı, çağımızın uluslara yaşama ve yükselme yeteneği veren en son ve en uygar ilkelerin bir ifadesi ve Türk Ulusu'nun büyük fedakarlıklarıyla sürdürülen ve kazanılan büyük mücadelenin eseridir.

İnkılâpların gerçekleşmesi, kararları ve kanunlarıyla, ulusal irade ve ulusal egemenliğin bir görünümü; bütünü itibarıyla da Türk Ulusu'nun bütün haklarıdır.

İnkılâpların her biri, ulusun emeği ve hakkı ile gerçekleşmiştir.

Cumhuriyet Savcılarımızın, İNKILÂP GEREKLERİ ETRAFINDA, EN KISKANÇ VE UZAKLARI GÖREN HASSAS NÖBETÇİLER OLMALARINI, ASIL GÖREVLERİNDEN SAYARIM....

YÜKSEK AMACA YÖNELİK HERHANGİ BİR SUİKAST FAİLİNİN DURMAKSIZIN KOVUŞTURULMASI VE KOVUŞTURMANIN, ULUSUN BÜTÜN HAKLARI TATMİN VE TAZMİN EDİLİNCEYE KADAR, HAKİM ÖNÜNDE DE KAYGI VE ISRARLA SÜRDÜRÜLMESİNİ VE SONUÇLANDIRILMASINI İSTERİM....

YAKIN TARİHİMİZDE VE ESKİ ZAMANLARDA, DİNLERİN;  ZORBA HÜKÜMDARLARIN, RAHİPLER VE ÇIKAR SAĞLAYANLARIN ELİNDE BİR BASKI ARACI OLMASI GİBİ, ÇAĞIMIZDA KESİNLİKLE İZİN VERİLEMEZ VE HOŞ GÖRÜLEMEZ.

İNKILÂBA KARŞI KOYAN MUHALEFETİN ÖZGÜRLÜKTEN VE YASADAN YARARLANMAYA HAKKI YOKTUR.

BİREYİN DEĞİL, BİREYLERİN TAMAMINI İFADE EDEN TOPLUMUN VE DEVLETİN YARARI, HER DÜŞÜNCE VE KAYGIDAN ÖNCE GELMELİDİR.

SINIRSIZ BİREYSEL ÖZGÜRLÜK VE KİŞİSEL ÇIKAR PEŞİNDE OLANLAR, KENDİ EMELLERİNİ, ÇIKARLARINI ULUSUN YÜKSEK ÇIKARLARI VE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN ÜSTÜN TUTANLARDIR.

SINIRSIZ KİŞİSEL ÖZGÜRLÜKLER, KİŞİSEL ÇIKARLAR, UYGAR VE DÜZENLİ TOPLUMLARI, DEVLETLERİ YIKARAK ANARŞİYİ VE ÇOĞUNLUKLA DA ZORBALIĞI YARATIR..."

İnsanın aklına ister istemez gelir, Atatürk'ün Cumhuriyet Savcısı olma özelliğine, cesaretine, iradesine, kararlılığına, aydınlığına sahip kaç hukukçu var, ülkemizde?!

İşte bunun için Fethullah Gülen, müritlerine hedef gösteriyor: "Mülkiyede ve Adliyede kadrolaşın!" Cumhuriyet Savcıları'nın büyüteç altına alınması; sadece müritlerin değil, görevini yapmayarak sessiz kalanların, Cumhuriyete ihanete sırtını dönenlerin de ayıklanmasını gerekli ve öncelikli kılmaktadır. Laik hukuk devletinin tüm kurumlarıyla işlemesi, "Temiz Türkiye" idealinin gerçekleşmesi, Atatürk'ün yukarıdaki direktifleri, böyle bir ayıklamayı kaçınılmaz hale getirmiştir.

Tabii bu yasal ölçülerdeki ayıklamanın önce fethullahçılara kol-kanat geren, af tartışmalarını durup dururken gündeme getiren ve AB girişimleri, tahkim dahil, daha pekçok olumsuz işlemin sorumlusu Hükümet'in Baş'ı ve Adalet Bakanı'ndan başlaması şarttır.

Almanya'da Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın en sadık işbirlikçilerinden biri ve de malumNecmeddin Erbakan'ın yeğeni olan Mehmet Sabri Erbakan, Başkanı olduğu İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı'nda yaptığı şu konuşma ile "hit" olmuştur:

"Yetmişbeş yıldır bize zorla Türk kimliğini dayattılar. Biz bunu reddediyoruz.
Üç milyarlık müslüman dünyasının kimliğini istiyoruz".

İhanet ve uşaklık, daha veciz (!) biçimde nasıl ifade edilebilir ki?!

Erbakan'a çok yönlü destek sağlayan BfV ve BND'nin yan kuruluşu olan Doğu Enstitüsü'nün araştırmacılarından Gunther Seufort, hiç olmazsa Alman olmanın rahatlığı ve dokunulmazlığı içinde işbirliği ve de birlikteliği ortaya koyan şu yorumu yapmıştır:

"Bir Türk ulusu yoktur.
Varolan, tepeden inmeci (jakoben) merkezi devlet terörü ile bir arada tutulmaya çalışılan değişik kültürel gruplardır: Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Aleviler, Hristiyanlar...
Adına Türk ulusu denilen uyduruk konsept, bizzat Mustafa Kemal tarafından Türk kökenli sünni müslümanların ulusu olarak tasarlanmıştır". 

"Biz Türk’üz, tam manasıyla Türk’üz! İşte o kadar!
Asya için ve Avrupa için bizim konumumuz aynıdır.
Dostlara sahip bulunmak, tam bağımsızlığımızı korumak, her şeyi Türk cephesinden değerlendirmek! Bu gerçekçi görüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nu mahveden ideolojiye tepkidir." Gazi Mustafa Kemal, 1921

Demem o ki: Milyon'da 1'iz! Atatürk Türkiyesi'ne gönül vermiş milyonlar'dan 1'isiyiz!

"Atatürk gibi dehalar ancak görünüşte ölürler. Öyle insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi muayyen bir devir için de doğmazlar." Fransız Basını

EY KUL! 
KAPILARDAN GEÇERKEN; TÜRKLÜĞÜNÜ UNUTMA, 
NE MUTLU TÜRK'ÜM DEMEK İÇİN.. CUMHURİYET'E SAHİP OL, 
DEVLETİNİ SEVMEK İÇİN.. HAYATI DOĞRULUKLA KUR, 
DOĞRUYU ÖĞRENMEK İÇİN.. İTİMADI KAYBETME, 
İTİBARI KAZANMAK İÇİN.. KENDİNİ İYİ TANI, 
CÜMLE ALEME TANITMAK İÇİN.. İNSANI SEVDİĞİNİ SÖYLE, 
SEVGİYE ALIŞMAK İÇİN.. TOPLULUĞA KENDİNİ ADA, 
SENİNLE OLAN İNSANLAR İÇİN.. İŞİNİ, AŞINI, BİLGİNİ PAYLAŞ, 
PAYLAŞANLA OLMAK İÇİN...
Nusret DEMİRAL

"Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an feragat etmesinler...'' Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

''Bizler; Gözünde Vatanını; Gönlünde ATATÜRK ilke ve İnkılaplarını tutabilen, 
Vicdanında dinini saklayabilen; Milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız.'' Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı

"Cumhuriyet’in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır. Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok acı çekmiştir. Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri vardır." Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK, 1930/Kırklareli

Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle, "hakkımda olası her türlü antidemokratik yasal girişimi" TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
(*) Gönderen: Cesuryorum <cesuryorum@gmail.com>
(**) Merhum Dr. Necip Hablemitoğlu'nun "Türkiye Cumhuriyeti'ne "İhanet Belgesi"nden rastgele seçilmiş alıntılar..." adlı "ANDIÇ" raporundan alıntı'dır.

17 Mart 2018 Cumartesi

Prof. Dr. Tülay Özüerman: MEŞRULUĞUN KAYNAĞI NEDİR?

MEŞRULUĞUN KAYNAĞI NEDİR?
Prof. Dr. Tülay Özüerman
Hangisi geçerli? Önceki seçimde yasaya rağmen sayıma dahil edilen mühürsüz oylar mı? Yasa marifeti ile, ilk kurulacak sandıkta sayıma dahil edilecek mühürsüz oylar mı?
Yasa koyucu (Çoğunluğunu AKP vekillerinin oluşturduğu Meclis) marifeti ile çıkarılan yasa, hukukun temel ilkelerinden olan, “yasaların geriye yürütülemezliği” ilkesi gereğince önceki sandık sonucunu bağlamaz!.. Kaldı ki; bu yasa önceki uygulamanın yasal olmadığının da ilanı aynı zamanda. Yasa marifeti ile hukuk dışına çıkmak, hukuku dolamak, hukuktan dolanmak da diyebileceğimiz bu durumda her iki uygulama da hukuken geçersizdir.
Mühürlü olmayan evrakla devlet dairesinde iş görülemez ama hepimizin kaderinin belirleyicisi mühürsüz oyları geçerli kabul edilebilir. Korkunun en büyük baskı aracı olduğu; “Ben yaptım oldu” düzeninde bunu kabullenmenin dışında bir seçenek var mı?!..
“Oyunu kuran kazanır” kuralı ile gittiğimiz kaçıncı sandık bu? Dikkat edin “seçim” demiyorum, “sandık” diyorum.
Seçim, tercih hakkının olduğu ve bu hakkın güvence altına alındığı özgür ortamda olur.
Kişiler gibi ülkelerin de kaderi var. Bazı toplumlar kendi kaderlerini çiziyorlar. Bazıları kendilerine çizilen kaderi yaşıyorlar.
Atatürk, bizim kendi kaderini çizen bir ulus olmamızı istedi. Belli kısıtlarla da olsa var edilen demokrasimizi hukukla sağlamlaştırarak ilerleme gayretlerimiz vardı. Şimdi bizim de dahil edildiğimiz sandık süreçleri ile demokrasinin askıya alınışına tanıklık ediyoruz.
2002’den itibaren derece derece tasfiye edilen anayasal demokratik düzenin yerine, anayasa dışına çıkmış otoriter bir yönetimin yasa marifeti ile kalıcılaştırılmasında sandık sonucuna kilitlenerek yönlendirilen algılarımızın katkısı yadsınamaz. Tıpkı şimdi olduğu gibi!…
Bir tarafta “cumhur” sıfatı ile cumhur iradesini giyinmiş gibi görünen, iki partinin tavanda gerçekleştirdiği “sandık ittifakı”, diğer yanda; muhalefet edenleri ittifaka zorlayan iktidar medyası…
Neden özellikle CHP’nin ittifaka gitmesi telkin ve ısrarı var?!… Kabul edelim ki; muhalefeti bir kez daha parçalamak için dahiyane bir taktik. CHP’yi HDP ile ittifaka zorlayıp, HDP’yi (açılımı) CHP’ye giydirmek… CHP ile umutlanan kitleleri sandık öncesinde hüsrana uğratarak dağıtmak.
AKP’nin başından bu yana kendi özgül ağırlığı olmadı. Dağıttığı, tasfiye ettiği muhalefeti zayıf tutarak ve muhalefette isim yapanları kendine katarak güç kazandı. Sıra CHP’nin kendi içinden tasfiyesine geldi.
CHP ittifak oyununa düşer mi? Dileyelim akıl galip gelsin.
AKP’ye karşıymış gibi yapan, uydu muhalefetin kapsama alanı genişletilerek de CHP zorlanmakta. Örneğin medyada Saadet Partisi ve başkanına ön aldırılıp, “anahtar parti” yakıştırması yapılması gibi. Has Parti ve MHP örneklerinden ders alarak, Saadet’ten muhalefet yaratma çabalarını sorgulamak gerekmez mi?
Muhalefet alanı karışık… Buradan bir bütünlük çıkması mümkün değil. AKP’yi yaratan, sol ve sağdaki dağınıklıktı. Sisteme karşı AKP’nin iktidara taşınması ile, sistem partilerinin tasfiyesi girdi devreye. Şimdi türdeş parti yok. En başta AKP türdeş değil. İktidarda olmanın getirdiği güçle ayakta duran eklektik bir parti. Üstelik uzun soluklu iktidar sürecinde çok yıprandı. Kalıcılaşma gayretleri öne geçtikçe, kamusal alan ve bu alanda biriktirdiğimiz birliktelik adına tüm kazanımlar boşaltılır oldu. En başta hukuk ve adalet zarar gördü. Çünkü anayasanın yerini, tek kişiye indirgenen iktidarın, “ben yasayım” anlayışı aldı.
TEOG kalkacak, Yardımcı Doçentlik kalkacak…..deniyor. Kollar sıvanıp, söylenen olduruluyor. Kalksın denileni kaldırıyorlar da, yerine neyin konulacağı kaosu yaşamları allak bullak ediyor. Şimdi sıra İstiklal Marşı’na geldi!.. Kolları sıvayanlar bilsinler ki, bu konu diğerlerine benzemez. Toplumu birleştirendir marş. Yeni bir marş, yeni bir ayrışma demektir.
Bu yaşadıklarımızın adı nedir? “Yasa yapma keyfiyeti!…”
Sandığa neden gideceğiz?!.. Yasa yapma keyfiyetini sandıkla sağlamlaştırmak ve artık, hiçbir şeyi sorgulayamaz olacağımız ortamı kalıcılaştırmak için.
Meşruluğun kaynağı artık hukuk değil!… Adalet çok büyük yara aldı. Öyleyse yetkiyi nereden alıyorlar? Korkutulan toplumun suskunluğundan yararlanılarak hazırladıkları kendi yasalarından. Yasayı neye dayanarak yapıyorlar? Sandık sonucuna dayanarak. Tam bir kısır döngü!…
Oy kullanmak, iktidarın ve kaderimizin dönüşmesine değil de iktidarın sabitlenmesine yarıyorsa?!… İktidarın yetkilendirilmesinin tek yolu sandık sonucundan geçiyorsa, sandığa mecbur olan iktidardır.
“Çevresini çevreleyerek, iktidarın kendi istediği sonuca odaklı bir “sandık” kuruluyorsa, buna mecbur edilen seçmenlerin (!), karşı çıkma refleksini “boykot” ile ortaya koyma iradesine ipotek nasıl konulur” oyununu da izler buluyoruz kendimizi. Önceden iktidara açık destekçi olan ve uzunca süredir karşı role soyunan yazar tayfası bu “boykot” fikrine karşılar. Her (o)hal ve koşulda sandığa gidiniz, meydanı boş koymayınız, mühürsüz oylar kol gezse de siz sandık başlarında nöbet tutunuz, göz açtırmayınız telkinleri ile iktidara karşıymış gibi yaparak serviste bulunmak diye buna denir. Dağınık muhalefetin boykotta birleşmesinden korkuluyor.
Bir atletizm müsabakasında, bir atlete beşyüz metre önden koş, diğerlerine siz de arkasından koşun denildiğinde yer yerinden oynar. Futbol maçında, takımlardan birine “sen gol at, bir sıfır galip başla, sonra maça devam edelim” diyemezsiniz… Buna önce taraftarlar izin vermez.
Parti bağları, spor kulüpleri ile bağlardan daha güçsüz. Üstelik, parti ile bağlarını parti kökleri ile kuran ve parti ilkelerini benimsemiş olanların sorgulama alanlarına da kısıtlar getiriliyor. Üyelikten atılma tehdidi altında siyaset yapılamaz. Parti kimliği yerini, çıkar temelli siyasete bırakır. İtaatle yer bulan partidekiler, sorgulayan partililerin önüne geçtikçe elde ettiklerinden hoşnut bireylerin çıkar çatışmasını örgütlemekten öteye gidemez siyasal partiler.
Siyasette tıkanma yanında, tükenmenin de yaşandığı bir süreçten geçerken, bu genel bozulma hali ile hepimiz için ortak iyiyi sandıktan çıkarmanın olanaksız olduğunu anlatacak olan kişi ve kurumlar bir şekilde suskunlaş(tırıl)ıyorsa; bize düşen sandıkla çizilen kaderi yaşamak oluyor.
Bu tür sorgulamalara “umut kırmak” etiketi yapıştırılıyor. Sanki oy verecek kitle çok (u)mutlu, sandıktan kim çıkacak kimse bilmiyor(!), herkes eşit koşullarda yarışıp, ana akım medyadan aynı koşullarda yararlanıyor, hatta muhalefetin adayı da belli… Ortalık güllük gülistanlık, birileri çıkıp da boykot edelim diyor ve huzuru kaçırıp, umut kırıyor!..
Sandık güvenliği yerine, iktidar için sandık güvencesi arayışları öne çıkmışsa, sandığa tıpış tıpış giderek seçim mi yapmış olacağız? Ya sandıktan çıkan sonuç? Meşru mu sayacağız?!..
Kimin çıkacağını bildiğimiz bir sandık kuruluma hazırlanırken, birilerinin telkini ile sanki farklı bir sonuç alınacakmış gibi yapmamızı kimse artık beklemesin…
Boykot tartışmasının ortaya atılması bile sandıkla ilgili şaibe için karinedir. Muhalefet, bu fikri gözden geçirmeden eli ile itmemeli. “Sandık” (onaylama) değil, “seçim” (oylama) istiyoruz diyebileceğimiz son virajdayız.
Türkiye’de hiçbir iktidar böylesine geniş bir keyfilik alanına sahip olmadı!… Sandık keyfiliğin sınırı olamaz, sebebi olur ancak!..
Muhalefetin gücü; kendi yasaları ile yerini sağlamlaştırmaya çalıştıkça hukukun dışına çıkan, meşruluk boşluğundaki iktidarın sandığa mahkum olmasından geliyor. İş, bu gerçeği görüp/ gösterecek etkin muhalefeti örgütlemekte!… Çoğalmak yerine, disiplin adı altında üye ayıklamaya girişen bir anlayışa kilitlenmiş bir muhalefetle gideceğimiz tek ve son yer sandık olur ancak.
ELEŞTİRİ-YORUM VE KATKILAR:
Evet, bence de SEÇİM BOYKOTU fikrini hemen çöpe atmalı.
Bu hükumet seçimlerle iktidarı terk etmeyecekse başka nasıl terk edecek.
Ülkeyi seçim dışındaki iktidar değiştirme yöntemlerine mahkum etmek herkesden çok muhalefete yakışmaz.
Bütün muhalefet el ele Seçmen Listelerinin doğruluğunu, Seçim Sandığının güvenliğini, Seçim Sonuçlarını sağlıklı şekilde birleştirilmesini parti ve gözlemciler eliyle denetlemesine yoğunlaşmak gerekir.
Yapılacak şey bellidir.
  • Mecliste Seçim Kanunu, ve sandık güvenliği için azami çabanın gösterilmesi.
  • Halkın, partililerin seçim güvenliğine ilişkin şiddetle uyarılması.
  • Partilerin günümüz bilgi işlem teknolojilerinden de istifade ederek sandık mazdabalarını kendi yollarıyla birleştirmesi ve denetlemesi.
  • Seçim sandık kurullarında emniyetin azami ölçüde sağlanması.
  • Mükerrer oy kullanımının önlenmesi.
  • Ölmüş ya da sahte kimlik sahibi kişilerin oy kullanımının önlenmesi.
  • Sosyal medya ve günümüz bilgi işlem teknolojilerinin sandık güvenliğini denetlemekte azami ölçüde kullanımı.
  • Özellikle Sandık emniyetlerinin sağlanması, sağlanamadığı hallerde durumun çok iyi şekilde belgelenmesi.
  • Sandık başlarında yaşanması muhtemel her türlü şirretliğe karşı önceden önlem alınması.
  • Bütün önlemlere rağmen eğer seçim hileleri önlenemezse bunların görüntülü, sesli, fotograflı ve tutanaklı olarak belirlenmesi.
  • Her türlü tedbire rağmen yine de büyük boyutlu seçim hileleri yaşanırsa bunun halka her türlü iletişim yoluyla şikayet edilmesi, duyurulması.
Ve iktidarın adil ve hukuka uygun seçimler yoluyla iktidarı terk etmeyeceği kesinleştiği anda ne yapılacağına ilişkin yol haritasının da şimdiden belirlenmesi.

Aksi halde ölene kadar her seçimde utanmazca ”Atı alan Üsküdarı geçti bile” diyerek oy hırsızlığı yaptığını itiraf eden  bir RTE göreceğimiz kesindir.

13 Mart 2018 Salı

Seçim ittifakı teklifi parlamento'da kabul edildi. Toplam 26 madde değişti.

Seçim ittifakı kanun teklifi meclisten geçti! 
İşte 26 maddelik ittifak teklifinin tam metni…
Seçim ittifakı teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi. Toplam 26 madde değişti. Değişiklik ile seçimde ittifak yapan partiler oy pusulasında çerçeve içine alınacak. İşte partiler arası seçim ittifakının yolunu açacak 26 maddelik seçim ittifakı tam metni... (12-13 Mart 2018)

Seçim ittifakı teklifi MHP ve AKP ortak imzaları ile TBMM’ye sunuldu ve kabul edildi. Partiler arası ittifakın yolunu açacak teklif 26 maddeden oluşuyor. Seçim ittifakı teklifi ile 7 yasada 26 madde değişti. İşte o 26 madde…

MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Düzenlemeyle, ilçe seçim kurulunca sandık bölgesine ayırma işlemi yapılırken Anayasada yer alan seçimin serbestliği ve gizli oy ilkesini sağlamak amacıyla, gerektiğinde aynı binada oturan seçmenlerin hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgesinde kalmaları şartıyla farklı sandık bölgelerine kaydedilebilmelerine imkân tanınmaktadır.
298 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, Yüksek Seçim Kuruluna bir sandık bölgesinde oy kullanacak seçmen sayısını belirleme görevi verildiğinden, maddenin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.

MADDE 2- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Uygulamada Yüksek Seçim Kurulu yapılacak seçimin türünü dikkate alarak her seçim için ihtiyaca göre sandık bölgesi seçmen sayısını belirlemektedir. Bu itibarla, Yüksek Seçim Kuruluna seçim türüne göre sandık bölgesi seçmen sayısını belirleme görev ve yetkisi verilmektedir.
Maddenin birinci fıkrasına eklenen (16) numaralı bent uyarınca Yüksek Seçim Kurulu, seçim güvenliğinin sağlanması amacıyla, vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine sandıkların taşınmasına, seçim veya sandık bölgelerinin birleştirilmesine karar verebilecektir. Buna göre, seçim güvenliğinin sağlanmasında güçlük yaşanabilecek yerlerde, seçimlerin serbestliği ve gizli oy ilkeleri gereğince seçmenlerin hiçbir etki ve baskı altında kalmadan seçme haklarını kullanabilmeleri amacıyla, o yerdeki sandıkların seçim güvenliğinin sağlanabileceği en yakın seçim bölgelerine taşınmasına, sandık bölgelerinin ve muhtarlık seçimleri hariç olmak üzere seçim bölgelerinin birleştirilmesine Yüksek Seçim Kurulunca karar verilebileceği hüküm altına alınmaktadır. Birleştirilen seçim veya sandık bölgelerinde seçmen listeleri karma şekilde düzenlenebilecektir.
Ayrıca, hastalığı veya engeli nedeniyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin Anayasal bir hak olan seçme hakkını kullanabilmeleri amacıyla, Yüksek Seçim Kuruluna yetki verilmektedir. Bu kapsamda Yüksek Seçim Kurulu, seyyar sandık kurulu oluşturma, oyların kullanılması ile sayım ve döküm ile birleştirme işlemlerine ilişkin usul ve esasları belirleyecektir.

MADDE 3- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 22 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut düzenlemedeki iyi ün yapmış kişiler kavramının afakî niteliği ve bu kişilerin belirlenmesindeki güçlük nedeniyle, uygulamada sorunlar yaşandığı bilinmektedir. Teklifle, birlikte yapılan seçimlerde oy pusulalarının aynı zarfa konulmasının öngörülmesi ve seçim ittifakı müessesesine yer verilerek sandık sonuç tutanaklarına işlenecek bilgilerde değişiklik yapılması sebebiyle, oy kullandırma ve sayım döküm işlemlerinde aksaklıklar yaşanmaması için bu işlemlerin daha nitelikli ve liyakatli kişilerce yapılması gerekmektedir. Bu hususlar nazara alınarak, sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesine yönelik değişiklik yapılmaktadır.
Düzenlemeyle, ilçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesinin mülki amir tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınarak ilgili ilçe seçim kurullarına gönderilmesi, ilçe seçim kurulu başkanının bu kamu görevlileri arasından ad çekmek suretiyle, ihtiyaç duyulan sandık kurulu başkanının iki katı sayıda kamu görevlisini tespit etmesi ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirlemesi hükme bağlanmaktadır.
Ayrıca maddenin ikinci fıkrasında, sandık kurulu başkanının görevine gelmemesi halinde, yerine hangi üyenin başkanlık edeceği düzenlenmektedir.

MADDE 4- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut altıncı fıkrada, sandık kurulunun siyasi partiler tarafından bildirilenler dışındaki bir asıl ve bir yedek üyesinin sandığın bulunduğu köy, mahalle, ihtiyar heyeti ve ihtiyar meclisi üyeleri arasından ad çekmeyle belirleneceği, ihtiyar meclisi üyelerinin yeterli sayıda olmaması halinde sandık kuruluna üye vermeyen siyasi partiler tarafından tamamlanacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak uygulamada bu fıkra uyarınca belirlenen sandık kurulu üyesinin memur üye olarak adlandırıldığı ve üyenin kamu görevlileri arasından belirlendiği bilinmektedir.
Teklifle, birlikte yapılan seçimlerde oy pusulalarının aynı zarfa konulmasının öngörülmesi, seçim ittifaklarına imkân tanınması sebebiyle oy kullandırma ve sayım döküm işlemlerinin daha nitelikli ve liyakatli kişilerce yapılmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bunun yanında, sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde kamu görevlisi olan üyenin başkanlık yapmasının öngörülmesi sebebiyle de sandık kurulu üyeliği önemli hale gelmiştir.
Bu hususlar nazara alınarak, sandık kurulunun bir asıl ve bir yedek üyesinin belirlenmesine ilişkin hükümde değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, ilçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulunun bir asıl ve bir yedek üyesini belirlemek için önce, 22 nci madde uyarınca bildirilen listeden sandık kurulu başkanı olarak seçilmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu üye sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekmeyle tespit edecek ve bu kişilerden mani hali bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak belirleyecektir.

MADDE 5- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 68 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Teklifle, mahalli idare organları seçimlerinde oy pusulalarının aynı zarfa konulması ve bunun yanında, birlikte yapılan Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde de oy pusulalarının aynı zarfa konulması öngörüldüğünden, oy sandıklarının kapağının üzerinde zarfların atılması için birinci fıkrada ölçüleri belirtilen açıklığın, özellikle mahalli idare organları seçimlerinde yeterli olmayabileceği nazara alınarak, bu açıklığın Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenmesine yönelik değişiklik yapılmaktadır.
6771 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliğiyle, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinin birlikte yapılması hükme bağlandığından, bu iki seçime ait oy pusulalarının sehven farklı zarflara konulması veya zarfın atılacağı sandığın karıştırılması gibi nedenlerle, oyların geçersiz sayılmasına sebebiyet verilmemesi amacıyla, ikinci fıkrada yapılan değişiklikle, birlikte yapılan Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde oy pusulalarının aynı zarfa konulması öngörülmektedir. Ayrıca Teklifle, mahalli idare organları seçimlerinde oy pusulalarının aynı zarfa konulması öngörüldüğünden, oyların ayrı sandıklarda kullanılacağına ilişkin mevcut hükme fıkrada yer verilmemiştir.
Maddenin mevcut üçüncü fıkrasında oy verme kabinlerinin hafif metal profil üzerinde, nitelikleri belirtilen sentetik kumaştan yaptırılacağı hüküm altına alınmıştır. Oy verme kabinleri, 298 sayılı Kanunun 184 üncü maddesi uyarınca belediyeler veya muhtarlıklar tarafından muhafaza edilmekte ve seçimlerde sandık kurullarınca kullanılmaktadır. Uygulamada metal profil ve sentetik kumaştan yapılan oy verme kabinlerinin muhafazasında güçlükler yaşanmaktadır. Saklama ve nakil esnasında oluşan hasarların tamirinin veya yeni kabinlerin temininin maliyetinin yüksek olması sebebiyle, bu fıkrada yapılan değişiklikle, oy verme kabinlerinin metal profil ve sentetik kumaştan yaptırılması zorunluluğu kaldırılmakta, Yüksek Seçim Kuruluna oy serbestliğini ve gizliliğini sağlayacak şekilde daha ekonomik ve kullanışlı kabin yaptırma imkanı tanınmaktadır.

MADDE 6- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 78 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Teklifle, mahalli idare organları seçimlerinde oy pusulalarının tek zarfa konulması öngörüldüğünden, zarfların ebatlarının Kanunda belirlenmesinden vazgeçilerek, bu hususta yetki Yüksek Seçim Kuruluna verilmektedir.

MADDE 7- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut düzenlemede sandık alanı ve sandık çevresinin çok büyük bir alanı kapsaması, uygulamada sandık kurulları ile kolluk güçleri arasında ihtilafa ve yetki karmaşasına neden olmaktadır. Bu hususlar nazara alınarak, sandık alanı uygulamasından vazgeçilmekte ve sandık çevresi yeniden tanımlanmaktadır. Değişiklikle, seçim esnasında görev alan kişiler ile kurulların daha etkin görev yapmaları amaçlanmaktadır.

MADDE 8- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 82 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut düzenlemeye göre, kolluk güçleri sandık çevresine sadece sandık kurulu başkanı veya üyelerden birinin çağrısı üzerine gelebilmektedir. Düzenlemeyle, seçmenlerin ihbarı üzerine de kolluk güçlerinin sandık çevresine gelebilmeleri öngörülmektedir. Buna göre, üçüncü ve beşinci fıkralarda belirtilen şekilde sandık başı düzeninin bozulmasına kalkışılması halinde, sandık kurulunun kolluk güçlerini çağırma görevini yerine getirmediği veya getiremediği durumlarda, seçmenin şahsen yapacağı ihbar üzerine de kolluk güçleri sandık çevresine girebilecek ve bu eylemleri gerçekleştirenleri sandık çevresinden uzaklaştırarak gerekli yasal işlemleri yapabilecektir. Sandık çevresine gelen kolluk güçleri, sandık kurulu başkanının veya sandık kurulunun kararına uymak zorunda olup, çağrı veya ihbar sebebi ortadan kalkınca sandık çevresinden ayrılacaktır.
Teklifle, 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yer alan sandık alanına ilişkin düzenlemenin kaldırılması ve sandık alanında alınacak güvenlik önlemleri ve yasaklara ilişkin 83 üncü maddenin yürürlükten kaldırılmasının öngörülmesine bağlı olarak, 83 üncü maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen seçimde görevli olan kolluk görevlileri dışında resmî üniforma ve silah taşıyan kişilerin sandık alanına giremeyeceklerine dair yasak 82 nci maddeye alınmaktadır. Buna göre, seçimde görevli kolluk güçleri dışında resmî üniforma ve silah taşıyan kişiler, sandıkların konulduğu bina, yapı ve bunların müştemilatına giremeyeceklerdir.
Aynı şekilde 83 üncü maddenin dördüncü fıkrasında düzenlenen yasaklar 82 nci maddeye alınmaktadır. Buna göre, sandığın konulduğu bina veya yapı ile bunların müştemilatına, başkalarının görebileceği şekilde bir siyasi parti veya adaya ait rozet, amblem veya benzeri işaretler ile propaganda amaçlı yayınları taşıyanların giremeyecekleri, aksi halde uzaklaştırılacakları hüküm altına alınmaktadır.
İlçe seçim kurulu başkanının sandık alanı içindeki yetkileri, sandık alanı uygulamasından vazgeçilmesi nedeniyle 82 nci maddenin son fıkrasında değişiklik yapılmak suretiyle, sandığın konulduğu bina, yapı ve bunların müştemilatı yönünden korunmaktadır.

MADDE 9- Maddeyle 298 sayılı Kanunun 98 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin dördüncü fıkrasında üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan zarfların geçersiz sayılacağı hükme bağlanmıştır. Zarfların ilçe seçim kurulunun mührüne ilaveten sandık kurulu tarafından da mühürlenmesi, sahte zarf kullanımını önlemek için alınan ilave bir güvenlik tedbiridir. Ancak sandık kurullarının zaman zaman sehven zarfları mühürlemedikleri görülmektedir. Yüksek Seçim Kurulu, zarfların sahteliğinin iddia edilmemesi ve yetkili seçim kurulları tarafından gönderildiği hususunda şüphe bulunmaması halinde, sandık kurullarınca sehven mühürlenmemiş zarfların geçerli sayılmasına istikrarlı bir şekilde karar vermektedir.
Dördüncü fıkranın son cümlesinde yapılan değişiklikle, üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen filigran, amblem ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarfların geçerli sayılacağı hükme bağlanmaktadır. Buna göre, üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı ve amblemi ile ilçe seçim kurulunun mührü bulunması sebebiyle yetkili seçim kurulları tarafından gönderildiği hususunda şüphe bulunmayan zarfların sadece sandık kurulunun ihmaliyle mühürlenmemesi bu zarfları geçersiz kılmayacaktır.

MADDE 10- Maddeyle, 298 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin dördüncü fıkrasına eklenen cümleyle sayım döküm cetvelinde siyasi parti ve bağımsız adaylara ayrılan sütunlardan sonra ittifakın ortak oyları için sütun ayrılması hükme bağlanmaktadır.
Teklifle, mahalli idare organları seçimlerinde oy pusulalarının tek zarfa konulmasının öngörülmesine bağlı olarak, sayım döküm işlemlerinde düzenin sağlanması bakımından zarfların açılması, oyların sayım ve dökümü konularında değişiklik yapılmaktadır. Maddenin beşinci fıkrasına eklenen cümleyle, zarftan çıkan oy pusulalarının önce ters çevrilerek seçim türüne göre tasnif edilmesi, sonra dokuzuncu fıkra uyarınca boş çıkan zarfların sayısı ile her seçim türüne göre eksik çıkan pusula sayılarının tespit edilerek sandık sonuç tutanağına işlenmesinden sonra oy pusulalarının okunmasına geçileceği hükme bağlanmaktadır.
Teklifle, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde oy pusulalarının aynı zarfa konulması öngörüldüğünden, maddeye eklenen yedinci fıkrada bu seçimlerde önce Cumhurbaşkanı seçimine ait oy pusulalarının sayım ve dökümünün yapılacağı hüküm altına alınmaktadır.
Belediye seçimlerinin yanında il genel meclisi üyeliği ve muhtarlık seçimlerine ait oy pusulalarının da aynı zarfa konulması öngörüldüğünden, belediye seçimleri için oy pusulalarının sayım ve dökümüne ilişkin sırayı düzenleyen mevcut yedinci fıkra değiştirilmektedir. Düzenlemeyle, belediye seçimlerine ilişkin oy pusulalarının sayım ve dökümüne ilişkin sıralamada bir değişiklik yapılmadan, bu oy pusulalarının sayım ve dökümünden sonra il genel meclisi üyeliği ve muhtarlık seçimlerine ait oy pusulalarının sayım ve dökümünün yapılacağı hükme bağlanmaktadır.
Maddeye eklenen 12 inci fıkrada ittifak alanı içeresinde, “EVET” mührünün; bir siyasi partiye ayrılan alana veya hem bir siyasi partiye ayrılan alana hem de ittifak unvanı bölümüne ya da ittifak unvanı bölümüne taşacak şekilde, bir siyasi partiye ayrılan alana basılması halinde, bu oy pusulalarının geçerli kabul edileceği ve sayım döküm cetvelinde o siyasi partinin cetveldeki sütununa işaretleneceği düzenlenmektedir. Ayrıca bu haller dışında, yalnız ittifak alanı içerisine “EVET” mührünün basıldığı her durumda da, oy pusulalarının geçerli kabul edileceği ve sayım döküm cetvelinde ittifakın ortak oyları sütununa işaretleneceği hüküm altına alınmaktadır.

MADDE 11- Maddeyle 298 sayılı Kanunun 101 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında üzerinde sandık kurulu mührü bulunmayan birleşik oy pusulalarının geçersiz sayılacağı hükme bağlanmıştır. Birleşik oy pusulalarının sandık kurulu tarafından mühürlenmesi, sahte oy pusulası kullanımını önlemek için alınan ilave bir güvenlik tedbiridir. Ancak, sandık kurullarının zaman zaman sehven oy pusulalarını mühürlemedikleri bilinmektedir. Yüksek Seçim Kurulu, oy pusulalarının sahteliğinin iddia edilmemesi ve yetkili seçim kurulları tarafından gönderildiği hususunda şüphe bulunmaması halinde, sandık kurullarınca sehven mühürlenmemiş pusulaların geçerli sayılmasına istikrarlı bir şekilde karar vermektedir.
Maddenin ikinci fıkrasına eklenen bentle, yetkili seçim kurulları tarafından gönderilen ve filigranı bulunan ve sandık kurullarının ihmali sonucu arkası mühürlenmeyen oy pusulalarının geçerli sayılacağı hükme bağlanmaktadır. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı bulunması nedeniyle yetkili seçim kurulları tarafından gönderildiği hususunda şüphe bulunmayan oy pusulalarının, sadece sandık kurulunun ihmaliyle mühürlenmemesi, bu oy pusulalarını geçersiz kılmayacaktır.

MADDE 12- Maddeyle 298 sayılı Kanunun 105 inci maddesinde değişiklik yapılmakta olup, 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, sandık çevresinin yeniden tanımlanması ve 100 üncü maddesinde seçim ittifakına ilişkin öngörülen değişikliğe bağlı olarak, maddede düzenleme yapılmaktadır. Buna göre sandık sonuç tutanağında ittifakların her birinin aldığı ortak oyların sayısı ayrı ayrı gösterilecektir

MADDE 13- Maddeyle 298 sayılı Kanunun 108 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 298 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinde öngörülen değişikliğe bağlı olarak ilçe birleştirme tutanağında, ittifakların her birinin ortak oylarının sayısı ve ittifak içerisindeki her bir siyasi partinin tek başına aldığı oy sayısına, ittifakın ortak oylarından gelen payın ilave edilmesiyle elde edilen oy sayısının gösterilmesi hükme bağlanmaktadır.

MADDE 14- 2820 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Teklifle, siyasi partilerin seçimlerde ittifak yaparak seçime katılmalarına imkân tanınması nazara alınarak, siyasi partilerin seçimlerde başka bir siyasi partiyi destekleme kararı almalarını yasaklayan hüküm kaldırılmaktadır.

MADDE 15- 2839 sayılı Kanuna 12 nci maddesinden sonra gelmek üzere 12/A maddesi eklenmektedir. Düzenlemeyle, siyasi partilerin ittifak yaparak milletvekili seçimine katılmalarına imkân tanınmaktadır. Seçimlere ittifak yaparak katılma kararı alan siyasi partilerin seçim takviminin başlamasından itibaren en geç yedi gün içinde, genel başkanların imzalarını havi ittifak protokolüyle Yüksek Seçim Kuruluna başvurmaları gerekmektedir. Aday listelerinin teslim edilmesi için belirlenen tarihten iki gün öncesine kadar, ittifak protokolünde değişiklik yapılabilecektir.
Öte yandan, ittifaktan vazgeçen siyasi partilerin, bu durumu aday listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna teslim edilme tarihinden üç gün öncesine kadar bildirmeleri gerekmektedir.
Ayrıca Yüksek Seçim Kuruluna, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile seçim ittifakına ilişkin diğer hususları belirleme yetkisi verilmektedir.

MADDE 16- Maddeyle 2839 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Düzenlemeyle, bir kimsenin üyesi olduğu siyasi partinin seçimlere katılma yeterliliği bulunmasına rağmen, seçime katılmaması halinde kendisinin ve üyesi olduğu siyasi partinin yazılı muvafakati alınarak, partisinden istifa etmeden başka bir siyasi parti tarafından aday gösterilmesine imkân tanınmaktadır.

MADDE 17- Maddeyle 2839 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Düzenlemeyle, ittifak yapan siyasi partilerin kuraya ittifak olarak dahil edilmeleri, oy pusulasında yan yana yer almaları ve ittifak içerisindeki sıralarının da kurayla belirlenmesi hükme bağlanmaktadır. Ayrıca, oy pusulasında ittifak yapan siyasi partilerin sütunlarının üzerinde, ortak bir ittifak unvanı bölümü yer alacaktır. Bu bölümün kısa kenarı iki santimetre, uzun kenarı bu partilerin sütunlarının genişliği ile sütunlarının aralığı toplamı kadar olacaktır. Bu bölüme siyasi partilerin ittifak protokolünde belirledikleri ittifak unvanı yazılacaktır. İttifakın unvanı belirlenmemiş ise bu bölüme yalnız “İTTİFAK” ibaresi yazılacak, unvanı olmayan ittifakın birden fazla olması halinde, bunlar başvuru sırasına göre numaralandırılacaktır.
Bununla birlikte, İttifak unvanı bölümü ile aralarındaki boşluk dahil ittifak yapan siyasi partilerin sütunlarının tamamın oluşan alan ittifak alanı olarak tanımlanmaktadır.

MADDE 18- Madde ile 2839 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddede yapılan değişiklikle, ittifak yapılan seçimlerde aynı ittifak içerisinde yer alan siyasi partilerin bir seçim çevresinde almış oldukları geçerli oyun hesaplanma usulü belirlenmektedir. Buna göre ittifak yapan siyasi partilerin geçerli oyu, ittifakı oluşturan siyasi partilerin her birinin tek başına aldıkları oy sayısına ittifakın ortak oylarından gelen payın ilave edilmesiyle elde edilecektir. İttifakın ortak oylarından gelen pay ise ittifak yapan siyasi partilerin tek başına aldıkları oyun bu partilerin toplam oyuna bölünmesiyle elde edilen kat sayının ittifakın ortak oyu ile çarpımı sonucunda elde edilecektir.

MADDE 19– Madde ile 2839 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Teklifle, öngörülen ittifak müessesesine uyum amacıyla maddede düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 20- 2839 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. İttifak yapan siyasi partilerin aldıkları geçerli oyların toplamının yüzde 10’u geçmesi halinde, bu siyasi partilerin her birinin barajı geçeceği hükme bağlanmaktadır.

MADDE 21- 2839 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Değişiklikle dahil olduğu ittifak yüzde on barajını aşan siyasi partilerin çıkaracağı milletvekillerinin tahsis usulü düzenlenmektedir. Buna göre, ittifak yapan siyasi partilerin milletvekili sayısının hesaplanmasında; ittifakın toplam oyu esas alınacaktır. Bu oy miktarına göre önce ittifakın elde ettiği toplam milletvekili sayısı belirlenecek, bu sayı ittifakı yapan siyasi partiler arasında aldıkları geçerli oy sayısı esas alınarak bu maddedeki usule göre paylaştırılacaktır.

MADDE 22- Maddeyle, 2972 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Belediye, il genel meclisi üyeliği ve muhtarlık seçimlerinde oy pusulaları farklı zarflara konulmaktadır. Bu durum seçmenlerce başka seçim türüne ait oy pusulalarının sehven farklı zarflara konulması veya zarfın atılacağı sandıkların karıştırılması gibi nedenlerle oyların geçersiz sayılmasına yol açmaktadır. Bu itibarla uygulamada ortaya çıkan sorunların önüne geçilmesi amacıyla maddeyle, bütün mahalli idare organları seçimlerinin oy pusulalarının aynı zarfa konulacağı hükme bağlanmaktadır. Ancak seçim bölgelerinin birleştirilmesine karar verilmesi halinde, muhtarlık seçiminde oy pusulasının ayrı zarfa konulmasına ve bu zarfın ayrı sandığa atılmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 23– 1. a) 298 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 inci maddesinin dördüncü fıkrasında 19/10/2017 tarihli ve 7039 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, faydalanılan kamu hizmetleriyle sınırlı olmak üzere adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde “diğer adresin” yerleşim yeri adresiyle aynı hukuki değere sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu değişiklik sonrası, seçmen kütüğünün oluşturulmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek maksadıyla, maddenin birinci fıkrasında değişiklik yapılarak seçmen kütüğünün “yerleşim yeri adresi” bilgileri esas alınarak düzenlenmesi hüküm altına alınmaktadır.
Böylece seçmen kütüğünün oluşturulmasında sadece yerleşim yeri esas alınacak olup, askı süresi içinde, yerleşim yeri değişikliği imkânı mevcut uygulamada olduğu gibi sürdürülecektir.

b) 298 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 inci maddesinin dördüncü fıkrasında 7039 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sebebiyle yurtdışı seçmen kütüğü ve seçmen listelerinin oluşturulmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek maksadıyla, maddenin birinci fıkrasında değişiklik yapılarak yurt dışı seçmen kütüğü ve seçmen listelerinin “yerleşim yeri adresi” bilgileri esas alınarak düzenlenmesine yönelik değişiklik yapılmaktadır.
Böylece yurt dışı seçmen kütüğünün oluşturulmasında sadece yerleşim yeri esas alınacak olup, askı süresi içinde, yerleşim yeri değişikliği imkânı mevcut uygulamada olduğu gibi sürdürülecektir.

c) 298 sayılı Kanunun 71 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle “sandık alanı” uygulamasından vazgeçilmesine bağlı olarak, maddede değişiklik yapılmaktadır.

ç) 298 sayılı Kanunun 72 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle “sandık alanı” uygulamasından vazgeçilmesine bağlı olarak, maddede değişiklik yapılmaktadır.

d) 298 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle “sandık alanı” uygulamasından vazgeçilmesine bağlı olarak, maddede değişiklik yapılmaktadır.

e) 298 sayılı Kanunun 85 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle “sandık alanı” uygulamasından vazgeçilmesine bağlı olarak, maddede değişiklik yapılmaktadır.

f) 298 sayılı Kanunun 153 üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Teklifle, 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, sandık alanı uygulamasından vazgeçilmesine ve sandık çevresinin tanımında değişiklik yapılmasına bağlı olarak, maddede düzenleme yapılmaktadır.

a) 2839 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 6771 sayılı Kanunla Anayasanın 76 ncı maddesinde yapılan değişiklikle milletvekili seçilebilmek için aranan askerlik hizmetini yapmış olma şartı askerlikle ilişiği olmama şeklinde değiştirilmiştir. Bunun yanında Teklifle mahalli idare organları için seçilme yaşının on sekize indirilmesinin öngörülmesi ve 2972 sayılı Kanunun 9 uncu ve 31 inci maddelerinde diğer şartlar yönünden 2839 sayılı Kanunun 11 inci maddesine atıf yapılmış olması sebebiyle maddede değişiklik yapılmaktadır. Böylece askerlik çağına gelmemiş olanlar ile askerlik hizmeti ertelenmiş olanlar da milletvekili, belediye başkanı, il genel meclisi üyesi, muhtar ve ihtiyar meclisi veya heyeti üyesi seçilebileceklerdir.

b) 2839 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Düzenlemeyle ittifakların ortak oy sayısıyla ortak oylarından gelen payın ilçe birleştirme tutanağında yer alacağı hükme bağlanmaktadır.
2972 sayılı Kanunun 9 uncu ve 31 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. 6771 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliğiyle milletvekili seçilme yaşının on sekiz olarak düzenlenmesi nazara alınarak mahalli idare organları seçimlerinde seçilme yaşı on sekiz olarak düzenlenmektedir.

MADDE 24- Teklifle, 298 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle sandık alanı uygulamasından vazgeçilmesine bağlı olarak, 298 sayılı Kanunun 83 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır.
6771 sayılı Kanunla Anayasanın 127 nci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan milletvekili genel veya ara seçiminde önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahalli idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara seçimlerin milletvekili genel veya ara seçimleri ile birlikte yapılmasını öngören hüküm yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişikliğe bağlı olarak aynı konuyu düzenleyen 2972 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.
Ayrıca Teklifle, 2972 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, il genel meclisi üyeliği, belediye ve muhtarlık seçimlerinde oy pusulalarının aynı zarfa konulmasının öngörülmesine bağlı olarak 32 nci maddenin ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının son cümlesi yürürlükten kaldırılmaktadır.

MADDE 25– Yürürlük maddesidir.

MADDE 26- Yürütme maddesidir.

8 Mart 2018 Perşembe

6 Mart 2018 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 30352
KANUN
YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
Kanun No. 7100                                                                                                           Kabul Tarihi: 22/2/2018
MADDE 1- 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçent” ibaresi “doktor öğretim üyesi”  şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 2- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (l), (m) ve (n) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (o) ve (p) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.
“l) Öğretim Elemanları: Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir.
m) Öğretim Üyeleri: Yükseköğretim kurumlarında görevli profesör, doçent ve doktor öğretim üyeleridir.
(1) Profesör: En yüksek düzeydeki akademik unvana sahip kişidir.
(2) Doçent: Üniversitelerarası Kurul tarafından verilen doçentlik akademik unvanına sahip kişidir.
(3) Doktor Öğretim Üyesi: Doktora çalışmalarını başarı ile tamamlamış, tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olan akademik unvana sahip kişidir.
n) Öğretim Görevlisi: Yükseköğretim kurumlarında okutulan dersleri vermek, uygulama yapmak veya yaptırmakla yükümlü olan öğretim elemanıdır.”
MADDE 3- 2547 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin (a) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “, Genelkurmay Başkanlığının Silahlı Kuvvetlerden dört yıl için seçeceği bir profesör” ibaresi madde metninden çıkarılmış, ikinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiş, (b) fıkrasının (6) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kurul bünyesinde Yönetim Kurulu kurulur. Yönetim Kurulu, Üniversitelerarası Kurul Başkanı ile fen-mühendislik, sağlık ve sosyal bilimler alanlarından üçer üye ve güzel sanatlar alanından bir üye olmak üzere toplam on bir üyeden oluşur. Üyeler, farklı yükseköğretim kurumlarında görev yapan profesör öğretim üyeleri arasından Üniversitelerarası Kurul tarafından bir yıl için seçilir. Süresi dolan üye yeniden seçilebilir. Üniversitelerarası Kurul, Yükseköğretim Kuruluna üye seçmek dışındaki görevlerini Yönetim Kuruluna devredebilir. Yönetim Kurulu ayda en az bir defa toplanır. Yönetim Kurulu üyelerine, Yükseköğretim Genel Kurulu üyelerine ödenen tutarda huzur hakkı aynı usul ve esaslar çerçevesinde ödenir.”
“(6) Doçentlik başvurularında ilgili bilim veya sanat alanında jüriler oluşturarak adayların yayın ve çalışmalarını Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen esas ve usuller kapsamında değerlendirip, yeterli yayın ve çalışmaya sahip olan adaylara doçentlik unvanı vermek,”
MADDE 4- 2547 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Doktor Öğretim Üyesi
MADDE 23- a) Yükseköğretim kurumlarında açık bulunan doktor öğretim üyesi kadroları rektörlükçe ilan edilir. İlan edilen bu kadrolara fakültelerde dekan; diğer birimlerde müdürler, biri o birimin yöneticisi biri de o yükseköğretim kurumunun dışından olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan adayların her biri hakkında yazılı mütalaa isterler. Dekan veya ilgili müdür yönetim kurullarının görüşünü aldıktan sonra önerilerini rektöre sunar. Atama rektör tarafından en çok dört yıl süre ile yapılır. Her atama süresinin sonunda görev kendiliğinden sona erer. Görev süresi sona erenler yeniden atanabilirler.
b) Doktor öğretim üyeliğine atanabilmek için, doktora ile tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olmak gerekir.
c) Yükseköğretim kurumları, doktor öğretim üyesi kadrosuna atama için Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar belirleyebilirler.”
MADDE 5- 2547 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Doçentlik ve atama
MADDE 24 - a) Doçentlik başvuruları, Üniversitelerarası Kurulca belirlenen takvime göre yılda iki kez yapılır. Doçentlik başvuruları için aşağıdaki şartlar aranır:
(1) Bir lisans diploması aldıktan sonra, doktora ile tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olmak.
(2) Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen merkezî bir yabancı dil sınavından en az elli beş puan veya uluslararası geçerliliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen bir yabancı dil sınavından buna denk bir puan almış olmak; doçentlik bilim alanının belli bir yabancı dille ilgili olması halinde ise bu sınavı başka bir yabancı dilde vermek.
(3) Üniversitelerarası Kurulun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından her bir bilim veya sanat disiplininin özellikleri dikkate alınarak belirlenecek yeterli sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak.
b) Üniversitelerarası Kurul, adayın başvurduğu bilim veya sanat dalından beş kişilik bir jüri ve bu jüri için iki yedek üye tespit eder. İlgili bilim veya sanat dalında yeterli öğretim üyesinin bulunmaması halinde, jüri üç üye ile teşkil edilebilir.
Doçentlik sınav jürisinde yer alan asıl ve yedek üyeler, adayın yayın ve çalışmalarını değerlendirerek hazırladıkları ayrıntılı ve gerekçeli kişisel raporlarını Üniversitelerarası Kurula gönderirler. Asıl üyelerin hukuken geçerli bir mazerete dayalı olarak raporunu verememesi halinde, yedek üyelerin raporları, sırasına göre değerlendirmeye esas alınır. Değerlendirmeye esas alınan bu raporların birer örneği, yayın ve çalışmaların inceleme sonucuna ilişkin bildirim yazısı ile birlikte adaya gönderilir.
c) Üniversitelerarası Kurulca yeterli yayın ve çalışmaya sahip olduğuna karar verilen adaya doçentlik unvanı verilir.
ç) Doçentlik başvurularında adayların yayın ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
d) Yükseköğretim kurumları, doçent kadrosuna atama için, doçentlik unvanına sahip olmanın yanında Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim veya sanat disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar belirleyebilirler. Yükseköğretim kurumlarının belirlediği ek koşullar arasında sözlü sınavın yer alması halinde bu sınav Üniversitelerarası Kurul tarafından oluşturulacak jürilerce yapılır.   
e) Doçentlik unvanına sahip olanlar yükseköğretim kurumları tarafından ilan edilen doçent kadrolarına başvurur. Doçent kadrosuna başvuran adayların durumlarını incelemek üzere rektör tarafından, varsa biri ilgili birim yöneticisi, en az biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör tespit edilir. Bu profesörler her aday için ayrı ayrı olmak üzere birer rapor yazarlar ve kadroya atanacak birden fazla aday varsa tercihlerini bildirirler. Üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunun bu raporları göz önünde tutarak alacağı karar üzerine, rektör atamayı yapar.”
MADDE 6- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 25 inci ve 32 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 7- 2547 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi üzerinde yer alan “Öğretim Yardımcıları” orta başlığı yürürlükten kaldırılmış, aynı maddenin başlığı “Araştırma görevlileri” şeklinde, maddenin (a) fıkrasında yer alan “öğretim yardımcılarıdır” ibaresi  “öğretim elemanıdır” şeklinde değiştirilmiş ve maddenin (b), (c), (d) ve (e) fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 8- 2547 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Öğretim üyesi, kadrosunun bulunduğu yükseköğretim birimi ile sınırlı olmaksızın ve ihtiyaç bulunması halinde görevli olduğu yükseköğretim kurumunda haftada asgari on saat ders vermekle yükümlüdür. Öğretim görevlisi ise haftada asgari on iki saat ders vermekle yükümlüdür. Ancak yükseköğretim kurumlarının uygulamalı birimlerinde görev yapacak olan öğretim görevlileri için ders yükü aranmaz ve bunlara ders ücreti ödenmez. Doktora çalışmalarını başarı ile tamamlamış, tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olan araştırma görevlilerine talepleri üzerine ve üniversite yönetim kurulunun uygun görmesi halinde ders görevi verilebilir. Bu şekilde ders görevi verilen araştırma görevlilerine haftada on iki saati aşan ders görevleri için haftada on saate kadar 2914 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde yer alan esaslar çerçevesinde öğretim görevlileri için belirlenmiş olan ek ders ücreti, gösterge rakamı üzerinden ek ders ücreti ile sınav ücreti ödenir.”
MADDE 9- 2547 sayılı Kanunun ek 27 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Üniversite veya yüksek teknoloji enstitülerinde ikinci öğretim kapsamında yürütülecek tezsiz yüksek lisans programlarının açılması, bu programlarda fiilen ders veren öğretim üyelerine ödenecek ek ders ve sınav ücretleri, aşağıda belirtilen esaslara uyulmak kaydıyla ilgili üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunun teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir.
Üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulu kararı ile belirlenen ve belirtilecek tarihlerde asgari iki eşit taksitte alınan öğretim ücretleri, üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünün muhasebe birimi hesabına yatırılır.”
MADDE 10- 2547 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
 “EK MADDE 40- Lisansüstü tezler yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından gizlilik kararı alınmadıkça, bilime katkı sağlamak amacıyla Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi tarafından elektronik ortamda erişime açılır.”
MADDE 11- 2547 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan “yardımcı doçent” ibaresi “doktor öğretim üyesi” şeklinde, 17 nci maddesinin (a) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “yardımcı doçentlerin” ibaresi “doktor öğretim üyelerinin” şeklinde, 18 inci maddesinin (a) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “yardımcı doçentten” ibaresi “doktor öğretim üyesinden” şeklinde, 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “yardımcı doçentler” ibaresi “doktor öğretim üyeleri” şeklinde, 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçentlik” ibaresi “doktor öğretim üyesi” şeklinde, 40 ıncı maddesinin (a) fıkrasında yer alan “ders vermekle görevli öğretim yardımcıları” ibaresi “öğretim görevlileri”, (c) fıkrasında yer alan “Türk Silahlı Kuvvetleri ve” ibaresi “Millî Savunma Üniversitesi, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi ile” şeklinde,  50 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “öğretim yardımcılığı kadrolarından birine de” ibaresi “araştırma görevlisi kadrosuna da” şeklinde, 53/E maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçentler” ibareleri “doktor öğretim üyeleri” şeklinde, 65 inci maddesinin (a) fıkrasının (4) numaralı bendinde yer alan “yardımcı doçentlik” ibaresi “doktor öğretim üyeliğine” şeklinde, ek 38 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçent” ibaresi “doktor öğretim üyesi” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 12-  10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri  Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 11- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinin; “yardımcı doçent” kadro unvanı ilgili mevzuatı uyarınca “doktor öğretim üyesi” şeklinde, “okutman”, “uzman” ve “eğitim öğretim planlamacısı” kadro unvanları ilgili mevzuatı uyarınca “öğretim görevlisi” şeklinde değiştirilir ve bu şekilde değiştirilen “yardımcı doçent” kadrolarında bulunanlar “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman”, “uzman” ve “eğitim öğretim planlamacısı” kadrolarında sürekli atamalı olarak bulunanlar “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır. Okutman kadrolarına süreli olarak atanmış bulunanlar ise başka bir işleme gerek kalmaksızın “öğretim görevlisi” kadrolarında süreli olarak istihdam edilmeye devam olunur.”  
MADDE 13- 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 3- Bu Kanuna tabi öğretim elemanlarının sınıfları ile başlangıç dereceleri aşağıda gösterilmiştir.
A) Öğretim üyeleri sınıfı:
Bu sınıf; profesörler, doçentler ve doktor öğretim üyelerinden oluşur.
a) Profesörler, profesör kadrosuna atandıkları tarihi izleyen aybaşından itibaren birinci derecenin,
b) Doçentler, doçent kadrosuna atandıkları tarihi izleyen aybaşından itibaren üçüncü derecenin,
c) Doktor öğretim üyeleri, doktor öğretim üyesi kadrosuna atandıkları tarihi izleyen aybaşından itibaren beşinci derecenin,
ilk kademe aylığını alırlar.
Yukarıdaki (a), (b) ve (c) bentlerine göre üst dereceye atananlar, bu dereceleri kazanılmış hak olarak aldıktan sonra geçirecekleri her yıl için bir kademe ilerlemesinden yararlanırlar.
B) Öğretim görevlileri sınıfı:
Bu sınıf, öğretim görevlilerinden oluşur.
C) Araştırma görevlileri sınıfı:
Bu sınıf, araştırma görevlilerinden oluşur.
Öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin giriş dereceleri (657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 36 ncı maddesinin “Ortak Hükümler”i ile getirilen kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümleri hariç) Devlet Memurları Kanunu hükümleri uyarınca öğrenim niteliğine ve süresine göre tespit edilecek kazanılmış hak aylık derece ve kademelerine iki derece eklenmek suretiyle belirlenir.”
MADDE 14- 2914 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“4) Doktor öğretim üyesi kadrosunda bulunanlara %175”
MADDE 15- 2914 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Yardımcı Doçent” ibaresi “Doktor Öğretim Üyesi” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkrada yer alan “ve Okutman” ibaresi madde metninden çıkarılmış; 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “, okutmanlar” ibaresi madde metninden çıkarılmış; ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Yardımcı Doçent” ibaresi “Doktor Öğretim Üyesi” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkranın (e) bendinde yer alan “ve Okutman” ibaresi madde metninden çıkarılmış, (f) bendi yürürlükten kaldırılmış; ek 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Yardımcı Doçent” ibaresi “Doktor Öğretim Üyesi” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkranın (e) bendinde yer alan “ve Okutman” ibaresi madde metninden çıkarılmış, (f) bendi yürürlükten kaldırılmış;  eki ek gösterge cetvelinin (d) sırasında yer alan “Yardımcı Doçentler” ibaresi “Doktor Öğretim Üyeleri” şeklinde değiştirilmiş, (e) sırasında yer alan “Öğretim Görevlisi, Okutmanlar, Diğer Öğretim Yardımcıları” ibaresi “Öğretim Görevlisi ve Araştırma Görevlileri” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 16- 11/5/2000 tarihli ve 4566 sayılı Harp Okulları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan “, okutmanlar ile öğretim yardımcılarıdır.” ibaresi “ve araştırma görevlileridir.” şeklinde değiştirilmiş, (g) bendinde yer alan “yardımcı doçentlerdir” ibaresi “doktor öğretim üyesidir” şeklinde, aynı bendin (2) numaralı alt bendi ile (j) bendi aşağıdaki şekilde, (3) numaralı alt bendinde yer alan “Yardımcı doçent” ibaresi “Doktor öğretim üyesi” şeklinde değiştirilmiş, (ı) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
“(2) Doçent: Üniversitelerarası Kurul tarafından verilen doçentlik akademik unvanına sahip kişidir.”
“j) Araştırma görevlileri: Harp okullarında yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen diğer görevleri yapan öğretim elemanlarıdır.”
MADDE 17- 4566 sayılı Kanunun 25 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 25- Harp okullarında bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler ile öğretim programlarında ortak zorunlu ders olarak yer alan veya konu kapsamı itibarıyla öğretim elemanında mesleki tecrübe ve ihtisas gerektiren teorik ve uygulamalı dersler için, ilgili bilim dalında eğitim ve öğretim görmüş veya mesleki tecrübe ve bilimsel yayınları ile tanınmış asker veya sivil kişiler görevlendirilebilirler. Asker öğretim görevlileri 926 sayılı Kanuna göre atama veya geçici görevli olarak, sivil öğretim görevlileri ise Rektörün teklifi üzerine Millî Savunma Bakanının onayı ile boş öğretim görevlisi kadrolarına atanabilir veya sözleşmeli olarak çalıştırılabilirler. Eğitim ve öğretimi destekleyici uygulama ve planlama faaliyetlerinde çalıştırılacak öğretim görevlilerine ders yükü verilmez.”
MADDE 18- 4566 sayılı Kanunun 27 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Araştırma görevlileri
MADDE 27- Harp okullarının araştırma görevlisi olarak ihtiyaç duyacağı asker kişiler Türk Silâhlı Kuvvetlerinin atanmaya ilişkin esas ve usullerine uygun olarak, diğerleri ise Millî Savunma Bakanlığının izni ile araştırma görevlisi kadrolarına en çok üç yıl süre ile atanırlar. Atama süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunlar aynı usulle yeniden atanabilirler.”
MADDE 19- 4566 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin başlığı “Doktor öğretim üyesi kadrosuna atanma” şeklinde, birinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçent” ibaresi “doktor öğretim üyesi” şeklinde, ikinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçentler” ibaresi “doktor öğretim üyeleri” şeklinde ve 22 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçentlik” ibaresi “doktor öğretim üyesi” şeklinde değiştirilmiş, 26 ncı maddesi yürürlükten kaldırılmış, 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasının dördüncü cümlesinde yer alan “ile okutmanlar” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. 
MADDE 20- 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan “yardımcı doçentleri” ibaresi “doktor öğretim üyesi” şeklinde, (ş) bendinin (2) ve (3) numaralı alt bentleri ile (s) ve (ü) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (u) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
“s) Öğretim Elemanları: Akademi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü, enstitü, polis meslek eğitim merkezi müdürlükleri ve polis meslek yüksek okullarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerini,”
“2) Doçent: Üniversitelerarası Kurul tarafından verilen doçentlik akademik unvanına sahip kişiyi,
3) Doktor Öğretim Üyesi: Doktora çalışmalarını başarı ile tamamlamış, tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olan, akademik unvana sahip kişiyi,”
“ü) Araştırma Görevlileri: Polis yükseköğretim kurumlarında yapılan araştırma, inceleme, uygulama ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen diğer görevleri yapan öğretim elemanını,”
MADDE 21- 4652 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçentlerin” ibaresi “doktor öğretim üyelerinin”, beşinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçentler” ibaresi “doktor öğretim üyeleri” şeklinde değiştirilmiş ve 29 uncu maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “öğretim elemanları ve öğretim yardımcılarına” ibaresi “öğretim elemanlarına” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 22- 4652 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
 “EK MADDE 2- Bu Kanuna ekli cetvelde yer alan “yardımcı doçent” kadroları “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman” ve “uzman” kadroları “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın dönüştürülmüş sayılır.”
MADDE 23- 4652 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 11- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla “yardımcı doçent” kadrolarında bulunanlar “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman” ve “uzman” kadrolarında bulunanlar “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır.”
MADDE 24- 11/4/2002 tarihli ve 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanununun 15 inci maddesinin başlığı “Doktor öğretim üyesi kadrolarına atanma” şeklinde, birinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçent” ibareleri “doktor öğretim üyesi”, ikinci fıkrasında yer alan “yardımcı doçentler” ibaresi “doktor öğretim üyeleri” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 25- 4752 sayılı Kanunun 20 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 20- Astsubay meslek yüksek okullarında bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler ile öğretim programlarında ortak zorunlu ders olarak yer alan veya konu kapsamı itibarıyla öğretim elemanında mesleki tecrübe ve ihtisas gerektiren teorik ve uygulamalı dersler için, ilgili bilim dalında eğitim ve öğretim görmüş veya mesleki tecrübe ve bilimsel yayınları ile tanınmış asker veya sivil kişiler görevlendirilebilirler. Asker öğretim görevlileri 926 sayılı Kanuna göre atama veya geçici görevli olarak, sivil öğretim görevlileri ise Rektörün teklifi üzerine Millî Savunma Bakanının onayı ile boş öğretim görevlisi kadrolarına atanabilir veya sözleşmeli olarak çalıştırılabilirler. Eğitim ve öğretimi destekleyici uygulama ve planlama faaliyetlerinde çalıştırılacak öğretim görevlilerine ders yükü verilmez.”
MADDE 26- 4752 sayılı Kanunun 21 inci ve 22 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmış, 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasının dördüncü cümlesinde yer alan “ile okutmanlar” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 27- 9/11/2016 tarihli ve 6756 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Millî Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesi Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 2- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Millî Savunma Üniversitesinin;  “yardımcı doçent” kadro unvanı ilgili mevzuatı uyarınca “doktor öğretim üyesi” şeklinde, “okutman”, “uzman” ve “eğitim ve öğretim planlamacısı” kadro unvanları ilgili mevzuatı uyarınca “öğretim görevlisi” şeklinde değiştirilir ve bu şekilde değiştirilen “yardımcı doçent” kadrolarında bulunanlar “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman”, “uzman” ve “eğitim ve öğretim planlamacısı”  kadrolarında sürekli atamalı olarak bulunanlar “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır. Okutman kadrolarına süreli olarak atanmış bulunanlar ise başka bir işleme gerek kalmaksızın “öğretim görevlisi” kadrolarında süreli olarak istihdam edilmeye devam olunur.
Uzman, eğitim ve öğretim planlamacısı kadrolarında görev yapmakta iken birinci fıkra uyarınca öğretim görevlisi kadrolarına atanmış sayılanlara ders görevi verilmez ve anılan personel bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili mevzuatta söz konusu kadro unvanları için öngörülen görevleri yapmaya devam ederler.”
MADDE 28- 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 8 inci maddesinde yer alan “öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacısı” ibaresi “öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 29- 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 24- Bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde; yükseköğretim kurumlarına tahsis edilen “yardımcı doçent” kadroları “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman, uzman, çevirici, eğitim-öğretim planlamacısı” kadroları “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın dönüştürülmüş sayılır.”
MADDE 30- 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 4- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla “yardımcı doçent” kadrolarında bulunanlar “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman, uzman, çevirici, eğitim-öğretim planlamacısı” kadrolarında bulunanlar “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır.” 
 MADDE 31- 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
“EK MADDE 22- Bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde; Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsüne tahsis edilen “yardımcı doçent” kadroları “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman” kadroları “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın dönüştürülmüş sayılır.
EK MADDE 23- Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek bu Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin Üniversitelerarası Kurula ait bölümüne eklenmiştir.”
MADDE 32- 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 13- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünde “yardımcı doçent” kadrolarında bulunanlar “doktor öğretim üyesi” kadrolarına, “okutman” kadrolarında bulunanlar “öğretim görevlisi” kadrolarına başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır.”
MADDE 33- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı Cetvelin “C- Aylıklarını 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa Göre Alanlar” kısmında yer alan “6- Yardımcı Doçent kadrosunda bulunanlar” ibaresi “6- Doktor Öğretim Üyesi kadrosunda bulunanlar” şeklinde, “8- Diğer öğretim elemanlarından” ibaresi “8- Öğretim Görevlilerinden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 34- (1)  Mevzuatta “yardımcı doçent”e yapılmış olan atıflar “doktor öğretim üyesi”ne, “okutman”, “uzman”, “çevirici”, “eğitim öğretim planlamacısı”na yapılmış olan atıflar “öğretim görevlisi” ne yapılmış sayılır.
(2) Uzman, çevirici, eğitim öğretim planlamacısı kadrolarında görev yapmakta iken bu Kanunla öğretim görevlisi kadrolarına atanmış sayılanlara ders görevi verilmez ve bu personel bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili mevzuatta söz konusu kadro unvanları için öngörülen görevleri yapmaya devam ederler.
MADDE 35- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 36- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
05/03/2018


(1) SAYILI LİSTE

KURUMU   : ÜNİVERSİTELERARASI KURUL
TEŞKİLATI: MERKEZ

İHDAS EDİLEN KADROLARIN

SINIFI
UNVANI
DERECESİ
SERBEST KADRO ADEDİ
TOPLAMI
AH
Avukat
4
1
1
AH
Avukat
7
1
1
TH
Mühendis
5
2
2
TH
Tekniker
7
1
1
GİH
Memur
8
5
5
TOPLAM
10
10