YABANCI DİL PİYASASI CANLANACAK
Eğitimci, Yayıncı, Araştırmacı - Yazar
Yalan haber
yazmayı ders olarak koyan Harvard gazetecilik fakültesinde buna örnek verilen
gazete 60 bin satıyormuş...
Yalan haber
yazmayı ders olarak koyan Harvard gazetecilik fakültesinde buna örnek verilen
gazete 60 bin satıyormuş. Bizde bundan çok var. Eğitimin başındakiler bir
demeç veriyor, o demeçte saklı ne yalanlar var bakmadan bütün gazeteler aynen
yayınlıyor.
Bakın şimdi,
1.sınıfta dik temel harflere geçiyoruz dediler, ama gerçek bu değil.
“Tablette okuma-yazma getiriyoruz, kalemi defteri kitabı kaldırıyoruz” demeleri
gerekirdi. Tablette, yani klavyede harfler büyük olduğu için dokununca dik
yazmış olacak, buna dik yazı diyor. Bir sonraki yıl Matematik de tablette hazır
gelecek.
Küresel
ekonominin gerektirdiği programları uygulamakla sınırlı bir eğitim Bakanlığımız
var, 2012 de amacını bu şekilde değiştirmiştik ya… Dokunmatik sanal yazıya
geçiyoruz, tabletleri Amerikan Commen Core şirketinden gelecek.
5.Sınıfta 15
saat İngilizce, yani ana dil İngilizce…
Mevcut İngilizce
ders kitapları ise bilim dışı; Süpermenler, korsanlar, büyücüler, korku
filmleri, şifreli yazılar, kesik başlar…
Peki de, bu kadar öğretmen yok,
bu yıl pilot okullarda başlayacak, ya sonra?
Diyor ki: "İngilizce
dershaneleriyle, okullarıyla işbirliği edeceğiz.”
Bu nedir, bilen
var mı? 2006 yılında bunun yasası geçti, 5544 sayılı yasa, 2/g maddesinde
“dışarıdan paket eğitim hizmetleri satın alınır” diyor. O kadar yazdım, sesimi
duyuramadım.
Hatta 1995’de
Tansu Çiller eğitimi küresel eğitim piyasasına peşkeş çekeceğinin taahhüdünü
vermişti. Siyasetten çekildi zannedenler aldanıyor, o hep danışman olarak
başbakanlıkta görevde kaldı. 15 Temmuz şehitleri anma fotoğraflarında
uçakta bile Tayyip beyle birlikteydi, bu nasıl olabildi?
Öğretmeni nerden
bulacaklar, anladınız mı? Küresel piyasa, hizmetlerin serbest dolaşımı
anlaşmaları devrededir. Yabancı öğretmenler şu anda en itibarlı dersanelerde
müşteri bekliyor.
Eğitimi küresel
piyasaya eklemleme görevlileri işbaşında. İnternet reklamlarında bakın ne
yalanlar var, yabancı öğretmen 30 günde sınavın ipuçlarını öğretiyormuş…
Bu işten kim
kazanıyor, ona bakacağız. İşte bu nedenle yabancı dernekler bakkal dükkanı gibi
dil kursları açıyor. Paran kadar İngilizce sistemidir, fakat asla tam
öğretmezler, ucundan koklatır, kaosa çeviriler, ömür boyu para verdirirler.
Kurslarda öğrendiğin kadarını sınav şirketleri ölçecek, belge getireceksin
sınıf geçeceksin.
KONULAR HAFİFLERKEN
1.sınıfta
konular iyice hafifledi, 4 yıllık Anaokulu başlıyor, 2.sınıfında İngilizce var,
bunun öğretmenlerini de muhtemelen Güney Kore’den 5544/2006 sayılı yasaya
uyarak Protestan kızlar konuşma dadıları şeklinde göreceğiz. Çünkü şu anda
Ankara’da dersanelerde çalışan böyle Koreli kızlar var. Hıristiyan kızlar
dil öğretmeni olacak anaokullarına dememin sebebi, mevcut İngilizce kitapları,
dil eğitimi değil, bizde hiç olmayan bir Hıristiyan kilisesinin din eğitimini
verecek şekilde hazırlandı da ondan. Örneğin, “bu konuyu kilisede etkinlik
yapın” diyen öğretmen yönergeleri var. (Lütfen okutulmakta olan ilkokul
İngilizce kitaplarına dikkatle bakınız.)
Gelelim içeriğe
eklenen İsmet İnönü gibi tarihsel kişiliklere ve Atilla İlhan gibi şairlere.
Daha öncekilere
ne yaptılarsa onların başına da o gelecek; resimlerinin yanına birer börtü
böcek, sanal çizgi kahraman, kolaj resimlerle karartma, soldurarak
buharlaştırma… Kâbe resminin üzerine boyaması için salyangoz, Atatürk’ün
aile fotoğrafıyla yan yana anıran eşek, Kuran üzerinde kurbağa resmi, hadislere
karikatür, vb.
Talim
Terbiye’nin başı Alpaslan Durmuş, Evde İlmihal kitabının yazarı olan bu kişi,
aynı zamanda bir özel eğitim şirketinin başıysa, siz bu adamın kendi şirketine
para kazandırmak için eğitimi değiştirdiğini düşünmeye hakkınız vardır. EDAM
adlı bu şirketin bastığı hadis karikatürlerini bunca yıldır DİB’in de camilere
dağıttığını, Din Kültürü kitaplarına koyduklarını bilmiyorsanız, DİB’in
kaldırılması için içine çöplüğün nasıl boca edildiğini fark etmişsiniz
demektir. Kitabın editörü Alpaslan Durmuş şu anda Talim terbiye’de görevde,
kitabın içerik danışmanı Özafşar beyefendi Fetoculuktan hapiste. Bu kurum
dağıttığı kitaplarla din eğitimi değil dinden soğutma eğitimi veriyor.
2004 yılında
Tebliğler Dergisinde yayınlanan resmi yazıyı anımsatmalıyım. Piyasaya atılacak
derslerin ana ders olmaktan çıkartılmasına ön açmak üzere bazı derslerin tanımı
değiştirildi, “özel bilgi, beceri ve yetenek isteyen dersler” diye yeni bir
gruplandırma yapıldı. Ankara Valiliği Milli Eğitim Müdürlüğünden ilçe milli
eğitim müdürlüklerine, oradan da okullara dağıtılan 4.11.2004 tarihli 261/10375
sayılı resmi yazıda şöyle diyor:
“İlköğretim
Okullarının 4 ve 5 inci sınıflarında okutulan özel bilgi, beceri ve yetenek
isteyen Beden Eğitimi, Resim İş, Müzik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı
Dil, İş Eğitimi ve Bilgisayar derslerinin branş öğretmenlerince okutulması... “
Şimdi adım adım
Türk Milli Eğitimini kırpa kırpa getirildiğimiz bu son değiştirmede, 5.sınıftan
itibaren Ana Dersler ve Seçmeli Dersler diye bir ayırımın başlıyor. Buna çok
dikkat!
Ortaokul 1.sınıf
dedikleri eskinin 5.sınıfında bir yıl zorunlu İngilizce 4 ana dersin (Türkçe,
Matematik, Fen Bilgisi, Sosyal Bilgiler) yanına geldi. Daha sonra
karşımıza gelecek olan değişimde yukarıdaki tanımda geçen tüm derslerin okul
dışında piyasa kurslarında sertifikayla alınabileceği hükmünü göreceğiz.
Bu programın
arkasında Tansu Çiller’in 1995’de Dünya Bankasına verdiği GATS adlı taahhütname
olduğunu, “Hizmetlerin Küresel Piyasaya Devredilmesi” şeklinde çevireceğimiz bu
akit ile dışarıya bağlı olduğumuzu, özelleştirmeleri yürütmekle görevli baş
sorumlunun da Tansu Çiller olduğunu hatırlayalım. 2012 yılında “Milli Eğitimin
Amacı küresel ekonominin gerektirdiği programları uygulamaktır” yapıldı.
Din Kültürü
dersinin tanımı nasıl böyle olur, diye sormayın, küresel kapitalizm eşeği
boyayıp sahibine bir daha satar. Pek yakında her cami başka bir tarikatın din
eğitimini verecek, tarikat kursları piyasası açılacak dediğimde kimse artık
şaşırmayacaksınız. Çünkü birbirinin camisinde namaz kılmayanları görüyorsunuz.
DİB de kapatılacak, tarikat piyasası açılacak, “kaldırılsın daha iyi”
dedirtecek kadar kötü hale getirildikten sonra olacak bu, aynen böyle olduğunu
fark edenleriniz var.
RESİM, MÜZİK,
BEDEN EĞİTİMİ, İNGİLİZCE, DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ, BİLGİSAYAR
Bu derslerin
öğetmenini yetiştiren fakülteler de kapanır.
2006 yılında
Hüseyin Çelik “Desantralizasyona geçiyoruz, 28 kriter belirledik” derken neyi
planladıysa aynen uygulanıyor. Yani Feto MEB içinde hiç uyumadan çalışıyor.
Türk Milli
Eğitimi bir masal oldu. Bilimsel Ders kitapları berhava… Akıl dışılıklar
had safhada, Türkçe konuları hep masal, koskoca bir HİÇ var ders kitaplarında.
Böyle bir durumda ortada eğitim var diyebilir misiniz?
Küresel piyasa
HİÇ satıyor, MEB eğitim programları bomboş, yalan!
Onlar erdi
muradına, ya siz sayın okurlar, bu kitaplarla bu müfredatla eğitim olmaz, buna
bizi mecbur edemezsiniz deme hakkınız yok mu?
BİLGİ ÇAĞINDA ÇAKILMAK
GÖZDE BEDELOĞLU(04.08.2017)
Her üç yılda bir
yapılan, Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) üye
ülkelerden 15 yaşındaki yüz binlerce öğrencinin katıldığı uluslararası eğitim
değerlendirme testinin (PISA) 2015 sonuçlarına göre Türkiye bilim, matematik ve
okumada OECD ortalamasının altında kalarak son sıralara yerleşti. Fen konusunda
Singapur’da her 4 öğrenciden 1’i en yüksek sonuca ulaşırken, bu oran Türkiye’de
sadece 0,3! Matematik alanındaki başarı seviyemiz Birleşik Arap Emirliği ve
Tobago ile yarışıyor. İş okuduğunu anlamaya geldiğinde tablo yine değişmiyor ve
Singapur, Hong Kong, Kanada, Finlandiya gibi ülkeler liste başına yerleşirken
Türkiyeli çocuklar Meksikalı kardeşleriyle birlikte sona kalıyor. Fen,
matematik ve okuduğunu anlamanın en az birinde ileri seviyede performans
gösteren öğrenci oranı OECD ülkelerinde yüzde 15,3 iken, bu oran Türkiye’de
1,6! Fen alanında en üst seviyede hiç öğrencimiz yok. OECD ülkeleri genelinde
düşük seviye performans gösteren öğrencilerin oranı yüzde 13, Türkiye’de bu
oran 31,2!
•••
1’den 6’ya kadar
puan vererek sıralanan beceri seviyesinde yerimiz 2’nin altında. Bu da
öğrencilerin dört işlem, okuma yazma gibi temel becerilerle sınırlı kaldığını
gösteriyor. Ezbere dayalı eğitim sistemimiz içinde yapılan değerlendirme
testlerinde tam puan alan öğrenci sayısındaki artışla; becerinin, okuduğunu
anlamanın ve öğrenilen bilginin kullanılabilirliğinin test edildiği
uluslararası değerlendirmelerde yüksek başarı gösteren öğrenci sayısındaki
düşüş sistemdeki büyük sorunun önemli bir göstergesi. Yapay zekanın insan
zekasını yenip yenemeyeceğinin tartışıldığı, uzayda yeni yaşam alanlarının
arandığı, siber savaşların bildiğimiz türden savaşların yerine geçeceğine dair
tespitlerin yapıldığı 2017 dünyasında, bilim alanında üst seviyede öğrenci
sayısı sıfır olan Türkiye’nin geleceğin bilim insanlarını yetiştirebileceğine
dair bir umut beslemek maalesef çok zor. Son yıllarda gösterdiği başarıyla
dikkat çeken Finlandiya’da, kız öğrencilerin bilimde erkek öğrencilerden daha
başarılı olduğunu da buraya iliştireyim.
•••
Son PISA
sınavının yapıldığı 2015 yılında, Eğitim Sen, kız çocuklarının eğitimdeki
durumuna dair çarpıcı bir rapor açıkladı. AKP’nin mucidi olduğu 4+4+4
sisteminin hayata geçişiyle, orta okuldan sonra 36 bin 400 kız çocuğunun açık
liseler de dahil olmak üzere hiçbir kuruma kayıt yaptırmadığını duyurdu. Bu
sistemin örgün eğitime devam eden kız çocuklarının sayısını düşüreceği ve erken
yaşta evlilikleri arttıracağı konusunda uyarıda bulunan uzmanlar haklı çıktı.
Dünyanın rekabette bilimi öne koyduğu bir yüzyılda, kız çocuklarımız böylece
eğitim sisteminin dışına itildi. AKP’nin bir diğer eğitim atağı da ‘proje
okullar’ oldu. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2014’te çıkarılan bir yasayla,
aralarında İstanbul Erkek, Vefa, Kabataş, Kadıköy Anadolu, İzmir Bornova
Anadolu ve Ankara Atatürk gibi Türkiye’nin en gözde 170 lisesini ‘proje okul’
ilan etti. Bu okullara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici
görevlendirmelerini doğrudan bakanlığa bağlandı. Kapısına TOMA dayanan
okullarından göz yaşlarıyla hocalarını uğurlayan öğrenciler, atanan müdürlere
de sırtını döndü. Kabataş Erkek Lisesi müdür yardımcısı Şakir Voyvot’un “bütün
okullarımızın imam hatip lisesi gibi olmasının zamanı geldi” diyerek özetlediği
‘proje okul’ fenomeninin amacını MEB Başkanı İsmet Yılmaz da şöyle açıklamıştı:
“15 Temmuz olduğunda, sağına soluna bakmadan sokağa bayrakla çıkabilecek, yeni
bir nesil yetiştirmek istiyoruz.”
•••
Sadece işini
geri isteyen iki eğitimcinin, Nuriye ve Semih’in zindanlarda göz göre göre
ölüme terk edildiği ve demokratik itiraz hakkını kullanmak için sokağa çıkanın
polis tarafından kolunun kırılıp saçının yolunduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Geleceğin hakim, savcı ve avukatları linçi destekleyen ‘hukuk’ hocalarından
adaleti öğreniyor. 50 yıl önce aya ayak basma meselesini halledenler bugün
evrende yeni yıldız sistemi keşfetmekle meşgul. Teknoloji denince başı çeken dünyanın
en kalabalık ülkelerinden Hindistan’dan, gayri safi milli hasılası Türkiye’nin
yüzde onu kadar bile olmayan eğitimin yükselen yıldızı Estonya’ya kadar bilgi
çağını idrak etmiş ülkeler yeni nesle yatırımlarını buna göre yapıyor. MEB ise
bir yandan değerler eğitimini, iki öğretmeni ve bir yöneticisi çocuklara cinsel
istismar ve tecavüzden hüküm giymiş Ensar Vakfı ve Nurcu Hizmet Vakfı’na
bırakırken, diğer yandan evrim teorisini kaldırdığı müfredata cihadı zorunlu
ders olarak koyarak, eğitimin laik ve bilimsel temelini dinamitliyor. Minicik
Estonya’yı onlarca ülke arasından başarıya taşıyan şey, ülkedeki bütün
çocukların, zengin-fakir ayırt etmeden, eşit şartlarda eğitim almasını sağlamak
ve eğitimi başlı başına çok önemli bir değer olarak görmek... Laik ve bilimsel
eğitim Türkiye’yi gelişen dünyaya bağlayacak yegane sermaye iken, biz çarçur
ettiğimiz bu zamanı cahiliye devrine övgüyle harcıyoruz. Koca bir neslin
kayboluşuna bakıp duracak değiliz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder