21 Aralık 2015 Pazartesi

TSK'DA FETHULLAHÇI YAPILANMA - 1,2,3 // Soner YALÇIN, (İKTİBAS)

TSK'DA FETHULLAHÇI YAPILANMA - 1,2,3
(Yönlendirilmiş toplu iletidir-MKA)
TSK'da Fethullahçı yapılanma-1
29 Mayıs 2015 21:58
Yeni oğlanlar
(Soner Yalçın, Sözcü, 27 Mayıs 2015)
Tespit 1)
Tarih: 27 Haziran 2014.
Akşam’ın sahibi yine Ethem Sancak idi.
Akşam’ın genel yayın yönetmeni ise, AKP eski Milletvekili, Erdoğan’ın danışmanı Mehmet
Ocaktan idi.
O gün manşetleri şuydu: “Karargah’ta 40 ‘Paralel’ Paşa.”
Habere göre, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla üç aydır çalışan bir ekibin, 40 general ve
amiralin “paralel” örgüte çalıştığını tespit etmişti!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, haberi
“büyük bir sorumsuzluk örneği” olarak değerlendirip tepki gösterdi. Erdoğan tepkisiz kaldı…
Haberi yapan Ahmet Dinç kovuldu.
Tespit 2)
a haber kanalı gibi yandaş televizyonlar Ergenekon-Balyoz kumpasları ortaya çıkınca bu
davalardan yargılanan, askeri hakim Ahmet Zeki Üçok, Yarbay Mustafa Dönmez gibi
askerleri ekrana çıkarmaya başladı. Askerler Cemaat’in darbe yapacağı ihtimalinden
bahsedince -iddiaya göre- Genelkurmay’dan gelen direktif üzerine bu komutanlar bir daha
ekrana çıkarılmadı.
Tespit 3)
Zübeyir Kındıra adını hatırladınız mı?
Ankara Polis Koleji’nden mezun oldu. Polis Akademisi’nden atıldı.
Gazeteci oldu ve “Fethullah’ın Copları” adlı kitabını yazarak, ilk kez Emniyet içindeki
Cemaat örgütlenmesini gündeme getirdi. Hayatı karartıldı; otomobili kundaklandı; Türkiye,
Star, Akşam, Sabah gibi gazetelerden kovuldu; hiçbir yayın organında iş bulamadı; bir Ege
kasabasına çekilmek zorunda kaldı. Kitabı da -yapılan algı operasyonları sonucukamuoyundan
yeteri kadar destek bulamadı!
Fakat…
15 yıl sonra Türkiye, Emniyet içindeki Cemaat yapılanmasının boyutunu görünce şoke
oldu.
Bu kez…
TSK’dan atılan bir subay kolları sıvadı; Türk Ordusu içindeki Cemaat yapılanmasını yazdı…
Bakalım başına ne gelecek?..
Emniyet’ten ziyade TSK’da etkinler
Adı, Yavuz Selim Demirağ.
1978’de Kuleli Askeri Lisesi’ne girdi. 1985’te Kara Harp Okulu’ndan atıldı.
Gazetecilik yapıyor.
İki gün önce, “İmamların Öcü/Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Cemaat Yapılanması” adlı kitap
çıkardı.
İki yıl önce, Harp Okulu’ndan ayrılmaya zorlanan bir askeri öğrencinin anlattıklarıyla
başlayan araştırma, inanılmaz gerçekleri ortaya çıkardı.
Fethullah Gülen’in “devletin kılcal damarlarına kadar gireceğiz” sözünden hareket eden
Yazar Demirağ, TSK’ya sızma girişiminde ilk hedefin -tüm askeri yazışmaların geçtiği gibistratejik
bölümler olan; “Personel Şube” ile “Ölçme-Değerlendirme Şubesi” olduğunu
belirtiyor.
Bu şubeler aracılığıyla Cemaat ilk kez 1986 yılında soruları çalmıştı. O yıl 450 öğrenci alan
Kuleli’ye 300’ye yakın Cemaat talebesi sokulmuştu! Maltepe ve Işıklar ile bu sayı 800‘ü
buluyordu!
İlk kimi Cemaat talebeleri dikkatsizdi ve bir yıl sonra yapılan gizli soruşturma sonunda
Cemaat evlerine giden 150 öğrencinin ilişiği kesildi. Peki ya diğerleri?
Demirağ, birini örnek veriyor; Balyoz davasıyla ilgili binlerce sayfalık CD’leri 19 günde
“inceleyip” raporunda, “Bu bir darbedir” diyen Kurmay Binbaşı Ahmet
Erdoğan! Bilirkişi’nin kim olacağına kim karar vermişti; -Ağustos’ta Genelkurmay Başkanı
olması beklenen Kara Kuvvetleri Komutanı- Orgeneral Hulusi Akar! Geçelim…
Demirağ hiç de rastlantı olmayacak bir gerçeğin altını çiziyor:
1986’da askeri liselere girip 1994’te Harp Okulu’ndan mezun olanlar TSK tarihinde bir ilke
imza atmışlardı: En fazla kurmay çıkaran bu devreydi!
Kitap bu devreden; Balyoz Davası’nda konu edilen Birinci Ordu Komutanlığı’ndaki semineri
hazırlayanlardan olup yargılanmayan -ve üstelik tanık yapılan- şimdi Cumhurbaşkanlığı
Muhafız Alay Komutanı olan Kurmay Albay Muhammet Tanju Poshor gibi kimi subayların
şaşırtıcı kariyerlerini anlatıyor!..
Tehlikenin farkında mısınız?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendi bünyesinde istihbarat birimi yok. Bilgileri MİT’ten alıyor.
MİT, “Paralel Yapı” ile ilişkisi olan çoğunluğu astsubay iki bine yakın subayın adını
Genelkurmay’a bildirdi.
Demirağ; dosyayı bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e
verdiğini ayrıntısıyla yazıyor. Genelkurmay direniyordu; “delillendirilmemiş bir
çalışma” diyordu MİT’in raporuna…
Ergenekon-Balyoz sürecinde adı, “personelini koruyamayan komutana” çıkan Necdet
Özel bu kez subaylarına kol-kanat germişti! (Kitap, Necdet Özel’le ilgili -rahmetli Teoman
Koman’ın söyledikleri gibi- çok özel bilgiler veriyor, konu dağılmasın/ bunlara girmeyeyim…)
Sonuçta…
Genelkurmay Askeri Savcılığı, Cemaatçi subaylarla ilgili 2014 sonbaharında başladığı
soruşturmada bir arpa boyu yol alamadı.
Soruşturmayı kimler mi yönetiyor?
Tuğgeneral Hıfzı Çubukçu Silivri zindanına atılınca yerine -teamüllere aykırı olarak-
Genelkurmay Hukuk Müşavirliği’ne getirilen Albay Muharrem Köse! Kitabın iddiasına göre;
Erdoğan, geçtiğimiz askeri şura’da Albay Köse’nin generalliğe terfi dosyasını “Paralelle
irtibatlı” notu nedeniyle engelledi!
Soruşturma savcısı ise Binbaşı Uğur Aydın idi; “bavulcu” Mehmet Baransu sözde darbe
planlarını yazınca Selimiye Kışlası’ndaki Kozmik Oda’ya girmek isteyen savcıydı!
Evet…
“İmamların Öcü/ Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Cemaat Yapılanması” kitabı bana yıllar önce
okuduğum “Fethullah’ın Copları” kitabını anımsattı. O dönemde kamuoyu cemaat sızmasına
ilgisizdi; sonra yaşananlara şaşırıp kaldı.
Ne yazık ki…
Kamuoyu bugün de; TSK’daki Cemaat yapılanmasına ilgisiz…
Sahiden…
Tehlikenin farkında değil misiniz?..
Cemaat’in Emniyet’ten ziyade TSK’da daha etkin olduğuna inanmak mı istemiyorsunuz?
CIA şefi Paul Henze, 12 Eylül askeri darbesi için “bizim oğlanlar yaptı” demişti.
ABD’nin/CIA’nın bugün Türkiye’deki “yeni oğlanları kim?”
Sorum, sanadır canım kardeşim; “cici demokrasicilik” oynayanlara değil!..
TSK'da Fethullahçı yapılanma-2
1 mesaj
29 Mayıs 2015 22:06
"Cemaat içindeydim"
Soner Yalçın, Sözcü, 28 Mayıs 2015
Cemaat’in, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne nasıl sızdığına dair gelen bir mektubu araya hiç
girmeden sizinle paylaşmak istiyorum…
“Sene 2004…
İlkokul 7. sınıftaydım ve bulunduğum ilçenin en iyi öğrencilerdenim.
Cemaat’in Anafen dershanesine devam ediyorum. Dershanenin ikinci döneminde samimi
olduğumuz öğretmenlerimiz bize özel ders vereceklerini; bunu, kendilerinin çok iyi tanıdığı
çalışkan üniversite öğrencilerinin vasıtasıyla yapacaklarını söyledi.
İlk olarak dershanede başlayan ders etkinlikleri, daha rahat olacağı gerekçesiyle öğrenci
evlerinde devam etti. İlk günlerde sadece ders ve gezilerle başlayan bu etkinlikler, aynı
yaştaki arkadaşların katılımıyla devam etti.
Ders veren ağabeylerimizle bağımız 2-3 ay sonra kuvvetlenince çeşitli kitapları bize tavsiye
ettiler. Artık sadece ders çalışmıyor, Fethullah Gülen’in kitaplarını okuyorduk. Aynı
zamanda evlerimize gelip ailelerimizle de tanışarak bağı iyice kuvvetlendirdiler.
Sonraki aşama namaz kılmam oldu. Namaz kaçırmayan ve kitapları eksiksiz okuyanlara
çeşitli hediyeler verildi.
Bir süre beş kişilik grupla bu çalışmalara devam ettim. Yeni bir döneme girdiğimizi
anlamıştım. Artık Cemaat’ten diğer ağabeylerle görüştürülmüyor, sadece tek ağabeyle
program yapıyorduk. Ağabeyin gerçek adını bilmiyorduk çünkü hem o, hem de biz kod
isimler kullanıyorduk. Bunun gerekçesini yıllar sonra öğrendim; ilerleyen zamanda kimse
kimseyi gerçekten tanımadığı için şikayet edemeyecekti!..
Mülakat evleri
7. sınıfın sonunda Sınav Dershanesi’ne kayıt yaptırdık. Bu da başka bir maskeleme
yöntemiydi askeri okula girebilmem için. O günlerde bunun farkında değildim.
8. sınıfa başladığımda ordunun siyonistlerin eline geçtiği, bizim gibi gerçek Türklerin,
Müslümanların orduya girmesi ve Peygamber Ocağı’nı eski günlerine kavuşturmamız
gerektiği anlatılıyordu.
Ben fen lisesine gitmek istiyordum. Bana askeri liseler sınavının yaklaştığını, bu sınava
girerek fen lisesi giriş sınavından önce sınav tecrübesi kazanmam gerektiğini telkin ettiler.
İstemeye istemeyesınav başvurumu ağabeyle birlikte yaptık ve Nisan 2006’da askeri
liseler sınavına girdim.
Temmuz 2006’da durum onların istediği gibi oldu; askeri liseyi kazandım. Fen lisesine
girmemem için ellerinden geleni yaptılar. Ben de kabul ettim askeri okula gitmeyi.
O günden sonra mülakat, spor ve sağlık muayenesi için çalışmalar başladı.
Mülakat için hazırlanan bazı evlere götürülüyordum. Bu evlerde daha önce görmediğim
ağabeyler, mülakat odası şeklinde bire bir düzenlenmiş odada bazı sorular sordu, mülakat
sonunda ise yanlış cevaplandırdığım soruların yanıtlarını verdiler. Terör sorunu, türban
sorunu, Atatürk ilkeleri gibi genel; kıyafet seçimim ve kız arkadaşın olup olmayışı gibi daha
özel sorulara kadar onlarca soru soruldu.
Sabahları erken kaldırılıp bir spor kompleksinde koşu, şınav ve mekik çalıştırıldım. Aynı
zamanda Pendik’te bir özel hastaneye götürülüp baştan ayağa kontrol
ettirildim. Hastanede isim veya kimlik bilgisi istenmedi. Hiç zorlanmadan bu aşamaları
geçerek Kuleli Askeri Lisesi’ne girdim (2006- Ağustos)…
Terzi dükkanları
Kuleli Askeri Lisesi’nin açılışına bir ay vardı. Bu bir ay içinde Kadıköy ve Üsküdar’a
götürüldüm. Bazı terzi ve kıyafet dükkanları gösterildi. Hafta sonu izinlerimde bu dükkanlara
girip, kabinde bırakılmış sivil kıyafetleri giymem ve belirlenen buluşma noktasına
gitmem istendi. Buluşma noktasında ağabeyi gördükten sonra 50 metre mesafeden onu
takip etmem şarttı. 20-25 dakikalık yürüyüş sonunda genelde sakin ıssız bir ara sokaktaki
eve, beşer dakika arayla girilirdi.
Askeri lise döneminde buluşmalar öğrenci evlerinde yapılmazdı. Cemaat okul ve
dershanelerinde çalışan öğretmenlerin evleri bu iş için kullanılırdı. Çünkü yakalanmamız
durumunda özel ders aldığım yalanı ezberletilmişti. Ders programlarımız ve ücretimiz bile
belirlenmişti.
Hafta sonu buluşmalarına gitmemek, çok büyük suç ve ayıptı. Bir hafta buluşma kaçırınca
bunun telafi edilemeyeceğim, dinden soğuyacağım hatta dinsizliğe kayacağım söylendi.
Kuleli’deki ilk dönemimde buluşmalara hemen her hafta gidiyordum. Eskisi gibi rutin olarak
devam ediyordu her şey, Fethullah Gülen kitaplarına ek olarak Said Nursi kitapları da
okutulmaya başlandı. Gizlilik önemliydi. Namazı okul içinde de gözlerimle kılmak istendi.
Fakat, okulda verilen konferanslar bütün fikir hayatımı etkiledi.
Başka kitaplar okumaya başladım. Sizin gibi kimi yazarların Cemaat hakkında yazdıkları ilgimi
çekti; nasıl bir yapı içinde olduğumu düşünmeye başladım. Gözüm açıldı…
Cemaat ağabeylerine bizi neden askeri okullara soktuklarını bizden ne beklediklerini sormaya
başladım.
Kuleli’deki ikinci senemde görüşmelerimi tamamen kestim. Bu dönemden sonra beni takip
etmeye başladılar.
Yaz tatilinde birkaç kez daha görüşüp kendilerine bu yapı içinde olmayacağımı belirttim.
Bana ordu içindeki yapılanmanın artık çok güçlü olduğunu, hatta içinde bulunduğum
devrenin neredeyse yarısının kendi adamları olduğunu, subayların da bir kısmının
kendi etkilerinde olduğunu söyleyerek gözdağı verdiler. Ben gözdağı sanıyordum…
Kuleli son sınıf gelene dek her hafta düzenli olarak cep telefonundan arayarak okuldan
attırmakla tehdit ettiler.
Son sınıfa geldiğimde hem disiplin hem de derslerim açısından Kuleli’nin ilkleri arasındaydım.
Bunun da verdiği özgüvenle son kez restleştik ve Cemaat’le bağımı kopardım…”
Sonra ne olduğunu yarın yazacağım…
Cemaat’in, TSK’ya yönelik büyük kumpası sadece cezaevine attırdıklarıyla sınırlı değil…
TSK'da Fethullahçı yapılanma-3
29 Mayıs 2015 22:12
Şok mangası
Soner Yalçın, Sözcü, 29 Mayıs 2015
ESASDER nedir, bilir misiniz?
Bildiğinizi sanmam…
En iyisi baştan anlatmak…
Askeri öğrenciler, Kuleli, Maltepe, Işıklar gibi askeri liselerden mezun olduktan
sonra Harp Okulları’na sınavsız geçer.
Ancak…
İzmir Menteş bölgesindeki kampta intibak eğitiminden geçerler.
Burada askeri öğrencilere, yüzme gibi sporlar yaptırılır; temel askerlik bilgisi
verilir; ve atış becerileri geliştirilir. Fakat…
Kimi öğrenciler “Şok Mangası” adı verilen özel gruplara alınır.
Bu gruptaki öğrencilerin eğitimi çok ağırdır; bunlara, günde sadece 2-3 saat uyku
izni verilir; yemeksiz ve susuz çok ağır eğitimler yaptırılır; sürekli küfür ve
hakaretle psikolojik şiddet uygulanır.
Örneğin, saat 13.00’te başlayan eğitim ertesi gün 05.00’e kadar aralıksız
sürer!
Evet… “Seçilen” askeri öğrenciler günlerce uyumaz; bin bir hakaret işiterek
eğitim yaparken; diğer “seçilmeyen” öğrenciler günlük standart uykularını alır, üç
öğün yemeklerini yiyip, hafif spor yapar…
Amaç bellidir; “Şok Mangası”na “seçilen” askeri öğrenciler yıldırılarak Türk
Silahlı Kuvvetleri’nden koparmak!
Peki…
Kimi askeri öğrenciler “Şok Mangası”na kimler tarafından hangi kıstaslarla
seçiliyordu?
Meselenin özüne geliyoruz…
“Seçilmişler”
Askeri öğrenci Alparslan Arısoy’un; Alev Coşkun’un, Mustafa Kemal’i
anlattığı “Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay” kitabını okuması “Şok
Mangası”na seçilme nedeniydi! Sonrası malum; ayrılmak zorunda kaldı…
Bu köşede dün mektubunu yayınladığım askeri öğrenci, Cemaat’le ilişkisini
kopardıktan sonra “Şok Mangası”na seçildi. Sonrası malum; ayrılmak zorunda
kaldı. Şöyle yazıyordu mektubunda:
“Şok mangasına alınarak bezdirilen seçilmiş öğrencilere bir kağıt imzalatılıyordu.
Kağıtta, kendi isteğimizle ayrıldığımız, hiçbir şekilde baskı
görmediğimiz yazılıydı. Ayrılmadan önce doktor geliyor, kabaca bir muayene
yapıyor ve ‘cebir-şiddet görmemiştir’ raporu veriyordu. Bu olay 2006 senesinde
başladı ve hâlâ her kampta devam ediyor. Ne ilginçtir; ayrılan tüm öğrencilerin,
her sene virgülüne kadar aynı dilekçeyi vermesi yukarıdan (karargahtan)
kimsenin dikkatini çekmiyor!..
Askeri lise yıllarımda ders başarılarıma, aldığım disiplin onur
belgelerime, davranışlarımdan dolayı aldığım taktir
belgelerine, komutanlarımın ‘harp okuluna gitmeden dahi teğmen yapılabilecek
bir öğrenci’ notuna ve askeri yaşantım boyunca hiç ceza almamama
rağmen rest çektiğim Cemaat beni okuldan ayırmayı başardı.
Harp Okulu’nun kapısından çıktığımızda beş arkadaş yürüyemez halde otogara
ulaştık memleketlerimize dönmek üzere. Ailemin dahi okulu bıraktığımdan haberi
olmadan önceCemaat ağabeyleri arayarak çok üzgün olduklarını, beni defalarca
uyardıklarını, sonucun bu olduğunun belli olduğunu söylediler… “
“Allah bunları görüyor”
Askeri öğrenci Ümit Berkan Kılıç, babası emekli Astsubay Bilal Kılıç’a yazdığı
mektupta Menteş Kampı’nda yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Babacığım bana ilk iki yıl nedense inanmadın, daimi olarak beni haksız buldun.
Oysa ben bu okulda Harbiye ruhunu, terbiyesini almış biriyim asla yalan
söylemedim, ama maalesef böyle. Planlı, maksatlı bir grubun baskısı var
burada. Özellikle askeri liselerden gelenler ki en başarılı öğrenciler birer birer
okuldan uzaklaştırıldı…
Sevgili babacığım senin adını lekeleyecek hiçbir şey yapmadım. Adalete inancım
kalmadı. Ben elimden geleni yapıyorum. Allah bunları görüyor. Lütfen sen
üzülme. Ama inan babacığım okuldaki bu kadro beni okutmaz. Allah bana bu
haksızlığı reva gösterenlerden hakkımı sorsun…”
Ümit Berkan Kılıç canından çok sevdiği Harbiye’den ayrılmak zorunda
bırakıldı…
Cemal Öztürk, Mustafa Yılmaz, Muhammed Akbulut, Mert Tunçbilek, Veli Cihan
Gökkaya, Hasan Hüseyin Akşit, Bayram Tuğrul Yıldırım, Muharrem Yayla…
Onlarca askeri öğrenci, TBMM Dilekçe Komisyonu’na verdikleri dilekçelerde,
askeri okullarda ayrımcılığa uğradıklarını ve haksız olarak ilişiklerinin kesildiğini
belirterek, konunun araştırılmasını istedi…
Bilirkişi Doç. Dr. Hüseyin Cinoğlu tarafından TBMM Alt Komisyonu’na
sunulan raporda; özellikle 2008 yılından itibaren “kendi isteğiyle” okuldan ayrılan
öğrencilerle ilgili istatistiklere bakıldığında bu rakamın oldukça yüksek olduğuna
dikkat çekilerek, “Ayrılma kararının kendi özgür iradeleri ile değil de, değişik
baskı ve uygulamalar sonucu aldırıldığı” yazılıydı. Sonuç alınamadı.
Oysa.. Bu öğrenciler arasında askeri liseyi derece ile bitirmiş çok sayıda öğrenci
vardı. Yani bunlar geleceğin kurmay subaylarıydı…
Örneğin, Kuleli Askeri Lisesi’ni 100 puanla bitiren; atletizm dalında 20’ye yakın
madalyası bulunan Turgut Selman Tümer, Menteş Kampı’ndaki baskılar sonucu
ayrılmak zorunda bırakıldı.
Örneğin, Maltepe Askeri Lisesi’ni birincilikle bitiren Mehmet Altan da ayrılmak
zorunda bırakıldı.
TBMM ne yaptı dersiniz; Askeri öğrencilerin ayrılığını kolaylaştırmak için, 2012
yılında tazminat miktarını 40 bin liradan 15 bin liraya düşürdü!
Son yedi yıl içinde ayrılmak zorunda bırakılan askeri öğrenci sayısı 2 bin 396 idi.
Harp Okulları’nda askeri öğrenci açığı sivil okullardan alınan öğrencilerle
dolduruldu! Örneğin, 2010’da Hava Askeri Lisesi’nden mezun olan 159
öğrenciden sadece 70’i Hava Harp Okulu’nda kaldı. 200 kişilik mevcudun 130’u
ise sivil okullardan gelenlerdi.
Peki…
Askeri liselerde Atatürkçü öğrencileri fişleyen ve sistemli bezdirme yapan “Şok
Mangası” subaylarının kimler olduğunu Genelkurmay karargahı bilmiyor mu?
Neler olduğunu öğrenmek isteseydiler, bir gün olsun ESASDER’in kapısını
çalardı.
ESASDER ne mi?
Eski Askeri Öğrenciler Derneği…
Haklarını almak için mücadele ediyorlar.
Siz hâlâ…
Cemaat’in, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ne kadar güçlü olduğunu görmek/anlamak
istemiyor musunuz?...

1 yorum:

  1. Bir çok gerçek kredi için arıyorsunuz? İyi haber işte! Sıra--dan $5, 000.00 $ 30, 000, 000.00 başına yıllık % 2 faiz oranıyla kredi veriyoruz. Biz sertifikalandırılmıştır, güvenilir, güvenilir, verimli iş geliştirmek için krediler, hızlı ve dinamik bize ulaşın e-posta yoluyla: khalifafinancialcompanies@gmail.com

    YanıtlaSil