3 Temmuz 2017 Pazartesi

ANKARA KALESİ "TEK TÜRKİYE, ANCAK KEMALİZM İLE MÜMKÜNDÜR" Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN

ANKARA KALESİ
TEK TÜRKİYE, ANCAK KEMALİZM İLE MÜMKÜNDÜR
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
            Soru: 1) Neden son zamanlarda TEK VATAN ya da TEK TÜRKİYE  kavramı öne çıkıyor?
Cevap: 1) Son yıllarda yapılan seçimlerde ortaya çıkan bir slogan olarak   TEK VATAN  ya da TEK TÜRKİYE  kavramı  kamu oyunda öne çıkmaya başladı .Bugünün  siyasetinin  önde gelenleri konuşmalarını yaparken , ellerini havaya kaldırarak sırasıyla parmaklarını sayarken,  tek vatan ,tek devlet ,tek millet ve tek bayrak diye bir sıralamayı halkın gözü  önünde yeni bir slogan haline getirmektedirler . Ne var ki , uygulamada  iş tamamen farklı bir çizgide   tek lidere doğru  gitmekte  ve  halk  bu kavramlar ile uğraşırken  , tek lider çıkmazına Türk siyaseti saplanıp kalmaktadır .  Çağdaş demokrasilerde olmadığı gibi bir tek lider   hegemonyası öne çıkartılırken  , arkasından tek parti rejimi gündeme gelmekte  Türkiye cumhuriyeti devletin kuruluş döneminde olduğu gibi yeniden bir tek partili yapıya doğru sürüklenmekte  ve bunun sonucunda da  anayasaya göre ulus devlet  olması gereken  Türk devleti , parti devleti görünümü  kazanmaktadır .Bu durumda , ülkenin birliği ve bütünlüğü doğrultusunda  geliştirilen  tek vatan ya da tek devlet  yaklaşımlarının yerini tek parti ve tek lider olgusu almaktadır . Böylesine farklı bir durumun ortaya çıkması da Türkiye’de  rejim tartışmalarına yol açmakta ve  tek lider oluşumu yüzünden  demokrasi yerine diktatörlük  sorunu  etkinlik kazanmaktadır . Kuruluş modeli olarak tek  devlet ve vatan üzerine  yapılandırılmış olan Türkiye Cumhuriyetinin,  tek parti ve tek lider çıkmazına  sürüklenmesi  tümüyle   ters bir sonuç ortaya çıkarmıştır . Çağdaş cumhuriyet rejimi altında gelişmiş bir demokrasi arayışı içinde bulunan  halk kitlelerinin , aranılanın tersi  bir otoriter  tablo ile karşı karşıya kalması ülkemizde demokratik gelecek açısından karamsar bir ortam yaratmıştır .
Soru: 2)  Tek vatan arayışı , Tek Türkiye olgusu ile birlikte nasıl açıklanabilir ?
Cevap: 2) Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu gereği üniter bir devlet statüsüne sahip bulunmaktadır . Batı dillerinde yer almış bir Latin kavramı olan üniterlik sözlük anlamı  olarak teklik ya da tekillik olarak anlaşılmaktadır . Üniter devlet denildiği zaman  Türklerin ülkesinde tek bir devlet olduğu ve bu devletin ülke sınırları içerisinde bir başka devlete izin verilemeyeceği   ifade edilmeye çalışılmaktadır.  Türklerin durumu diğer milletler ile karşılaştırıldığı zaman  ayrı bir durum göstermektedir . çünkü çok geniş bir coğrafyaya yayılmış bulunan bir Türk dünyası tarihsel bir gerçeklik olarak vardır  ama  Misakı Milli sınırları içerisinde  Türklerin tek bir vatanı vardır o da Türkiye’dir . Türk devletinin kuruluşu Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla gerçekleştirilmiştir . Devletin kurucu başkanı Atatürk ,Meclisi açış konuşmasında Pan- Türkizm ya da Pan-İslamizim yapılmayacağını , yeni devletin ilan edilen ulusal sınırları içerisinde ülkede barış düzenini tesis edeceğini , böylece bir barış ve güvenlik devleti olarak tarih sahnesine çıkan  Türkiye Cumhuriyetinin aynı zamanda dünyada barışı kurmak üzere  sınırların ötesine giden her türlü emperyalist  politikadan vazgeçeceğini  , Osmanlı İmparatorluğu döneminde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarının ötesinde hiçbir biçimde siyasal macera aramayacağını,  uluslararası kamuoyuna bir  kesin bir söz olarak açıklamıştır . Bu doğrultuda , yirminci yüzyılı bir barış düzeni içerisinde geride bırakan Türk devleti , içinde bulunduğu merkezi coğrafyanın geleceğine yönelik yeni emperyalist projeler yüzünden  hem tek vatanı hem de tek devletini kaybetmek riski ile karşı karşıya gelmiştir . Kuzey ve Orta Asya’da yer alan  Türk dünyasında milyonlarca Türk asıllı insan  yaşamaktadır ama  Türk devleti ulusal sınırları ile bağlı kalarak hiçbir biçimde irredantist bir  politikaya yönelmemiştir . Vatanın bağımsızlığı için verilen ulusal kurtuluş savaşı sonrasında  Türk ulusu milli sınırları ile yetinerek  ayakta kalmıştır .
Soru: 3) Neden içinde bulunulan geçiş döneminde  TEK VATAN  sorunu öne çıkmıştır?
Cevap: 3) Birinci dünya savaşı ile imparatorluklar parçalandığı için ulus devletler tarih sahnesine çıkmıştır. Bu nedenle yirminci yüzyıl  bir ulus devletler çağı olmuştur . Savaş sonrasında gündeme gelen iki kutuplu dünyada aynı zamanda bir soğuk savaş düzeni ortaya çıkarken,  savaş sonrasının ulus devletleri böylesine hassas bir dengede varlıklarını koruyabilmişlerdir . Ne var ki , sosyalist sistemin dağılması üzerine gündeme gelen tek merkezli kutuplaşma  bütün dünyaya küresel sermayenin başında bulunduğu bir yeni emperyalizmi dayatınca , ulus devletler  küresel sermayenin temsilcisi olan tekelci şirketler aracılığı ile tasfiye edilmeye başlanmıştır . Böylesine bir süreç sonunda bütün ulus devletlerin  sahip olduğu ulusal ve üniter yapılar aşınmaya başlamış ve zamanla  çöküş ile dağılma olguları kaçınılmaz bir biçimde öne çıkmıştır . Ulus devletlerin bağımsızlığı ile ulusal vatanlarına sahip olma şansını yakalayan dünya ulusları yeni dönemde uluslararası tekelci şirketlerin hegemonyası doğrultusunda büyük bir saldırı rüzgarına  muhatap olurlarken ,  aynı zamanda vatanlarını da kaybetme  riski ile karşılaşmışlardır . Sınırsız sermaye ile hareket eden küresel şirketler dünyanın her yerini satın alarak ele geçirirken , ulus devletlerin milli sınırları içerisindeki vatanlarına da el koyma aşamasına gelmişlerdir . Bu yüzden küreselleşmeye açık davranan ulus devletler  çeyrek asırlık bir zaman dilimi sonrasında vatanlarını kaybetme durumu ile   karşı karşıya kalmışlardır . Bu nedenle , küresel emperyalizme karşı ulusların yeni bir anti-emperyalist savaş vererek  vatanlarını kurtarma aşamasına gelinmiştir . Türk siyasetinde tek vatan ve tek devlet sloganlarının yükselmesinin   arkasında  böylesine bir konjonktürel  bir  durum vardır . Siyaset kadroları da bu doğrultuda seçimlere girerken ya da halk oylamaları sırasında ulusal bağımsızlığı yansıtan tek vatan ve tek devlet kavramlarını dile getirerek , küresel güçlerin emperyal müdahalelerine karşı halkın ulusal tepkilerini  destekleyerek haklılık kazandırmak istemişlerdir .
Soru: 4) Tek vatan konusu her yönü ile tartışılırken, neden tek devlet konusu da gündeme gelmiştir?
Cevap: 4)  Teorik olarak vatan ve devlet kavramları birbirinden ayrı  olmasına rağmen uygulamada ikisi bir bütün teşkil ettiği için , tek vatan ile birlikte tek devlet konusu da tartışma  alanına gelmiştir . Vatan ile devlet kavramları  ayrı bilim dallarının inceleme konusu olmasına rağmen , uygulamadaki birliktelikleri tek vatan ile beraber tek devlet arzusunu da  tartışma alanına getirmiştir . Vatan konusu coğrafya ve jeopolitik bilimlerinin inceleme  alanında olmasına rağmen , devlet sorunu da  hukuk  ve siyasal bilimin sınırları içerisinde ele alınmaktadır . Ne var ki , devletsiz vatanın olamayacağı gibi vatansız devlet de olamaz . Bu durumun bir istisnası olarak çağımızın sorunu olan Filistin meselesi İsrail meselesinin bir yansıması olarak öne çıkmıştır . İsrail iki bin yıl önce Romalıların  Yahudileri kovması yüzünden kaybettikleri  devletlerini , yirminci yüzyılda tekrar aynı topraklar üzerinde kurmaya kalkışınca Filistin’lilerin vatanını işgal ederek onların gerçek bir devlete sahip olma hakkını ortadan kaldırmışlardır . Bu yüzden Filistinliler devletlerini kurmalarına rağmen vatanlarını ellerinden kaçırdıkları için tam anlamıyla bir devlet düzenine  kavuşmakta zorlanmaktadırlar . Genel Kamu Hukuku bilim dalının getirdiği açıklamalar doğrultusunda, her devletin  ülke ya da vatan ,nüfus ya da toplum ile birlikte egemenlik olmak üzere üç tane esaslı unsuru vardır . Bu doğrultuda ,devletler ülkelerini milli sınırlar ile çevirerek kendi yurttaşlarına bir vatan kazandırırken , dünyanın herhangi bir bölgesinde ya da kara parçasında kendi kendini yönetme gücünü kazanmış olan  topluluklar da  egemenliklerinin sınırını, sahip oldukları siyasal gücün etkisi ile  belirledikleri aşamada devletlerini kurdukları anda aynı zamanda  kendi vatanlarını da kazanmış olmaktadırlar . Yirminci yüzyılın ulus devletleri bu doğrultuda dünya haritası üzerinde  kendi vatanlarını elde ettikleri için , bugünün  küresel emperyalizm çağında  kendilerini savunurken  aynı zamanda vatan savunmasını da birlikte yapmak zorunda kalmaktadırlar .
Soru: 5) Tek vatan olgusu, Türkiye’nin özel koşullarında ne ifade etmektedir?
Cevap:5) Tek vatan Türkiye Cumhuriyeti açısından  ulusal kurtuluş savaşı ile ilan edilmiş ve Lozan Antlaşması ile kazanılmış olan Misakı Milli sınırları içinde kalan toprak parçasının bütününü ifade etmektedir . Yirminci yüzyılın soğuk savaş ortamının durağanlığında pek de fazla önemsenmeyen bu konu , ABD dışişleri bakanının merkezi coğrafyada 22 devletin sınırlarının değişeceğini söylemesi ile birlikte fazlasıyla önem kazanmıştır . Bu nedenle ,ulus devletler milli sınırlarını korumaya öncelik vererek , sınırlar içinde yer alan vatan savunmasına yeniden girmek zorunda kalmışlardır . Türk devleti de emperyalizmin  bölge devletlerini  parçalaması gerçeği karşısında , tek vatan ile birlikte tek devlet kavramını birlikte  savunmak zorunda kalmıştır . Yıkılan bir imparatorluğun merkezi alanlarını   milli sınırlar içerisinde birleştiren Kuvayı Milliye hareketi, bu yüzden bir asır sonra yeniden güncellik kazanmakta  ,  devlet ve vatan ile birlikte tek millet ve tek bayrak da savunma  alanına girmiştir . Türkiye sahip olduğu coğrafi koşullar nedeniyle üç kıta ortasında bir merkezi alanı kendisi için vatan haline getiren Misakı Milli sınırlarını kabül ederek tarih sahnesine çıkmıştır . Trakya gibi Avrupa parçası  olan bir kara alanı ile , Anadolu gibi bir Asya  yarımadası  tamamen jeopolitik koşulların zorlaması yüzünden  aynı milli sınırların içinde  yer almıştır . Üç büyük yarımada üzerine kurulu bulunan Osmanlı İmparatorluğu tarih sahnesinden çekilince  Balkanlar’da geride kalan  Trakya toprakları  Küçük Asya denilen Anadolu yarımadası ile birlikte düşünülerek  merkezi bir devlet konumunda Türkiye Cumhuriyetinin haritası belirlenmiştir . Rusya Federasyonu gibi bir dev ülkenin  merkezi alanı işgal etmesinin önlenmesi doğrultusunda  güneyde güçlü bir tampon devlet gerektiği için  Türkiye bugünkü sınırlarına sahip olabilmiştir .
Soru: 6) Türkiye’nin Misakı Milli  sınırları ile belirlenmiş olan topraklarının  tek vatan olarak  belirlenmesi  , nasıl mümkün olabilmiştir .
Cevap: 6) Bu sorunun cevabı tek kelime ile Kemalizm’dir. Kurucu önderin ortaya koymuş olduğu devlet modeli , Kemalizm olarak açıklandığı için Kemalist yapılanma bugün de devam etmektedir . Kemalizm ,bir devlet modeli olarak jeopolitik koşulların dikkate alınması ile oluşturulmuş bir sistemdir . Bir imparatorluk düzeninden ulus devlet yapılanmasına gidilirken , Kemalizm bir eklektik sistem ve   bir tarihsel zorunluluğun yansıması olarak  güncellik kazanmıştır . Kemalizm ,Türkiye cumhuriyetinin anayasal ilkeleri olarak kabül edilen altı ana ilkenin birleşmesi ile   uygulama alanına girmiştir .  Altı ilke olarak milliyetçilik,cumhuriyetçilik,laiklik,devletçilik,halkçılık ve devrimcilik ilkeleri bütünsel çerçevede savunulmuştur . Bu altı ilkenin ilk üçü Fransız devriminden  diğer üçü ise Sovyet devriminden gelen ilkeler olarak ele alınmış ve Türkiye potası içinde birleştirilerek  üç dünya arasında merkezi bir devlet modeli kurulmuştur . Batı dünyası ile birlikte  Sovyet ve İslam dünyaları  aynı dönemde birlikte var olurken,  Kemalist model doğrultusunda   üç dünyanın dışında yeni bir merkezi  yapı olarak Türkiye Cumhuriyeti  kurulmuştur . Fransız ve Sovyet devrimlerinin getirdiklerinden yararlanırken , üç ayrı dünyanın kesiştiği noktada ve dünyanın jeopolitik merkezinde hiçbir başka modele benzemeyen siyasal yapılanma  Atatürk’ün kurucu önderliğinde gerçekleştirilmiştir . Üç kıta ile birlikte üç yarımadanın da birleştiği merkezi bölgenin özelliklerine göre gerçekçi bir yapılanmaya gidilirken,  Kemalist model de güçlü bir ulusal,üniter ve merkezi devlet oluşumu başarılabilmiştir . Bu topraklar üzerinde  Kemalist modeli ile var olan Türkiye cumhuriyeti gene aynı model sayesinde ayakta kalarak yirminci yüzyılda  yoluna  devam edebilmiştir .
Soru:7) Son  seçimler ve referandumlarda ortaya çıkan üç Türkiye haritası , tek vatan ve tek devlet ilkeleri  ile Türkiye’nin geleceği açısından nasıl değerlendirilebilir ?
Cevap: 7) Türkiye’de yapılan genel seçimler ve referandumlar sonucunda üçe bölünmüş Türkiye haritasının çıkmasının nedeni , Türkiye’yi son dönemlerde yöneten iktidarların  devletin kuruluş modelini ihmal ederek ülkeyi yönetmeye kalkmalarıdır .Var olan jeopolitik koşulların zorunlu sonucu olan kuruluş modelinin  , batı emperyalizminin merkezi coğrafya için hazırladığı siyasal projelere alet olarak ihmal edilmesinin sonucunda , seçimlerde sürekli olarak üçe bölünmüş Türkiye haritası çıkmaktadır . Meclis başkanı çıkıp  laiklik kaldırılmalıdır dediği bir ortamda  ülkede var olan  farklı din anlayışlarının mensuplarının harekete geçtiği ve  Trakya ile Anadolu’nun batı kesimlerine yönelerek , orta Anadolu’da giderek öne çıkmaya başlayan İslam devleti yapılanmasına sırtlarını döndükleri göze çarpmaktadır . Bizans ve Osmanlı döneminden kalma  Gayrimüslimler ,Ermeniler,Yahudiler  ,Rumlar ve ateistler Osmanlı yıkılırken bu ülkeyi nasıl terk ettilerse ,benzeri bir yurt dışına gitme hareketine bugün de yönelmektedirler . Son yıllarda ülke değiştiren , yurt dışında gayrimenkul alan ve  yatırım yapan Türk vatandaşlarının sayıları giderek artmaktadır . Üçe bölünmüş Türkiye haritasında  doğu Anadolu’da başka bir ulus devlet oluşumu öne çıkarken , ülkenin Arabistan gibi bir İslam devletine dönüşümü sürecinde de gayrimüslimlerin tepki göstererek iç ya da dış göçlere  katıldıkları ,sandıklar açılınca ortaya çıkan seçim sonuçları ile daha anlaşılır bir duruma gelmiştir . Seçimlerin getirdiği üçe bölünmüş  Türkiye haritasında  devleti kuran parti batı Anadolunun sahil zenginleri partisine  dönüşmüştür . Orta Anadolunun Türkçü partisi ise  bu bölgede İslam kimliğinin  öne çıkması  ile  batı Anadolu’ya doğru bir taban kayması yaşamıştır . Bir anlamda Doğu Anadolu’da  gündeme getirilen bir başka  ulus devlete taban kazandırma girişimleri sonucunda  milliyetçi parti batı Anadolu partisi konumuna gelmiştir .Doğu bölgesinde  ise  etnik ayrılıkçı yeni bir ulusçu parti ortaya çıkmıştır .
            Atatürk , kurucu önder olarak  Türkiye’nin jeopolitik koşullarını iyi bildiği için , bir milli devlet kurarken içe dönük milliyetçiliğin toplumu bölmemesi için aynı zamanda halkçılık ilkesini de kabul ederek  ve Halkevlerini bu doğrultuda kurarak halkçılık anlayışı çizgisinde toplumu bütünleştirmeye öncelik  vererek,  doğu Anadolu topraklarında devletin ulusal kimliği dışında bir başka ulus devletin kuruluşunu önlemeye çalışmıştır .  Aynı zamanda Osmanlı döneminde  ülkenin batı kıyılarında yer alan ve ekonomi ile ticareti yönlendiren lövanten unsurlar ile  Yahudi, Ermeni ,Rumlar ve Süryanilerden oluşan gayrimüslim unsurlardan  oluşan  İslam dışı  toplumları da dikkate alarak laik devlet yapılanması ile  Fransız devrimi doğrultusunda bir batı tipi devlet modelini, Küçük Asya toprakları üzerinde gerçekleştirmeye çalışmıştır . Atatürk cumhuriyetinin  temel ilkeleri olan altı ana ilkeyi  iç ve dış jeopolitik koşulları dikkate alarak belirlerken , Türkiye Cumhuriyetinin kurucu irade ve model doğrultusunda yüz yıl ayakta kalmasını sağlamıştır . Şimdi dünya yeni bir yapılanma dönemine girerken emperyal projeler Türkiye’nin kuruluş modelini  devre dışı bıraktığı için  yeniden  Doğu Anadolu’da  başka ulus devlet oluşumları gündeme getirilmekte  , meclis başkanı laikliğe karşı çıkarken  , gayrimüslim toplum kesimleri de yeniden  batı Anadolu topraklarında İyonya ,Marmara ya da Trakya Cumhuriyetleri kurma girişimlerine yönelmektedirler. Ayrıca İstanbul’un yeniden  Vatikan destekli  yeni Bizans ya da Konstantinapolis’e dönüştürülmesi girişimleri de , batı emperyalizminin  ana hedeflerinden birisi olarak öne çıkmaktadır . Türk halkı seçim sonucunda ortaya çıkan üç Türkiye haritasının bu doğrultuda  bölünme ve dağılma sinyalleri verdiğini  görmektedir. Yüz yıl önce de bu koşullar varken, merkezde büyük bir ulus devlet  kuran Kemalizm bu nedenle yeniden güncellik kazanmıştır.  Artık Türkiye yeniden Kemalist modele dönmek zorundadır. Kemalizm ile dünya sahnesine çıkan ve  yirminci yüzyılı geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti, yirmi birinci yüzyılda yoluna devam edebilmek için yeniden Kemalizm’e  dönerek ilelebet payidar olabilecektir . 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder