KKTC’DEN BİR HİKÂYE
İzole, tek
tanıyanı Türkiye olan bir devlet…
Üretim yok, zira
üretimin maliyeti nüfusa göre ağır. Koca fabrika kurmaktansa ithal etmek daha
ucuza geliyor.
Ekonomisinin iki
lokomotif sektörü var: Turizm ve eğitim.
Dünyanın en
huzurlu tatilini vadetmesine, çok güzel otellere sahip olmasına, hizmet
sektöründe 10 üzerinden 10 alacak duruma gelmesine rağmen, direk uçuş
olmamasından ötürü turizmde istediği yerde değil.
Üniversiteler
turizmden bir tık daha önde ekonomik katkı konusunda.
Yaklaşık 30
yıldan bugüne adanın bakkaldan taksiye, cafeden inşaat sektörüne, ekonominin
tüm paydaşlarını besliyor üniversiteler.
Yaklaşık 100 bin
öğrenci var adada. Bir zamanlar kalitesi tartışılmış olsa da bugün YÖK’ün
koyduğu kurallar, okulları, işi sıkı tutmaya zorluyor. Zaten sağcısı solcusu
KKTC Hükümetleri de adanın “üniversiteler çöplüğü” olarak değil, nitelikli
üniversiteleriyle anılmasını istiyor.
O yüzden,
herkesin üniversite sahibi olmasına olanak tanıyan yasayı değiştirerek, rant
için değil, gerçekten ve dünya kriterlerinde eğitim verme, KKTC diplomalarını
dünyanın her yerinde tercih edilir hale getirme mecburiyetine malik bir yasa
yaptılar.
Özetle yeni
yasaya göre her önüne gelen, “okul açayım da para kazanayım” diyemiyor. Belli
kriterlere sahip olacak okul açacak olan.
GELELİM HİKÂYEMİZE;
Türkiye’nin
sayılı okullarından biri KKTC’de de üniversite açmak ister. Başarıları
tescilli, standartları, dünyanın en ünlü okullarının seviyesindedir. O yüzden
kapıların hemen açılacağını düşünür. Niyet Girne bölgesidir.
2016 yılının
Eylül ayında başvuru yapar. Projeyi sunar, KKTC’ye yapacağı katkıları anlatır.
Milli Eğitim Bakanlığı yasanın değişeceğini, beklemesi gerektiğini söyler
kendilerine.
“Eğitim için
üniversite kurma” niyetinde olan ve standartlarüstü yetkinliğe sahip işadamını
yeni yasaya tabi olacak olmak korkutmaz, sabırla bekler. Nasıl olsa eğitim
adına konulan tüm kuralları yerine getirecek donanımdadır.
Bu dönemde KKTC
klasiği, yani “araya adam sokarak, işi çabuklaştırma” yoluna gidilmez, hatta
tevessül dahi edilmez. Yasa değişti, değişiyor derken 6 ay geçer.
Bu arada,
Türkiye’nin en güzide eğitim kurumlarından birinin KKTC’ye geleceğini duyan
İskele bölgesi siyasileri, bu üniversitenin kendi bölgelerinde yapılması
konusunda ricacı olurlar. İşadamına bölgeyi gezdirip, “biz her türlü yardıma
hazırız. Taş taşır, duvar öreriz. Yeter ki siz buraya gelin” sözleriyle
işadamını ikna ederler.
Niyetleri orada
Cambridge gibi üniversiteler bölgesi oluşturarak bölgenin makus talihini
yenmek, bölge insanına istihdam kapısı açmaktır.
Belli bir
bölgenin “üniversiteler bölgesi” olarak ayrılması ve bundan sonra adada
açılması planlanan tüm üniversiteleri oraya toplamak adına Bakanlar Kurulundan
karar çıkması gerekmektedir.
Herşey yasal
prosedür içinde ve olması gerektiği şekilde cereyan ederken, KKTC’deki
üniversitelerden birinin sahibi, bu üniversitenin gelecek olduğunu duyar.
Öfkesini gizleyemez, “ne gerek var” der. Sonrasında ise bu üniversitenin
gelmemesi adına siyasiler üzerindeki nüfuzunu kullanarak, İskele’de
Üniversiteler Bölgesi ayrılmasına mani olur. Hatta 30 yıldır aklına gelmeyen
bir şey birden aklına gelir, “ben İskele bölgesinde yatırım yapacağım” der!
Olay çok
şaşırtıcı bir boyuta gelmiş, bugüne kadar açılan üniversitelere ses çıkarmayan
kişiler, bu üniversiteye karşı alenen bir savaş başlatmış, muhalif medya da
gerçekdışı iddialarla bilerek veya bilmeyerek kişisel hamleye çanak tutmuştur.
Bu olay
üzerinden yürütülen “kıyak”, “Peşkeş” temalı saldırıların anafikri budur;
Birilerinin kazancı
azalmasın diye, ülkenin ekonomik kalkınmasına takoz koymak! Zira ne kıyak
vardır ve peşkeş…
Kendilerini
yarışa sokacak okuldan daha iyi olma çabası içine girmekten korkan, rekabetin
getirdiği yarışla KKTC eğitim sektörüne ve ekonomisine ivme kazandıracağını
akıl edemeyen, rakipsizlik hissiyatının dayanılmaz hafifliğini korumak için
mevcut düzenine halel gelmesini istemeyen bu kişilerin hesap edemedikleri
birkaç şey var: Biri, Allah’ın herkesin rızkını ayrı gönderdiği, kimsenin,
kimsenin rızkını yiyemeyeceği, diğeri de, bölge halkının, kendileri üzerinden
oynanan bu oyunu, oyunun kurucularını, çıkarları için bölgeye verecekleri
zararı asla unutmayacakları.
Dileriz bu tek
taraflı rekabet bölge insanına yarar, bölgeye yatırım yapma sözü veren işadamı,
sözünü tutar da, “Üniversiteler Bölgesi” oluşturulduğunda bölgeye gelecek maddi
katkı kadar katkı koyar bölgeye.
YURDAGÜL ATUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder