16 Mart 2016 Çarşamba

"EMİN OKTAY TARİHİ", Yalçın KOÇAK - 18. Dönem Sakarya Milletvekili

EMİN OKTAY TARİHİ
Yalçın KOÇAK
18. Dönem Sakarya Milletvekili
Benim gibi 50 doğumlu kuşağım yakın tarihimizi; kendisi tarih öğretmeni olmadığı halde tarih ders kitaplarını yazan Emin OKTAY’dan öğrenmişizdir. Emin sen tarihçi değilsin, niye tarih yazıyorsun dendiğinde.
"Bana yaz dediler yazıyorum", cevabını vermiştir.
Emin OKTAY bir önemli vakıa’dır. Rivayete göre soyadı Oktavitz dir, derler. Şimdi objektif okumalarla çevre tarihi okuduğumuzda görüyoruz ki çevre ve merkez arasında çok özel bir husumet ve düşmanlık dokuma ameliyesi var, çok önemli bir işçilik, felaket akıllı ve geniş tabanlı aynı merkezli operasyon.
 I. Dünya savaşında düşmanımız olan İngiliz neredeyse kendisini manevi kurtarıcımız konumuna getirecek şekilde yalanlarla tarihi yanıltmak garabetine düşmüş; koca bir İmparatorluğumuzu yıkmak, parçalamak için savaş bakanlığını yönlendiren Wellington kara propaganda evinin 37 yalan ürünü kitabını ve kurumunu yok ederek sanki İngiliz oryantalizminin parçalanma senaryomuzda hiç olmamış gösterme siyasetini yakalıyoruz. Amerikalı Prof. Justin Mc Cartey bu gerçekleri belgeleriyle ortaya koyuyor, güneş balçıkla sıvanmıyor.
Eski Emperyaller, dostluk müttefiklik yıllarında da aynı davranıyorlar, bir farkla dost gözükerek diplomasiyle yapıyorlar, yapacaklarını.
Geldik zurnanın zırt dediği yere.
Emin OKTAY’ın düzmece tarihinde beynimize nakşedilen en büyük düşman RUS o zaman Bulgar Demirperde idi, Gürcistan, Ermenistan onların birliğindeydi yeni Kuzeyimiz ve Karadeniz her an gelebilecek Rus Kızıl ordusunu beklemekle geçti gençliğimiz.
Trakya’ya Sokak lambası takmadık, karartma uyguladık, tek bir fabrika yapmadık, yollarını genişletmedik, neymiş Yunan gelirse savunma hattını Çatalca’dan geride kuracakmışız. Bunu kim yapar ancak maşalar, kim güler kargalar.
Ege ve Adalar Yunan ile Batı cenahımızda da düşmanlık.
Üç tarafı denizle, dört tarafı düşmanla çevrili, çemberde Türkiye Akrep sendromuna mı sokulmak istenmektedir sorusunu akla getiriyor.
İran en problemsiz komşumuz onunla da mezhep problemimiz var, yahu güldürmeyin laik devlet, deistik rejim dediniz şu mezhep işi nereden çıktı, düşmanlık icat etmek için iyi bir bahane idi, oysa Kasrı-Şirin 1639’dan beri problemsiz komşumuzdur, bu iyi komşuluk bazılarının işine gelmez, ilişkileri germeye çalışırlar ama iki tarafta yüzyıllardır bu dolmaları yutmaz, gene yutmayacaklardır.
Güneyimizde Suriye ve Irak yani olmayan iki devlet aslında Şam ve Bağdat vilayetlerimiz var, kendilerini yönetmekten aciz, ihtilaller Cumhuriyetleri sabah erken kalkanın darbe yaptığı sahipsiz topraklar, 1960’a kadar ihtilali yapanlar kimi başbakan yapalım diye Malatya ordu komutanlığı üzerinden Ankara’ya sorarlardı? Şimdi nüfusları planlı göç ettirilerek yüzölçümleri seyrekleştiriliyor, kalanlar bir birine kırdırılarak azaltılıyor. Göç, savaş ve nüfusu azaltma kimin işine geliyor, bu soru niye sorulmuyor? Bu coğrafyada parçalanması konusunda konuşulmayan tek bir ülke var, nedir kerameti? Niye konuşulmuyor?
 Evet çevre ülkelerin hiç birisi ile dostane ilişkimizin olmadığı bir coğrafyanın tarihi öğretildi bizlere; Kadere bak şimdi geldik o günlere.
Meğer Emin OKTAY tek merkezden yazdırılan emperyalist sömürü düzeninin sadece Türkiye acentesiymiş. Her ülkede bir yed-i emin adamları var. Arab’ın tarihinde de Türk düşmanlığı var. İngiltere veliaht prensi geçen yıl bizden sonra hatırlayın Arabistan’a gitti ve orada bedevi prenslerle ellerinde kılıç folklorik bir dans yaptı, neydi o ? İngiliz’in Arapları, Türk zulmünden kurtarma oratoryosu.
Rumeli’de Arnavut’a hürriyet veriyoruz, adamlar Türkleri buradan nasıl attık diye tarih yazıyorlar, yazana değil yazdırana bakmak lazım.
İmparatorluğumuzu yıkan fikrin babası İngiliz A.Toynbee Amerika’lılara 1945 te bir akıl notu veriyor.
“ Biz Güney İslam’ını hallettik, size kalan Kuzey İslamı Horasan, İstanbul hattı” Akıl hattı, Maturidi eksen, bu eksende ki bütün Yesevi dergahları büyük Asya’ dakiler Ruslar tarafından, küçük Asya Anadolu’da kilerde maalesef İngiliz arka planlı yerli muhipleri olan bizim bürokratik oligarşimiz tarafından kapatılmış Yesevilik, Bektaşilik tahrip edilerek, aslı yok edilmiştir.
Şimdi Cemevin de sıkıştık, kaldık. 
Aşamayacak mıyız?
Yesevi hacegânlarını açamayacakmıyız? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder