21 Haziran 2016 Salı

ZİHNİYET VE EĞİTİM (ÖĞRETİM) MESELEMİZ, Yalçın KOÇAK - 18. Dönem Sakarya Milletvekili

ZİHNİYET VE EĞİTİM MESELEMİZ
Yalçın KOÇAK
Toplumun örtük referans (gizli referansları oluşturan refleks) gruplarının toplamıdır zihniyet…
Dolayısıyla, Türkiye’nin en önemli sorunu da, zihniyet sorunudur.
Yani; düşünce biçiminin, akıl etme biçiminin, çağı, dünyayı, yaşanan zamanı ve muhtemelen yaşanacak zamanı kavrayamama sorunudur. Bizim akıl etme, düşünme, bilgiyi hayatımızda nereye koyacağımıza, bilginin hayatımız içindeki yerinin ve değerinin ne olacağına dair tutumumuzda bir GERİ KALMIŞLIK, bir donuk/statik sürecin!, başlamasından itibaren bu güne değin gelen bir süreçtir.
Sorun adına yaşadığımız ve toplamına GERİ KALMIŞLIK ya da AZ GELŞMİŞLİK diyebileceğimiz problemlerin tümünün çözülebilmesi için “öncelikler stratejisine” ihtiyacımız vardır. Bunların en başında EĞİTİM-ÖĞRETM gelir. Türkiye’nin bize göre en önemli meselesi ÖĞRETİM ve EĞİTİMDİR
Müfredatıyla, eğitim sistemiyle, eğitim kavramına, öğrenme/öğretme kavramına bakışla beraber tümüyle eğitim bizlerin bir numaralı önceliğimiz olmalıdır. Eğitimi, eğitim sistemini, çağdaş bir düzeye getirmek ve Türkiye’nin nitelikli insan kaynaklarını bir taraftan düşünme biçimlerini bilgiye ilişkin tutumlarını değiştiren bir mekanizma olarak eğitimi işlevselleştirmek, işe yarar kılmak; Diğer yandan nitelikli insan kaynakları ihtiyacını ortaya çıkarmak.
Çünkü küresel gelirden en fazla payı alanlar;
1-) Bilgiyi üretenlerdir. Ondan sonra sırasıyla:
2-) Bilgiyi teknolojiye dönüştürüp bilgiyi kullananlar; Daha sonra,
3-) Bilgiyi tüketenler; Bir de..
4-) Bilgiyle hiç ilişkisi olmayanlar var.
- Yazımın buraya kadar ki kısmı sanayici arkadaşım ve bana Obskürantizmi (Karanlıkçılığı) öğreten Dr. Nevzat Demir’e ait. Akademik sıfatlarını yazınca kimse anlamıyor. Beşiktaşlı Fıratpen Nevzat deyince herkes tanıyor. Adamın ilmi yönü para etmediği için, paralı yönlerinin gölgesinde kalmış bu da bizim garabetlerimizden birisi…
Zihniyet devrimini nasıl başaracağız;
Öncelikle, “zihin faaliyetlerimizi disipline ederek” işe başlayacağız.
Oryantasyon; eski ve yerli tabirle alıştırma talim ve terbiye öğretimizi geliştireceğiz,
İdrak; canlı ve cansızın oluş nedenlerini bilip anlamak, kavram geliştirme kabiliyeti.
Hafıza; Hıfz eden muhafız, bilgiyi sıralayıp, lüzumuna göre saklayan bellek,
Dikkat; Zihnin ilgili konuya karşı daima uyanık olması, odaklanma, yoğunlaşma.
Muhakeme; Matematiğin muhakeme gücünü artırdığı gerçeğinden hareketle, analitik düşünme yetisi diyebileceğimiz mukayeseli hendese ve.,
İrade; Bilgi kirliliği, eskimiş fersude öğretim ve metotları, kaliteyi kovan anlayışın eğitim sahasından def edilmesi ve de en önemlisi “Obskürantizimden kurtulma kararlılığımız” olmalıdır.
Metod; Öğrenen ve öğrendiğini öğreten eğitim modeline geçmeliyiz.
Pedagojik formasyon ilk eğitimle başlamalı.    
Salt bilgi de işe yaramıyor artık; Onu da, ham madde gibi işleyecek beyinlere ve kabiliyetlere ihtiyaç var.
-Sağlığında ilmi derecesinin kıymeti bilinmemiş rahmetli Cemil Meriç diyor ki “Bu ülkeden Obskürantizm heyulası def edilmedikçe, gerçek bir aydınlanmadan bahsedilemez.”
-Cumhurbaşkanımız Fatih Projesi açılışında haykırıyor “Öğretilerimizi sorgulamalıyız” diyor. Sonuç kayıtsızlık, duyarsızlık, bana ne’cilik; Yani kısaca tarifiyle “Akademik Menopoz” Beyinlerin üretim kabiliyeti olmayan; Merkeze ait olmayan; Şehirleşmesini tamamlayamamış; Medeni vasıfları içselleştirememiş bürokratik oligarşi ve Akademik hüsran!...
İbn-i Haldun’un Mukaddime’sine göre reçete budur. Küsmece darılmaca yok. Bedevi merkeze gelmiş. Eyvallah, ama “merkezi de ben yöneteceğim” iddiasıyla, vaatleriyle, meydanı boş bulmasıyla yağmalamış ve sistemi tamiri mümkün olmayacak şekilde tahrip etmiştir.
Kanuni süt Ağabeyi Yahya Efendi’ye sorduruyor - bir devlet ne zaman yıkılır.
Cevap – “Bana ne be Sultanım’dır.” Sultan sözün inceliğini anlar ve kayıkla Ortaköy’deki tekkeye gider. Ben bu devlet ne zaman yıkılır diye sordum, gelen cevap “Bana ne be Sultanım”dı, nedir gerekçesi. Yahya Efendi tebessüm eder. Bizlerin, idarecilerin “Bana ne’ciliğidir” bre Sultanım. Kim bana ne’cilik yapıyorsa, kim yoldaki bir taşı başkasına engel olmasın diye kaldırmıyorsa imanını sorgulasın.
- Gene sporda ki şöhreti ile maruf, Galatasaray Kulübü Başkan adayı Kulak, Burun, Boğaz Profesörümüz Ahmet Özdoğan “200 yıllık Dünya Üniversitelerin içinde yerimiz yok, kuruluşu 50 yıllıklarda neredeyiz bilen yok, bakan yok” diyor. Güney Kore hani şu 1950 yılında bağımsızlığı için 741 şehit verdiğimiz Altay kavminden olup bizim kadar Türk olan insanların yaşadığı ülke 50 yıllık üniversitelerin içerisinde ilk 10’dalar. Utanmayayım mı?
YÖK’ün 2547’si ve Vakıf Üniversiteleri kanunu ortada ile iki satır yazı bir imza ve bir mühür ile el koymak varken Vakıflar Genel Müdürlüğü Müfettiş raporları ve mahkeme kararlarıyla terör-tedhiş örgütü yandaşı, paydaşı Üniversitelere el konulması sizce bir garabet değil midir? YÖK Başkanının yetkisinde olan ve iki satır yazı ile yapabileceğini kulağı ters tutmak gibi dolandırmanın âlemi nedir? İçi boşaltılmış hastaneler, pahalı fiyatla kiralanmış binalar ile uğraşacak zavallı kayyumlar, demirin tavını geçiren ise YÖK başkanıdır!.. 
Ne şiş yansın, ne kebap, Allah selamet.
İkinci, üçüncü adamlardan birinci adam yapmayız değil mi?
Yönetişim bilimi LesSon1.
Bizim Akademisyenlerimiz emir kipi ile cümle kuramaz. Çünkü Cübbelerin içi boş, koltuklarına hafif kalıyorlar. Lâyıkıyla sıfatlanmadılar, dost ahbap çavuş titrleri aldılar. Hileli oluşan yandaş Jürilerle liyakatsizce kadrolandılar ve işte Güney Kore, işte biz.
Sebep ayan da, konudan sorumlu Bakan yok.
Naylon Jüriler, sahte Profesörler üretti, sistem kalitesizlikten kokuştu. Kalitesiz adamlarla, kalite kurulları oluşturamazsınız, dünya aptal değil; yemez sizin numaranızı.
Avrupa Birliği entegrasyonu nu istemiyorlar. Niye mi? Hiçbirisinin gradasyonu AB ölçeğinde değil 4/5’i tenzili rütbe olacak. Koltuk, cübbe, maaş, makam, sıfat gidecek de ondan. Muhalefette bir acayip 25 yıllık siyasetçinin diploması ile ilgileneceğine, bütün üniversite diplomalarının vericisi sıfatıyla YÖK başkanınınkini sorgulasa ya??
Rotasyonsuz profesörlerin diploma ticareti yapan üniversiteleri olur.
Şekil 1A’daki gibi!...
''Tezekten terazinin, boktan olurmuş dirhemi''.
Ülkemi bu Akademik Menopozdan, Obskürantizm heyulasından bunlar mı kurtaracak?
Neuzübillah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder