26 Aralık 2017 Salı

"MÜLKİYE'DE VE ADLİYE'DE KADROLAŞIN!" Dr. Necip HABLEMİTOĞLU (“Türkiye Cumhuriyeti’ne İhanet Belgesi”nden derleme ve alıntılar.)

"MÜLKİYE'DE VE ADLİYE'DE KADROLAŞIN!
Prof. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU 
“Türkiye Cumhuriyeti’ne İhanet Belgesi”nden derleme ve alıntılar.
Büyük Atatürk, 9 Ekim 1925'de, sanki bugünü görerek Cumhuriyet Savcılarına şöyle sesleniyordu:
"Her uygar ve çağdaş devlette olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti Adliyesi'nde de, Cumhuriyet Savcılarını yüksek ve son derece önemli bir görev ve makamın temsilcileri olmak üzere tanırım.
Devrim savcılarının, kendilerine verilen bu büyük görevin önemine uygun olarak gayretli ve çalışkan olmaları konusunu, adliyemizin başarı ve üstünlüğünün en önemli etkenlerinden sayarım.
Laik Türk Devrimi, çağımızın uluslara yaşama ve yükselme yeteneği veren en son ve en uygar ilkelerin bir ifadesi ve Türk Ulusu'nun büyük fedakarlıklarıyla sürdürülen ve kazanılan büyük mücadelenin eseridir.
Devrimlerin gerçekleşmesi, kararları ve kanunlarıyla, ulusal irade ve ulusal egemenliğin bir görünümü; bütünü itibarıyla da Türk Ulusu'nun bütün haklarıdır.
Devrimlerin her biri, ulusun emeği ve hakkı ile gerçekleşmiştir.
Cumhuriyet Savcılarımızın, 
DEVRİM GEREKLERİ ETRAFINDA, EN KISKANÇ VE UZAKLARI GÖREN HASSAS NÖBETÇİLER OLMALARINI, ASIL GÖREVLERİNDEN SAYARIM....
YÜKSEK AMACA YÖNELİK HERHANGİ BİR SUİKAST FAİLİNİN DURMAKSIZIN KOVUŞTURULMASI VE KOVUŞTURMANIN, ULUSUN BÜTÜN HAKLARI TATMİN VE TAZMİN EDİLİNCEYE KADAR, HAKİM ÖNÜNDE DE KAYGI VE ISRARLA SÜRDÜRÜLMESİNİ VE SONUÇLANDIRILMASINI İSTERİM....
YAKIN TARİHİMİZDE VE ESKİ ZAMANLARDA, DİNLERİN; ZORBA HÜKÜMDARLARIN, RAHİPLER VE ÇIKAR SAĞLAYANLARIN ELİNDE BİR BASKI ARACI OLMASI GİBİ, ÇAĞIMIZDA KESİNLİKLE İZİN VERİLEMEZ VE HOŞ GÖRÜLEMEZ.
DEVRİME KARŞI KOYAN MUHALEFETİN ÖZGÜRLÜKTEN VE YASADAN YARARLANMAYA HAKKI YOKTUR.
BİREYİN DEĞİL, BİREYLERİN TAMAMINI İFADE EDEN TOPLUMUN VE DEVLETİN YARARI, HER DÜŞÜNCE VE KAYGIDAN ÖNCE GELMELİDİR.
SINIRSIZ BİREYSEL ÖZGÜRLÜK VE KİŞİSEL ÇIKAR PEŞİNDE OLANLAR, KENDİ EMELLERİNİ, ÇIKARLARINI ULUSUN YÜKSEK ÇIKARLARI VE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN ÜSTÜN TUTANLARDIR.
SINIRSIZ KİŞİSEL ÖZGÜRLÜKLER, KİŞİSEL ÇIKARLAR, UYGAR VE DÜZENLİ TOPLUMLARI, DEVLETLERİ YIKARAK ANARŞİYİ VE ÇOĞUNLUKLA DA ZORBALIĞI YARATIR..."
İnsanın aklına ister istemez gelir, Atatürk'ün Cumhuriyet Savcısı olma özelliğine, cesaretine, iradesine, kararlılığına, aydınlığına sahip kaç hukukçu var, ülkemizde?!
İşte bunun için Fethullah Gülen, müritlerine hedef gösteriyor:
"Mülkiyede ve Adliyede kadrolaşın!"
Cumhuriyet Savcıları'nın büyüteç altına alınması; sadece müritlerin değil, görevini yapmayarak sessiz kalanların, Cumhuriyete ihanete sırtını dönenlerin de ayıklanmasını gerekli ve öncelikli kılmaktadır.
Laik hukuk devletinin tüm kurumlarıyla işlemesi, "Temiz Türkiye" idealinin gerçekleşmesi, Atatürk'ün yukarıdaki direktifleri, böyle bir ayıklamayı kaçınılmaz hale getirmiştir.
Tabii bu yasal ölçülerdeki ayıklamanın önce fethullahçılara kol-kanat geren, af tartışmalarını durup dururken gündeme getiren ve AB girişimleri, tahkim dahil, daha pekçok olumsuz işlemin sorumlusu Hükümet'in Baş'ı ve Adalet Bakanı'ndan başlaması şarttır.
Almanya'da Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın en sadık işbirlikçilerinden biri ve de malumNecmeddin Erbakan'ın yeğeni olan Mehmet Sabri Erbakan, Başkanı olduğu İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı'nda yaptığı şu konuşma ile "hit" olmuştur:
"Yetmişbeş yıldır bize zorla Türk kimliğini dayattılar.
Biz bunu reddediyoruz.
Üç milyarlık müslüman dünyasının kimliğini istiyoruz".
İhanet ve uşaklık, daha veciz (!) biçimde nasıl ifade edilebilir ki?!
Erbakan'a çok yönlü destek sağlayan BfV ve BND'nin yan kuruluşu olan Doğu Enstitüsü'nün araştırmacılarından Gunther Seufort, hiç olmazsa Alman olmanın rahatlığı ve dokunulmazlığı içinde işbirliği ve de birlikteliği ortaya koyan şu yorumu yapmıştır:
"Bir Türk ulusu yoktur.
Varolan, tepeden inmeci (jakoben) merkezi devlet terörü ile bir arada tutulmaya çalışılan değişik kültürel gruplardır:
Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Aleviler, Hristiyanlar...
Adına Türk ulusu denilen uyduruk konsept, bizzat Mustafa Kemal tarafından Türk kökenli sünni müslümanların ulusu olarak tasarlanmıştır".
--
"Biz Türk’üz, tam manasıyla Türk’üz!
İşte o kadar!
Asya için ve Avrupa için bizim konumumuz aynıdır.
Dostlara sahip bulunmak, tam bağımsızlığımızı korumak, her şeyi Türk cephesinden değerlendirmek!
Bu gerçekçi görüştür.
Osmanlı İmparatorluğu’nu mahveden ideolojiye tepkidir."
Gazi Mustafa Kemal, 1921
--
Demem o ki:
Milyon'da 1'iz!
Atatürk Türkiyesi'ne gönül vermiş milyonlar'dan 1'isiyiz!
--
"Atatürk gibi dehalar ancak görünüşte ölürler.
Öyle insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi muayyen bir devir için de doğmazlar."
Fransız Basını
--
EY KUL!
KAPILARDAN GEÇERKEN;
TÜRKLÜĞÜNÜ UNUTMA,
NE MUTLU TÜRK'ÜM DEMEK İÇİN..
CUMHURİYET'E SAHİP OL,
DEVLETİNİ SEVMEK İÇİN..
HAYATI DOĞRULUKLA KUR,
DOĞRUYU ÖĞRENMEK İÇİN..
İTİMADI KAYBETME,
İTİBARI KAZANMAK İÇİN..
KENDİNİ İYİ TANI,
CÜMLE ALEME TANITMAK İÇİN..
İNSANI SEVDİĞİNİ SÖYLE,
SEVGİYE ALIŞMAK İÇİN..
TOPLULUĞA KENDİNİ ADA,
SENİNLE OLAN İNSANLAR İÇİN..
İŞİNİ, AŞINI, BİLGİNİ PAYLAŞ,
PAYLAŞANLA OLMAK İÇİN...
Nusret DEMİRAL

--
"Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an feragat etmesinler...''Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
--
''Bizler;
Gözünde Vatanını,
Gönlünde ATATÜRK ilke ve İnkılaplarını tutabilen,
Vicdanında dinini saklayabilen,
Milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız.''
Nusret DEMİRAL, DGM (Onursal) Cumhuriyet BaşSavcısı
--
"Cumhuriyet’in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır.
Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok acı çekmiştir.
Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri vardır."
Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK, 1930/Kırklareli
--
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle, "hakkımda olası her türlü antidemokratik yasal girişimi" TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
(*) Gönderen: Cesuryorum <cesuryorum@gmail.com>
(**) Merhum Dr. Necip Hablemitoğlu'nun "Türkiye Cumhuriyeti'ne "İhanet Belgesi"nden rastgele seçilmiş alıntılar..." adlı "ANDIÇ" raporundan alıntı'dır.

25 Aralık 2017 Pazartesi

Karar Sayısı: KHK/695 “Kanun Hükmünde Kararname olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında kanun hükmünde kararname"

24 Aralık 2017 PAZAR
Resmî Gazete
Sayı : 30280
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI
HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

Karar Sayısı: KHK/695
Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121 inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 20/11/2017 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Kamu personeline ilişkin tedbirler
MADDE 1 ‒ (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.
(2) Birinci fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.
(3) Birinci fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.
İade hükümleri
MADDE 2 ‒ (1) Ekli (2) sayılı listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır.
(2) İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.
Rütbesi alınan emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
MADDE 3 ‒ (1) Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, istifa eden veya başka bir sebeple ayrılan subaylardan, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen ve ekli (3) sayılı listede yer alanların rütbeleri alınır ve emekli kimlikleri iptal edilir. Bu kişiler kamu görevine yeniden kabul edilmezler, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemezler. Ayrıca bunlar uhdelerinde taşımış oldukları mesleki unvanları ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan ve sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar. Bu kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar.
Kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler
MADDE 4 ‒ (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan ve ekli (4) sayılı listede yer alan kurum ve kuruluşlar kapatılmıştır.
(2) Birinci fıkra kapsamında kapatılan kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü malvarlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak ilgisine göre Hazineye veya Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Bunların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden veya Vakıflar Genel Müdürlüğünden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devre ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirilir.
(3) Ekli (5) sayılı listede yer alan vakıf, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listenin ilgili sırasından çıkarılmıştır. İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, söz konusu vakıf bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Buna ilişkin işlemler ilgisine göre Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.
Yurtdışında öğrenim görenler
MADDE 5 ‒ (1) 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna tabi öğrencilerden, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan ve ekli (6) sayılı listede yer alanların öğrencilikle ilişikleri kesilmiştir. Bunlar hakkında 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları hükümleri uygulanır. Bunların bu kapsamda gördükleri eğitimlere ilişkin olarak denklik işlemleri yapılmaz ve bunlar söz konusu eğitimleri kapsamındaki akademik unvan ve derecelerine bağlı haklardan yararlanamazlar.
Yürürlük
MADDE 6 ‒ (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 7 ‒ (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.



                                                                                                                                             Recep Tayyip ERDOĞAN
                                                                                                                                                  CUMHURBAŞKANI

            Binali YILDIRIM
                    Başbakan

B. BOZDAĞ
M. ŞİMŞEK
F. IŞIK
R. AKDAĞ
Başbakan Yardımcısı
Başbakan Yardımcısı
Başbakan Yardımcısı
Başbakan Yardımcısı




H. ÇAVUŞOĞLU
A. GÜL
F. B. SAYAN KAYA
Ö. ÇELİK
Başbakan Yardımcısı
Adalet Bakanı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Avrupa Birliği Bakanı




F. ÖZLÜ
J. SARIEROĞLU
M. ÖZHASEKİ
M. ÇAVUŞOĞLU
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Dışişleri Bakanı




N. ZEYBEKCİ
B. ALBAYRAK
O. A. BAK
A. E. FAKIBABA
Ekonomi Bakanı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor Bakanı
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı




B. TÜFENKCİ
S. SOYLU
L. ELVAN
N. KURTULMUŞ
Gümrük ve Ticaret Bakanı
İçişleri Bakanı
Kalkınma Bakanı
Kültür ve Turizm Bakanı

                                        N. AĞBAL                                             İ. YILMAZ                                                             N. CANİKLİ
                                     Maliye Bakanı                                  Millî Eğitim Bakanı                                           Millî Savunma Bakanı

                                       V. EROĞLU                                       A. DEMİRCAN                                                         A. ARSLAN
                          Orman ve Su İşleri Bakanı                             Sağlık Bakanı                            Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı


23 Aralık 2017 Cumartesi

"Anketler Erdoğan'ı kızdırmaya devam ediyor..." AHMET TAKAN &Mehmet FARAÇ: Kriptonun sinsi kaleleri!...

Anketler Erdoğan'ı kızdırmaya devam ediyor...
Ahmet TAKAN
​Siyasetin aşırı gergin dilinin tercümesi şöyle diyor; erken seçim kapıda... İktidarın, belediyeler, Kudüs ve yeni düşman kamplar üzerinden yürüttüğü kampanyalar, ekonomide çalan alarm zillerine rağmen aldığı ve almayı planladığı populist kararlar, bizim buralarda böyle algılanıyor Başkentin siyasi kulislerinde çok kısa bir zaman dilimi içinde (Nisan) "baskın seçim"den bile bahsedenler var. Hal böyle olunca da hangi siyasi partinin kapısını çalsanız karşınıza bir "son yaptırdığımız anket diyor ki..." çıkıyor. Ancak, bu anketler hep ikiye ayrılır; basına sızdırılmak üzere yaptırılanlar, sadece çekirdek kadronun bileceği gerçeklere yakın rakamların konuştuğu çok özel anketler. Siyasetin Türkiye'deki anormal gidişatı yüzünden de hep sarayın yaptırdığı anketler en çok merak edilenlerdir. Sonuçları gizli tutulan son saray anketine geçmeden önce biraz kulis havadisleri aktaralım:
Man Adası belgeleri yüzünden kafasının tası fena halde atan saray, CHP'ye, Ataşehir Belediyesi'nden sonra yeni operasyonlar için hazırlıkları son aşamasına getirdi.. Saray kaynaklarından duyduğuma göre, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya verilen görev çerçevesinde bazı CHP'li belediyelerle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu ve ailesini hedef alan "daha ağır dosyalar" gündeme sokulacak. Saray kaynakları, Gaziantep, Trabzon, Amasya ve Samsun ile birlikte bazı il ve ilçelerle toplamda 50'ye yakın belediye başkanlığının istifalarının alınacağını ileri sürüyor.. Bu istifa sürecinin ise önümüzdeki 2 ay içinde gerçekleşeceği kaydediliyor. Bunlar, aşağı yukarı, Ankara kulislerinde konuşulan ve bilinen konular. Ancak, daha da ilginç bir bilgiye ulaştım; R. Erdoğan, kayyum atadığı başta Diyarbakır olmak üzere bazı belediye başkanlarında da değişimi düşünüyor. Bu sayıda 4-5 olarak belirtiliyor. Erdoğan, Güneydoğu'da AKP oylarının erimesini durdurmak üzere farklı modelleri de devreye sokmayı planlıyor!..
*
"AKP-MHP 50 Artı 1 Olmuyor" başlıklı 6 Aralık tarihli yazımda saraya yakın MAK araştırma şirketi sahibi Mehmet Ali Kulat'ın iktidar için sahada yaptığı çalışmalardan ilk izlenimlerden bahsetmiştim. Kulat, anket sonuçlarını saraya ulaştırdı fakat kamuoyu ile paylaşılmadı. Gizli tutulan anket sonuçlarından biraz tırtıklayabilmek için Mehmet Ali Kulat ile görüştüm. Kararsızlar dağıtılmadan AKP'nin oy oranının yüzde 40 olduğunu söyledi Kulat. Karasızların durumunun üzerinde önemle durdu. Yüzde 18 civarında duran kararsız kitlenin yüzde 10'nunun kesin bir dille sorulara "cevap yok" karşılığını verdiğini ve bunun çok önemli bir belirsizlik nedeni olduğunun altını çizdi. Böyle bir durumla ilk kez karşılaştıklarına dikkat çekti. Kulat, "kararsızlar matematiksel dağıtıldığında AKP'ye yüzde 8 düşer" tahmininde bulundu.
MAK araştırma şirketi sahibi Mehmet Ali Kulat, Güneydoğu'da 16 il de ayrı bir çalışma yürüttü. Bu çalışmanın sonuçlarını da saraya sunmuş. Kendisinin ifadesi ile ankette bölge insanına şöyle ilginç bir soru yöneltilmiş;
"Zonguldak, Isparta ya da Kırşehir'de var olan sizin şehrinizde olmadığını düşündüğünüz devletin getirmediği ne olduğunu düşünüyorsunuz?"
Bu sorudan çıkan sonucu şöyle özetledi Kulat;
"Bölge insanı birinci derece işsizlik ve hayat pahallığından şikayet ediyor. Devlet son 10-15 yılda bölgeye çok hizmet götürmüş. Şikayetleri ve sıralaması diğer bölge insanları ile aynı.. İnsanların kafasında 'devlet bize hizmet etmiyor' gibi bir şey yok."
Kulat'a göre Güneydoğu anketinin en önemli bölümü burası. Sohbetimiz sırasında bence daha flaş olan bir şey öğrendim,ona birazdan geçeceğim. Kulat, güvenlik güçlerinin çok başarılı mücadelesi sayesinde bölge üzerinden başlayan uyuşturucu trafiğinin nasıl engellendiğini anlattı. Ancak, hapsedilen bu trafik yüzünden bölgede madde ve uyuşturucu bağımlılığında ciddi artış olduğuna ve buna acil önlem alınması gerektiğine dikkat çekti.
Gelelim, MAK'ın Güneydoğu anketinin bana göre flaş olan bölümüne; "bölgede nasıl bir siyasetçi modeli istersiniz" diye sorulmuş. Aldıkları cevaplardan çıkan sonucu Mehmet Ali Kulat şöyle özetledi;
"Erdoğan hala bölgede en etkin siyasetçi gözüküyor. Ancak, bölge insanı Abdullah Gül modeli siyasetçi istiyor."
Mehmet Ali Kulat, değerlendirmelerini, "tüm Türkiye'de AKP teşkilatları ile ilgili ciddi iddialar var. Batı da belediyelerle ilgili iddialar Güneydoğu da parti teşkilatları ile ilgili iddialara dönüşmüş durumda" diye noktaladı.
R, Erdoğan'ın, genel anket sonuçları kadar, "bölgede nasıl bir siyasetçi modeli istersiniz" sorusuna verilen cevaba çok bozulduğunu düşünüyorum. Özellikle Güneydoğu'daki bu tablo MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli'nin de ittifak hayallerini suya düşürebilir!.. Yarın kaleme almaya planladığın yeni haberlerden sonra bana hak verebileceğiniz kanaatindeyim...
Mehmet FARAÇ: Kriptonun sinsi kaleleri!...
​Türkiye'de demokrasi, "adalet", özgürlük ve "kalkınma" mücadelesinde son yıllarda yalnızca sansür ve ambargo yok, sinsi bir takiye de hakim...
Bu alanlardaki ikiyüzlülüğü anlatan en vahim manzarayı tam olarak görmek için, ülkeyi yöneten partinin adına ve icraatlarına bakmak da yeterli; "Adalet" iddiasıyla ahkam kesilen memlekette adalet sıkıntılı, "kalkınma" iddiasıyla yönetildiği iddia edilen ülke her açıdan geriye gidiyor...
Takiyenin tek ayak üzerinde en çok takla attığı mevzilerden biri de medya... Yandaşlığın rant çukurunda "basın özgürlüğü" naraları atarken; hırsızlığı, yalanı ve yolsuzluğu örtbas için en çok tetikçi-kiralık medya kullanılıyor bu ülkede... Hem de "adalet" ve "kalkınma" pohpohlamasıyla!..
Yalnızca yandaşlar değil, "düşmanımın düşmanı dostumdur" iddiasıyla, iktidara saldırmak için cemaatin, FETÖ'ye cephe almak için ise iktidarın kucağına oturmaktan utanmayanlar da bir başka takiyenin kirli girdabında delebelenip duruyorlar!..
Neyse, konumuz itibar kaybeden medya değil aslında... Medyanın yanısıra, her derdin kökeninde karanlık bir hastalığa dönüştürülen "eğitim"in içine düşürüldüğü karabasan çok daha tehlikelidir, devlet ve millet için!..
Hani bir milleti ister vezir, isterse de rezil edebilecek kadar yaşamsal olan mektep- eğitim, okumak-yazmak ve hakettiği diploma ile adam olmak meselesi var ya, işte oradadır en büyük sorun....
Üniversitelerde neler oluyor?..
12 Eylül 1980 darbesinden sonra medreseye dönüştürülen üniversetelerin günümüzdeki "ahval ve şerait"inin başlangıç noktası yalnız başına "YÖK" değil aslında...
Tevhid-i Tedrisat'taki asıl yozlaşma, FETÖ'nün ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim sistemini molla-mürit çarkının paslı karanlığında köleleştirmek için, "sızma" operasyonunu başlatmasıyla ortaya çıkmıştır...
Bu ülkenin çocuklarını "abla- abi" hücrelerine ilk ve ortaokullardaki FETÖ sistemi çekti... Sonra dershaneler, çalınan sorularla kazanılan çakma sınavlar, devlete sinsice yerleşmeler ve bürokrasiye adam yetiştirmek için ele geçirilen akademik sistemin militan ordusuna dönüşmesi!..
FETÖ'nün mürit-militan yetiştirmek için bizzat açtığı üniversiteler de yetmemişti karanlık diploma yağması için!..
Asıl mesele, neredeyse tüm üniversiteleri akrep yuvasına dönüştüren KPSS gibi sınavların merkezindeki hırsızlık çarkının memleketi tehlikeli militanların hakimiyetine sürüklemesiydi...
Velhasıl, "hizmet" adı altında hezimetin işgalindeydi üniversiteler... Örneğin; geçen mayıs ayı başında, CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un soru önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, 15 Temmuz "darbe" girişiminin ardından 4 bin 811 akademisyenin kamu görevinden çıkartıldığını açıklamıştı...
Bitti mi peki FETÖ'nün cüppeli mürit teşkilatı?.. Ne yazık ki hayır!.. FETÖ operasyonları yoğunlaştırılırken, devletin sınav sisteminin hırsızlık-torpil-arpalık çarkıyla nasıl ele geçirildiği de ortaya çıkartılmıştı...
Askeri okullar, polis kolejleri ve hatta devlete memur alan KPSS'de yüzbinlerce müridin çalınmış sorularla bürokrasiye sızdığı ortaya çıkartılırken, herkes derinden şoke olmuştu...
Ancak asıl tehlike üniversitelerde devam ediyor ne yazık ki!.. Çünkü milyonlarca aile çocuklarını "adam olsun" diye üniversitelerde okutmaya çalışırken, meğer genç zihinler halen ve halen kriptoların sinsi ellerindeymiş!..
3.YAZI
Sahte "dahi"lerin dökülüşü!..

FETÖ'nün soru hırsızlığına yönelik soruşturmalar Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı'na (ALES) uzanıvermiş!.. Hiç şaşırmadık...
Çünkü 2005-2013 yılları arasında (AKP iktidardayken) yapılan ALES kapsamındaki 16 sınava ait tüm soruların FETÖ tarafından sınavdan önce ele geçirilerek müritlere dağıtıldığı belirlenmiş...
Örneğin; FETÖ'nün sorularını çaldığı 2008 ve 2009 yıllarında yapılan ALES'de ne hikmetse 32 bin 300 kişi "birinci" olmuş!!!
Ancak cemaatin gelenek haline getirdiği soru hırsızlığı ve hileli sınav tezgahının ortaya çıkmasının ardından ALES'teki sözde "dahi"lerin sayısında da düşüş yaşanmış!..
Çünkü 2016 ALES'e giren 332 bin kişiden sadece "140" kişi birinci olabilmiş... Yani "altın nesil" diye pazarlanan sahte sınav kahramanlarının makyajı sınav salonlarının duvarlarından kirli boyalar gibi akıp gitmiş!..
Savcılık, 2005-2013 yıllarında sınava giren 20 bin akademisyeni mercek altına almış... ÖSYM, aralarında doçentlerin de olduğu akademisyenleri eşdeğer sınavlara almaya başlamış ve çoğunun foyası ortaya serilmiş!..
Çünkü şüphelilerin sınavlarda iyice döküldüğü saptanırken, hiç bilmediği dilden yüksek puan alan akademisyenlerin cehaleti de ortaya çıkarılmış...
FETÖ'nün son 20 yılda hakim olduğu devlet sınav sistemi, cemaat müritlerine haksız yere devlet kapılarını açmış ve bu ülke silahlı kuvvetlerden emniyete, eğitimden istihbarata kadar tüm kurumlarıyla karanlık bir örgüte teslim edilmiş... Hem de AKP'nin cemaatle "kanka" olduğu dönemlerde!!!
Yalnızca KPSS, polis ve askeri okul sınavlarında değil, ALES'te de sahtecilikle makam edinenlere iki gerekçeyle kesinlikle göz açtırılmamalı; Hem başta eğitim olmak üzere tüm bürokraside salgın gibi büyüyen kripto karanlık giderilmeli, hem de son 20 yıldır devlet kapısındaki sınavlarda "hak"ları yenilen sahipsiz, torpilsiz vatan evlatlarıyla tüyü bitmemişlere yapılan ezeli zulmün hesabı sorulmalı... Büyük devlete bu yakışır...
-----------
Irak başbakanı İbadi'yi “sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, karatımda değilsin, kalitemde değilsin, haddini bil” diyerek yuhalatan kimdi, “değerli dostum, kardeşim İbadi'yi külliyemizde ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim” diyerek alkışlatan kimdi?.

16 Aralık 2017 Cumartesi

"Derin Devlet Badiresi ve Özel Harp Dairesi" Nail Kızılkan (Milli Çözüm Dergisi)

"DERİN DEVLET BADİRESİ VE ÖZEL HARP DAİRESİ" (İKTİBAS: MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ)
Yazar: NAİL KIZILKAN
Böyle, "Yıldız İstihbarat Teşkilatı" yanında "bir çocuk oyuncağı" mesabesinde kalan Teşkilat-ı Mahsusa'nın kuruluşundan sonuna kadar içinde bulunan, bilahare Milli Mücadele yıllarında "M. M. Grubu"nda çalışan ve dolayısıyla Teşkilat-ı Mahsüsa'nın içyüzünü iyi bilen Hüsameddin Ertürk'ün hatıratına göre: "Bu teşkilatın gayesi, bir taraftan bütün Müslümanları bir bayrak altında toplamak, bu suretle Panislamizme ulaşmaktır. Diğer taraftan da, bütün Türkleri siyasi bir birlik içinde bulundurmak, bu bakımdan da, Pantürkizmi canlandırmaktır. Enver Paşa'nın bir yandan Emin Efendi'nin İttihad ve Terakki pragramındaki Panislamizmden, diğer taraf tan da Ziya Gökalp'ın Pantürkizminden ilham aldığı muhakkaktır!... (Ancak bütün bunlar, sadece birer kılıf ve kandırmacadır. Asıl amaç, Osmanlı'yı yıkıp Anadolu siyon devletine zemin hazırlamaktır.)
Mehmet Ali Ağca'nın tahliyesi, Türkiye'de eski bir tartışmayı yeniden gündeme taşıdı: "Devlet içinde örgütlenmiş gizli bir yapının, yasadışı bir takım faaliyetler yürütmesi." Tartışılmaya başlandı. Gerçi henüz Şemdinli tartışması soğumuş değil, ama Ağca meselesi kendi dönemi itibarıyla bu konuda daha gizli ve kirli odakları hatırlattı. Çünkü İpekçi cinayeti, Bülent Ecevit'in "kontrgerila" iddialarının çok taze olduğu bir dönemde yaşanmıştı.
Adına "gladio" ya da "kontrgerilla" denilen bu "yapı" (ya da yapılar) konusunda söylenenlerin ne kadar doğruyu yansıttığı hususunda, bu kez yeni bir tartışma çıkacak gibi. Çünkü emekli Orgeneral Kemal Yamak, anılarını kaleme aldığı kitabında bu konuda özellikle Ecevit için pek de yenilir yutulur olmayan iddialar gündeme getiriyor.[1] (Kemal Yamak Paşa, Şemdinli iddianamesinin baş tanığı ve boş dayanağı olan Diyarbakırlı şüpheli ve şaibeli müteahhitin de kirvesi olduğu söyleniyor.)
Kemal Yamak, 1971-1974 tarihleri arasında Özel Harp Dairesi'nin başında yer alan, daha sonra da pekçok kritik görevi üstlenen bir komutan. İddiası şu: 1973 yılında dönemin Başbakanı olan Ecevit'e ve Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık'a, Özel Harp Dairesi konusunda brifing veriliyor. Sunuşu yapan Yamak, ancak toplantıda başta Genelkurmay Başkanı Semih Sancar olmak üzere üst düzey askeri erkân da bulunuyor.
Yamak'ın tanıtımının ardından Ecevit'in tepkisi (Semih Sancar'a hitaben) şöyle: "Ne kadar iyi bir teşkilat, ne kadar ulvi bir görev Paşam. Acaba bu teşkilatlanmayı yaygınlaştırarak çoğaltsak, buna mukabil ordumuzun barış kadrosunda önemli bir azaltmaya gitsek nasıl olur?" Ecevit ayrıca, milli bir görev yapan bu teşkilata gereken desteğin verileceğini söyleyerek teşekkürle toplantıdan ayrılmış.
Peki, tüm bunların ardından nasıl oldu da Ecevit 1974'den sonra Özel Harp Dairesi'ni işaret ederek, devlet içinde gizli bir yapılanma olduğunu söyledi ve "kontrgerilla" tartışmasını başlattı. Yamak Paşa, Ecevit'in daha sonraki yıllarda yukarıdaki toplantıyı kastederek "Rahmetli Hasan Esat Işık'la brifingi dinlerken tüylerimiz diken diken olmuştu" demesini şu sözlerle cevaplıyor: "Asıl benim tüylerim diken diken olmuştu."
Bu gelişmelerin şahidi olan insanların bir kısmı, başta Ecevit olmak üzere hayattalar. Kemal Yamak'ın yazdıklarında tartışılacak daha pekçok konu var. Ama öncelikle açığa çıkması gereken; Özel Harp Dairesi konusunda gerçekte kimin ne söylediği ve bunların "kontrgerilla" tartışmasına nasıl dönüştüğü. Ardından iki önemli başlık daha üzerinde durulabilir. Birincisi, nasıl olur da o tarihe kadar Türkiye'de hiçbir başbakana böyle bir dairenin çalışmaları hakkında bilgi verilmemiştir. Çünkü anlatılanlara göre Ecevit'e verilen brifing bir ilktir ve Başbakan'ın bu dairenin ABD'den aldığı yılık ödenekten bile haberi yoktur.
Yamak Paşa'nın gündeme taşıdığı ikinci önemli iddia, yıllarca devam eden tüm iddialara ve suçlamalara rağmen, Genelkurmay Başkanlığı'nın kendisine bağlı olarak çalışan bir daireye sahip çıkmaması. Çünkü sadece Ecevit değil, pekçok kişi ya da kuruluş, Türkiye'deki faili meçhul cinayetlerin, bazı toplumsal olayların arkasında Özel Harp Dairesi'nin olduğunu öne sürdü. Genelkurmay Başkanlığı'nın birkaç gün önce yaptığı açıklamanın dışında bu konuda arşivlere geçen bir tek 3 Aralık 1990'da yaptığı toplantı var. Bunun dışındaki suskunluk da kayda değer bir durum.
Sık sık özellikle Süleyman Demirel'i hitaben "Derin devlet kontrgerilladır. Özel Harp Dairesi'nin biliyor muydun, biliyorsan çalışmalarından memnun muydun" diyen Ecevit'in "bildikleri" hayli şaşırtıcı. Daire'ye "memnuniyet", halka "şikayet". İlginç bir yaklaşım doğrusu.
İşte size özetin özeti kabilinden bir "kimin eli kimin cebinde hikayesi" daha. Bunlar gerçekte "karanlık" yapıları anlamamıza yardımcı mı oluyor, yoksa gözlerimize yeni perdeler mi geriyor, takdir sizlerin.
Bugünlerde herkes İran ve Suriye ile meşgul Ortadoğu'da ne olacak diye merak içinde, dikkatler tamamen Doğu'ya yönelmiş. Oysa Batı'da sessiz sedasız bazı şekillenmeler vücut bulmakta. İşte bu durum gözden  kaçmaktadır.
Almanya'da Merkel'in Rolü:
Angela Merkel seçildiğinde zaman yazdığım makalede, Almanya'nın politikalarında önemli değişikliklerin olacağını söylemiştim. Araştırmalara dayanarak hazırladığım tahlillerde şu noktalar öne çıkmıştı:
Merkel, katı bir komünist rejim altında büyümüş fakat komünist olmamıştır. Orada, yani Doğu Almanya'da kalması, babasına çalıştığı kilisenin verdiği görev sebebi ile olmuştur.
Sonuç: Aile orada bir misyonda bulunmuştur. Etkilenmek şöyle dursun, her şeye rağmen bu rejime karşı bir yaklaşım görevi sonuna kadar yapılmıştır. Merkel'in kişiliği böyle şekillenmiştir.
Merkel, bir papazın kızı olarak son derece muhafazakar ve dindar biri olarak yetiştirilmiştir. Şu anda kişiliği de aynen böyle tarif edilebilir.
Başarıyı hak ve adalet ölçülerinden değil, daha çok güç ve gücün kendini göstermesi olarak algılayan bir ortamın ürünü olarak, düşünceleri şekillenmiştir.
Anglo Sakson ırk üstünlüğüne inanan bir yapısı ile Avrupa'nın Frank ve Latin( Fransa, İspanya, İtalya, v.s.) kökeninden ziyade İngiltere, Amerika ve Hollanda olmak üzere daha fazla Anglo Sakson yapısının güçlü olmasını tercih eden siyasi bir anlayışa sahiptir.
Angela Merkel, diğer politikaları ile de farklı bir portre çizmektedir. Türkiye'nin tam üyeliğine karşıdır. Yabancı işçilerin mutlaka azaltılmasına inanmaktadır.
Kendi Anglo-Sakson Hristiyan kimliğini vurgulamaktadır.
Almanya'nın sırf AB'yi kalkındıracağım diye bu kadar mali yük taşımasına da çok karşıdır.
CIA tarafından kaçırılan Alman vatandaşının hesabını Amerika'dan sormaktan kaçınmamış ama onlarla da bir anlaşma yapmaktan geri durmamıştır.
Sessiz Şekillenmeler:
Merkel, şu anda ABD'de başta bulunan Neo-Con'ların tarif ve tavrına uyan mükemmel bir modeldir.
ABD Dışişleri Bakanı Condaleezza Rice ile konuşulanlar tam olarak bilinmemekle beraber, Fransız AFP Ajansı'nın haberlerine göre, gizli cezaevlerinin Alman topraklarında olmaması sağlanmıştır. Kaçırılan Alman'ın iadesi de sağlanmış ama buna karşılık hiçbir medya kuruluşuna açıklama yapılmaması da garantiye alınmıştır. Bu nokta çok önemlidir. Çünkü ABD ve AB şimdiye kadar görülmemiş derecede geniş sansür uygulaması başlatmış bulunmaktadırlar.
Asıl bundan sonra o bahsettiğim "sessiz şekillenmeler" hissedilmeye başlamıştır.
Almanya, "İran ile büyük bir ticari partner"dir. Pek çok İranlı, hem eskiden, hem de şimdi Almanya ile iş ve ticaret yapar, paralarını Alman bankalarında tutarlar. Her iki dünya savaşı sırasında da Almanya, İran'a özel ilgi ve ihtimam göstermiştir. Alman stratejisi içinde Basra ve Hazar petrollerinin yeri büyüktür. Lakin: Rice'ın Avrupa turundan sonra, Avrupa'da farklı rüzgarlar esmeye başlamıştır. Mesela dikkat edilirse, şu sıralarda en yüksek sesle İran'a çıkışan ve üstü kapalı tehdit eden ülke, Almanya olmaya başlamıştır.
Burada iki önemli faktör ve teşvik edici unsuru da unutmamak gerekir:
1- Almanya'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde daimi üyelik için adaylığı söz konusu.
2- Almanya'nın Avrupa'da ve Avrasya'da adeta ABD'nin sözcüsü ve harekat birimi olarak sessizce görevlendirilmesi durumu.
Bu husus konuşulmuyor ama sessizce gerçekleştiriliyor. Özellikle Amerikalılar'ın Fransızlara karşı duydukları menfi hisler, bu Anglo-Sakson bağını (Hemşericilik duyguları diyelim) daha da bariz ortaya çıkartmaya başlamıştır.
3- Böylece, Amerika'yı sürekli etkileyen İngiltere, ona bağlı eski Commonwealth üyeleri (Kanada, Avusturalya, Yeni Zellanda) ve Hollanda üzerinden Almanya ile Avusturya adeta yeni bir şekillenmeyi gerçekleştirmektedirler.  Buna "Yeni Dünya Hegemonyası" da denebilir.
Türkiye'nin Dikkat Etmesi Gereken Konular:
Avusturya'nın AB konusunda Türkiye karşıtı durumu hatırlanmalıdır. Hollanda ve civarındaki ülkelerde İslam ve Türk düşmanlıkları artmaktadır. Bunları Türk medyasında bile takip etmek mümkündür.
Avrupa cephesindeki gelişmeler ve bu sessiz oluşumlar gözden kaçmamalıdır. Doğu'ya bakarken bazen Batı'nın da ne yaptığını veya "çaktırmadan" ne yapmaya çalıştığını da gözden kaçırmamak gerekmektedir.
Yıllar önce eski model tanklarını binbir naz ile Türkiye'ye satan ve üstüne de "belirli bölgelerde kullanılamaz" ibare ve şartını da koyanların Almanlar olduğu daima hatırlanmalıdır. PKK'nın en çok faal olduğu, dernek kurduğu yerlerin başında da Almanya ve kuzey ülkeleri geldiğinin hatırlanmasında yarar vardır.
Sıra sıra milletvekili hanımları Türkiye'ye yollayıp, her yerin  teftiş edilmesi ve "Mr. Apo"nun ziyaret ettirilmesini yapanların başında Almanya'nın  geldiği hatırlanmalıdır.
Yıllar yılı Yunanlıları öne sürüp, Türkiye'ye karşı çıkan güçlerin de Germen yani Alman kökenini unutmamak gerekmektedir.
Bugün Almanya'daki gelişmeler, Doğu ve Güneydeki gelişmeler kadar önemlidir. Türkiye her yönü ile gelişimleri izlemek durumundadır. Düşman olmaya gerek yok, sadece dikkatli ve tedbirli olalım yeter.
Batan gemiye binmek!
Geçeri yazımda, bazı açılardan dünyanın geçmişini ve'Sömürü sermayesinin son projesi BOP'un akı­betini kısaca Özetledim. Batı cephesinde, yani Amerika ve Avrupa'da yeni bir şey yok!.. İbret alamadıkları için sömürü sermayesi ve işbirlikçile­ri, yani 'Batı zihniyeti' için. tarih sadece tekerrür ediyor...
Sonuç ortada:
ABD derin bir bataklıkta,..
Yahudi sömürü sermayesi çareniz...
Tarih, dünya, insanlık, 'geleceğin yeni medeniyeti' yeni başoyuncuları mı bekliyor?..
Geleceğin dünyasında kutuplaşma olabilir. An­cak bu kutuplaşma siyasi kutuplaşma olmayacak­tır.
Bilindiği üzere bugün *sağ-sol partiler' var ancak Türkiye ve Almanya gibi ülkelerde bunlar 'bir­likte koalisyon' yapıyorsa, kutuplaşma gayet me­denî ise, gelecek dünyadaki kutuplaşma da böyle olacaktır.
Bu vesileyle Vm konuda Önemli bir hatırlatma yap­ma gereği ortaya çıkıyor.
Dünyada ilk 'sağ-sol koalisyonu'nu 1974 yılında MSP-CHP yani Erbakan-Ecevit gerçekleştirmiş­tir. O zaman Bursa'da sürgünde bulunan Hu-meyni bunu görmüş ve daha sonra solcularla iş­birliği yaparak aym şeyi iran'da gerçekleştirmiş­tir. Gorbacov da reformlar yaparak Sovyet-ler'in çöküşünü ve yeni Rusya'nın kuruluşu­nu gerçekleştirirken, dünyada ilk defa Türkiye'de yapılan 'sağ-sol koalisyonu'ndan ilham almıştır.
Yahudi sömürü sermayesi bunu anlar da seri, atın, hukukun, insanlığın sınırları içine girerse, Yahudiler insanlık camiasında huzur içinde bin yıl yaşayacaklardır. Aksi hâlde, tarihte yaşadıkları büyük sürgünlerden birini daha yaşamaları mu­kadder görünüyor.
2005 yılı onlara düşünme şansını sağlamıştır.
2006 yılı son vâde olabilir.
Yeniden dine dönüş...-
2005 yılında insanlık için üçüncü büyük olay, din­darlığın ve dine dönüşün şaha kalkmış olmasıdır.
Papa II. John Paul 2005 yılında ölmüş ve cena­zesi insanlık için ümit olmuş... Avrupa bu vesiley­le, 'ben dinsiz ateist değil, ben din­darım' diye ilân etmiş... Papa'nın cenazesi vesi­lesiyle, dinsiz lâik devletlerin devlet ve hükümet başkanları sıraya girmiş ve bağlılıklarını yenile­mişler... Protestan devlet başkanları bile tıpış tı­pış sıraya girmiş ve arz-ı endam etmişler... Bu da yetmemiş, yeni Papa hem de Protestanlığın kalesi olan Almanya'dan seçilmiş ve Almanya'ya yaptığı ziyaretle Protestanlar ile Katolikler arasındaki buzları eritmiş... Bunun sonucu olarak Alman­ya'da Katolik bir hanım Başbakan olmuş... Yani, 'dinsizlik' akımlarından sonra, 'din' ateist Batı dünyasında yeniden hatırlanmıştı...
Bu arada Türkiye'den birinin İKÖ/îslâm Konfe­ransı Örgütü Genel Sekreteri olması, hem Tür­kiye hem de İslâm âlemi için ilginç olduğu kadar, birçok yönden kayda değer bir gelişmedir.
Bu olaylar gösteriyor ki, insanlık âlemi 'yeniden dine dönüş' yapmaktadır. Dindarlar gelecek III. Bin Yıl Uygarlığında etkin rol oynayacak, ateiz­mi bir daha dirilmemek üzere tarihe gömecekler­dir. Fitne olacak, şirk olacak, ama artık ateistler müsbet ilmin verileri karşısında bir daha ağızları­nı açamayacaklardır.
Önce Tsunami, sonra kasırga...
2005 yılında dünyada oluşmuş dördüncü ve belki de en önemli olay Allah'ın 'Tsunami' ve 'kasırga' ile kendisini insanlara, özellikle de dünyaya tek başına hükmetmeye kalkışan çağdaş firavunla­ra göstermesidir.
-  Tanrı yok sayılıyor ve tabiat kanunları iledünya yönetiliyordu.!..
-  O kanunlar ABD'nin avucunda idi ve istediği gi­bi kullanılıyordu!..
- ABD, -kendisine ve stratejik ortaklarına sorsanız-artık tanrı olmuştu!..
Irak Savaşı'nda, 01 Mart Tezkeresi ile ABD'niıı 'süper güç' efsanesi sarsılmış, karizması çizilmiş­ti... ABD şimdi Irak bataklığından nasıl çıkaca­ğını kara kara düşünüyor.
Allah kendisini, yani gerçek gücünü henüz göster­memişti. Allah bütün azameti ile 2005 yılında önce doğuda göründü. İnsanlar hiç duymadıkları ve işitmedikleri bir felâketle yani 'Tsunami' ile karşı karşıya kalmıştı... Allah bütün dünyaya, bü­tün insanlığa ABD'den başka bir Halik'ın var ol­duğunu hatırlatmıştı...
Bu da yetmedi.
Allah daha sonra batıda görünmüş, 'siyasal dar­be' sonrasında bir de 'doğal darbe* yani 'kasırga' ile ABD'nin mutlak iktidarı ve tanrılığı son bul­muştu... Yüce Yaradan, artık insanlara Allah'ın varlığını, her şeye muktedir olduğunu, isterse bir saatte yeryüzünü yok edebileceğini hissettirmişti...
2005 'yılında insanlık, kurtuluşun artık inançsız­lık, ahlâksızlık, faiz, fitne, 'savaş ve zulüm' ile değil; Allah'a inanarak ahlâklı olmakla, faizsiz ekonomide 'barış ve adalet' ile sağlanabileceğini düşünmesi için belki de yüzlerce yıldır almadığı ihtarları almıştır.[2]
 Allah bize düşmanlarımızla yardım ediyor!
 Müslümanların tıkanıp kaldıkları bir noktada Rabbim, değer verdiği bu insanları selamete ulaştırabilmek, onları çaresizlikten kurtarabilmek için ne yapar, bilir misiniz? Düşmanlarına yanlış yaptırır. Ve yapılan yanlışlar, düşmanın tuzaklarını bozar. Bu ilahi oluşumla Müslümanı galibiyete ulaştırır.
Kıbrıs meselesi, 1974 yılına gelinceye kadar yirmi yılı aşkın bir süre Türkiye'yi uğraştırdı. Adada Türkler katledilirken, uçaklar uçurulup düşman korkutulmaya çalışıldı. Türk donanması çıkarma gemileri olmadan, gemilere yüklediği askerlerle denize açıldı. Fakat Sam Amca'nın onayı olmayınca geri dönmek zorunda kaldı. Gemiler Mersin'e dönerken, içindeki askerler ağladı.
Kıbrıs'taki katliama ne yapıldıysa çare bulunamadı. Papaz Makarios, Kıbrıs'taki Türk'ün boynundaki ilmeği sıkıyor, nefesi kesilince biraz gevşetiyordu Dünyayı arkasına alan Makarios, işin ilmini kavramıştı.
Kıbrıslı Türklerin gayrimenkulleri peşin parayla hemen satın alınıyor ve bir gecede İngiliz pasaportu çıkarılarak adadan uçmaları sağlanıyordu. Nitekim günümüzde İngiltere'de yaşayan Kıbrıslı Türklerin sayısı adadakilerden daha fazladır.
Kıbrıs'tan İngiltere'ye göç edemeyen toprağa bağlı fakir köylüler, Makarios'u kaygılandıran en önemli meseleydi. Kesse kesilmiyor, öldürtse bitmiyordu. Yüce Allah, dilini, dinini, kimliğini unutmamaya çalışan bu gariban köylülere merhamet etti. Ve düşman yanlışlık yaptı.
Nikos Samson isimli EOKA'lı bir zibidi, devlet idaresinden ve siyasetten anlamayan askerlerin yönetimindeki Yunan cuntasının desteğiyle ihtilal yapınca papaz devrildi ve bu defa "adadan uçmak" papaza farz oldu. Türkiye Cumhuriyeti bu fırsatı değerlendirerek adaya asker çıkarma hakkını kullandı. Allah, düşmanımıza yanlış yaptırmasaydı Türk askerinin Kıbrıs'a çıkması bir hayaldi.
Peki, bu tarihi olayları neden hikaye ediyorum? Olaylardaki görünen sebeplere değil de, hikmetlere takılmak gerekmez mi?
Gazeteci Şakir Süter, son Danıştay Mahkemesi kararında "başını sokakta da örtmesi suç olan hanım öğretmenle" ilgili hukuk ve insanlık adına utanılacak bir meselede, "Yasakçılar kendilerini 1-0 önde görüyorlarsa yanılıyorlar. Tam aksine, kendi kalelerine gol attılar" demiş.
Allah'ın emrine uymaya çalışanların samimiyeti ve çaresizliği ile Allah'a kafa tutanların azgınlığı çarpışıyor. Acele mi ediyoruz, yoksa geç mi kaldık?
Yazımı sonlandırırken, birden aklıma geldi: Rabbimin bir de "Hakem" sıfatı var. Allah, "hakimlerin de hakimi" değil midir? Her şey değişir, fakat İlahi adalet muhakkak tecelli eder. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.lerinin dediğini biz de diyelim:
Mevla'm görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hak şerleri hayreyler
Neylerse güzel eyler[3]
İttihatçıların İstihbarat Teşkilatı "Teşkilat-ı Mahsusa"ya dair...
Muhtelif vesilelerle "İntelligence Service'i dize getiren teşkilat!..." olarak andığımız, Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın dillere destan olan "Yıldız istihbarat Teşkilatı"nı, İttihatçı şapşallar İkinci Meşrutiyet sarhoşluğunun devam ettiği günlerde İngiltere Sefiri Sir Gerald Lover'in telkin ve tavsiyesine uyarak dağıtmışlar ve bu gafletleriyle Intelligence Service'in rahat bir nefes almasını temin etmişlerdir!..
Ancak, İkinci Meşrutiyetten sonraki büyük kayıplardan ve bilhassa Balkan Harbi'nin acı neticelerinden sonra İttihatçılar, "Yıldız İstihbarat Teşkilatı" gibi bir teşkilata ne büyük bir ihtiyaç olduğunu, İmparatorluğumuzun o devirdeki keşmekeşi içinde bu çeşit bir teşkilata mutlaka muhtaç olduklarını geç de olsa anlamışlar ve bu ihtiyaçla "Teşkilat-ı  Mahsüsa" kurmuşlardır!..
Enver Paşa tarafından kurulan bu yeni istihbarat teşkilatında, Nizameddin Nazif Bey'e göre: "Para, silah, zevk, ölüm... Herşey, herşey vardır, eksik olan ise sadece şudur: Yıldız'ın, yani, Abdülhamid Han'ın dehası!.."  Nizameddin Nazif Bey, bu isabetli tesbitten sonra hemen ilave  eder: "Nerede Abdülhamit Han ve nerede Enver Bey / Paşa?!.."
Böyle, "Yıldız İstihbarat Teşkilatı" yanında "bir çocuk oyuncağı" mesabesinde kalan Teşkilat-ı Mahsusa'nın kuruluşundan sonuna kadar içinde bulunan, bilahare Milli Mücadele yıllarında "M. M. Grubu"nda çalışan ve dolayısıyla Teşkilat-ı Mahsüsa'nın içyüzünü iyi bilen Hüsameddin Ertürk'ün hatıratına göre: "Bu teşkilatın gayesi, bir taraftan bütün Müslümanları bir bayrak altında toplamak, bu suretle Panislamizme ulaşmaktır. Diğer taraftan da, bütün Türkleri siyasi bir birlik içinde bulundurmak, bu bakımdan da, Pantürkizmi canlandırmaktır. Enver Paşa'nın bir yandan Emin Efendi'nin İttihad ve Terakki pragramındaki Panislamizmden, diğer taraf tan da Ziya Gökalp'ın Pantürkizminden ilham aldığı muhakkaktır!... (Ancak bütün bunlar, sadece birer kılıf ve kandırmacadır. Asıl amaç, Osmanlı'yı yıkıp Anadolu siyon devletine zemin hazırlamaktır.)
Bu teşkilata büyük ümitler bağlamış olan İttihad ve Terakki, seçtiği fedakar zabitan sayesinde Birinci Cihan Harbi başlarken ve bütün harp devamınca İslam memleketlerinde olsun, diğer Türk diyarlarında olsun, oralarda çeşitli hareketler ihdasına, isyanlar tevlidine muvaffak olmuştur!... Bilhassa harp esnasında, bir memleketin maddi ve manevi cephelerini sarsmak, onu içinden çökertmek için böyle fedai bir teşkilata ihtiyaç vardır. Nitekim İspanya dahili harbindeki meşhur Beşinci Kolun gayesi, İkinci Cihan Harbinde "geril" adıyla isimlendirilen çetelerin vazifesi bundan başka bir şey olmamıştır. Birinci Cihan Harbinde Enver Paşa'nın bu metodu, belki de ondan sonra bir çok milletlerin dikkatini çeken ve üzerin de ehemmiyetle durdukları bir teşkilat olarak tarihe maledilmiştir."!!!...
Enver Paşa'ya yakınlığıyla tanınan Hüsameddin Ertürk "Şeyhin kerameti kendinden menkul" kabilinden, Teşkilat-ı Mahsusa'nın gayesini böyle anlatıp, bu istihbarat teşkilatını pek yükseklere uçuruveriyor ama, bu teşkilattan evvel kurulmuş ve faaliyette bulunduğu müddetçe, niceleri gibi İngilizlerin meşhur Intelligence Service'isini de dize getiren Abdülhamid Han'ın "Yıldız İstihbarat Teşkilatı"ndan bahsetmiyor ve Enver Paşa hayranlığıyla Teşkilat-ı Mahsusa'nın daha sonraki yıllarda başka milletlerce üzerinde ehemmiyetle durulan bir teşkilatı olduğunu hükme bağlayıveriyor ki, bu hüküm yanlıştır.
Nitekim, Teşkilat-ı Mahsusa mensublarından Galip Var dar aynı mevzua temasa : "İttihad ve Terakki erkanının ne kadar hayalperest olduğunu şuradan anlamak kabildi. Düşüncelerinde bütün dünyayı ve İslam alemini hedef tutmuşlardı" der ve ilave eder:
"Enver Paşa'nın hayallerine kimse erişemezdi. onun düşündüklerini hatırımıza getirmek boş gayretti. O göklerde uçar; bir türlü yere inemezdi. Teşkilat-ı Mahsusa çok geniş tutulmuş bir teşkilattı. Kadrosu o kadar genişti ki buraya bağlı çeteler, çeteciler temin edilmişti. Bütün bu insanlar, o vazifesini kolaylaştıracak, yollar açacak, düşmanı içinden, gerisinden vuracak ve birçok bilgiler toplayacaktı. Burada hakim olan hava, bir zamanlar Balkanlarda eşkıya takibinde hasıl olan havanın tamamen aynı idi. İttihad ve Terakki erkanı bütün ömürleri boyunca o havaya (Balkan komitacılığına) sadık kalmışlardı."
Galip Vardarın bu tesbit ve teşhisinde isabet payı büyüktür ve işte Abdülhamid Han'ın kurduğu "Yıldız İstihbarat Teşkilatı" ile, "Teşkilat-ı Mahsusa" arasındaki en büyük fark budur!... Sultan İkinci Abdülhamid Han, devletin varlığı ve bekası, Müslüman - Türk'ün hak ve menfaatlerinin muhafazası için " Yıldız İstihabarat Teşkilatı"nı  kurmuş; Enver Paşa çılgını ise, Balkan komitacılığına sadık kalarak o komitacılık havası içinde "Teşkilat-ı Mahsusa"yı vücuda getirmiş ve böylesine b teşkilat, elbette hayalden öteye bir iş görememiş, İttihatçı sergerdelerin keyfi icraatları yolunda kullanılmıştır!.
İttihad ve Terakki içindeki "Talat - Enver Mücadelasi"nde veya başka bir tabirle, askerler - siviller kavgasında, Merkezi Umumiye hakim olan Talat Bey / Paşa, bu Teşkilat-ı Mahsusa'yı kendi hakimiyeti yolunda mükemmelen kullanmış ve Harb-i Umumi başlarında. muhaliflerinin cümlesini bu, güya istihbarat teşkilatı başında İstanbul'dan uzaklaş keyfemayeşa idaresini sürdürmeyi bilmiştir!..
Mustafa Ragıp Bey, İttihad ve Terakki ile alakalı mühim eserinde bu mevzua temasta : "Tatat Bey son zamanlarda, İttihad ve Terakki dahilindeki muarızlarına karşı bir muvaffakiyet temin etmişti. Bir müddet evvel, Enver ve Cemal Paşalarla Talat Bey arasında hareketini tayin edemeyen Süleyman Askeri Bey, artık vaziyetini tamamiyle tesbit etmiş, arkadaşlarından ayrılıp Talat Bey'e büsbütün iltihak etmişti. Bu itibarla Talat Bey, Süleyman Askeri Bey'i Teşkilat-ı Mahsusa'nın başına geçirdi.
Şimdi seferberlik ilanı ve Teşkilat-ı Mahsusa faaliyetin den: istifade ederek Fırka (İttihad ve Terakki) içindeki muarızlarını dağıtmanın pek kolay olacağını hissetti" der ve bu gaya ile Hüsrev Sami Bey'in Trabzon'a, Eyüb Sabri Bey'in Arnavutluğa, Ömer Nacinin Kafkas cephesine, Sapancalı Hakkı ve İzmitli Mümtaz'ın Şam'a, meşhur fedai Yakup Cemil'in Batum havalisine gönderildiğini kaydeder
Böyle, vatan müdafaası uğruna değil de, Talat Paşa'nın şahsi istibdadını temin için oraya buraya gönderilenler, gittikleri yerlerde müsbet hiçbir iş göremez ve sonunda yine hepsi İstanbul'da toplanırlar... Bu arada Süleyman Askeri Bey cephede intihar eder, meşhuuur Ömer Naci ise İran'da tifüsten ölür...
İngiltere elçisinin iğfaline kapılıp "Yıldız İstihbarat Teşkilatı" gibi mükemmel çalışan bir müesseseyi dağıtan, sonra dan kurdukları "Teşkilat'ı Mahsusa" ile boylarından büyük işlere tevessül eden İttihatçıların, Balkan komitacılığı havası içinde yürüttükleri bu istihbarat teşkilatında. baştakilerin gafletine rağmen, vatana hizmet gayesiyle çalışanlar da vardır. Çoğu islam dünyasına yayılıp, oralarda "İttihad-ı İslam» uğruna faaliyet gösteren bu zevattan ikisi de: İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Akif Bey ile Said-i Nursi Hazretleridir.
Mehmed Akif Bey. Teşkilat-ı Mahsusa adına evvela Almanya'ya gidip, oradaki esir Müslümanlarla görüşmüş, yekünu yüz bine baliğ olan ve muhtelif kamplarda bulunan bu harb esirlerinin dertleriyle meşgul olmuş, bilahare yine Teşkilat-ı Mahsusa tarafından verilen vazife ile Cezire-tül-arab'a gitmiş ve bu iki seyahat, edebiyatımıza "Berlin Hatıraları" ile "Necid çöllerinden Medine'ye" şiirlerini kazandırmıştır. Eşref Edib merhumun Mehmed Akif Bey'le ilgili iki cildlik mühim eserinde. İstiklal Marşı şairimizin bu seyahatleri hakkında geniş bilgi vardır.
Said-i Nursi Hazretleri de "İttihad-ı İslam" uğruna Teşkilat-ı Mahsusa içinde çalışmış ve "İttihad-ı İslam hareketinin en hararetli nazariyeci ve tatbikatçılarından biri" olmuştur.[4]
[1] Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler - Doğan Kitap, s.284-290
[2] R. Nuri Erol / Milli Gazete
[3] (Em.) Binbaşı Ahmet Müfit Kutlu / Milli Gazete / 22.02.2006
[4] Mustafa Müftüoğlu / Yalan Söyleyen Tarih Utansın - C.5 Sh:140
(ALINTI: MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ,23 Kasım 2006)

13 Aralık 2017 Çarşamba

YÜKSEK SEÇİM KURULUNUN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN

12 Aralık 2017 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 30268
KANUN
YÜKSEK SEÇİM KURULUNUN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ
HAKKINDA KANUN
Kanun No. 7062                                                                                               Kabul Tarihi: 30/11/2017
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; Yüksek Seçim Kurulunun kuruluşu, teşkilatı, görev ve yetkileri ile çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir.
Tanımlar
MADDE 2-  (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Başkan: Yüksek Seçim Kurulu Başkanını,
b) Başkanvekili: Yüksek Seçim Kurulu Başkanvekilini,
c) Kurul: Yüksek Seçim Kurulunu,
ç) Üye: Yüksek Seçim Kurulu üyesini,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Kurulun Bağımsızlığı, Oluşumu ve Görevleri
Kurulun bağımsızlığı ve tarafsızlığı
MADDE 3- (1) Kurul, görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsız ve tarafsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurula emir ve talimat veremez.
Kurulun oluşumu
MADDE 4- (1) Kurul, yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tamsayılarının salt çoğunluğuyla seçilir.
(2) Üyelerin görev süresi altı yıldır. Süresi biten üye yeniden seçilebilir.
(3) Başkan ve Başkanvekili, Kurul üyeleri arasından gizli oyla ve üye tamsayısının salt çoğunluğuyla seçilir.
(4) Başkan ve Başkanvekili seçimi yapıldıktan sonra, Yargıtay ve Danıştaydan seçilmiş üyeler arasından ad çekme ile ikişer yedek üye belirlenir. Başkan ve Başkanvekili ad çekmeye girmezler.
(5) Kurulun görev süresi biten üyeleri yerine, yenilerinin belirlenmesi için üç yılda bir ocak ayının ikinci yarısında seçim yapılır ve üyelerin görev süresi, seçilme tarihlerine bakılmaksızın bu ayın son gününden itibaren hesaplanır. Yeni üyelerin tamamının seçilmelerine kadar eski üyeler görevlerine devam ederler. Her yenileme seçiminden sonra dördüncü fıkrada öngörülen usule göre yedek üyeler belirlenir.
(6) Başkan veya Başkanvekilinin Kurul üyeliğinden ayrılmadan görevlerini bırakmaları hâlinde, bu görevler için seçim yapılır. Başkan veya Başkanvekilliğinden ayrılan üye, bu göreve yeni seçilen üyenin yerini alır.
(7) Başkan veya Başkanvekilinin Kurul üyeliğinden ayrılmış olması durumunda önce üye seçimi yapılır. Seçilen yeni üyenin de katılımıyla Başkan veya Başkanvekili seçimi yapıldıktan sonra, bu seçimin sonucuna ve altıncı fıkranın ikinci cümlesinde belirtilen esasa göre yeni üyenin yeri belirlenir.
(8) Kurul üyelerinin görev süresi dolmadan herhangi bir sebeple üyeliklerinin sona ermesi hâlinde, bu üyelerin yerine yeni üye seçimi yapılır.
(9) Yedinci ve sekizinci fıkralar uyarınca yeni seçilen üye, yerine seçildiği Başkan, Başkanvekili veya üyenin görev süresini tamamlar.
(10) Başkan ve Başkanvekili, görevleri süresince; üyeler ise ihtiyaç duyulması hâlinde Kurulca belirlenen süre zarfında kurumlarından izinli sayılırlar. Ancak kurumlarındaki aylık, ödenek ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer özlük haklarından aynen yararlanmaya devam ederler.
Karar verme usulü
MADDE 5- (1) Kurul, kararlarını salt çoğunlukla verir. Oyların eşitliği hâlinde Başkanın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar verilmiş olur.
(2) Kurulun prensip kararları on beş gün içerisinde Resmî Gazete’de yayımlanır; seçime ilişkin diğer kararları ise Kurulun resmî internet sitesinde yayımlanır.
Kurulun görev ve yetkileri
MADDE 6- (1) Kurulun görev ve yetkileri şunlardır:
 a) Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapmak veya yaptırmak, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları incelemek ve kesin olarak karara bağlamak.
b) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını kabul etmek.
c) Cumhurbaşkanı seçimi tutanaklarını kabul etmek ve seçilen Cumhurbaşkanı adına seçildiğine dair tutanak düzenlemek.
ç) Seçmen kütüğünün oluşturulması, güncellenmesi, yönetilmesi ve denetimine ilişkin usul ve esasları belirlemek.
d) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin konular ile görev, yetki ve sorumluluk alanına giren hususlarda prensip kararları almak ve diğer düzenlemeleri yapmak.
e) Seçim sürecinde, seçmenlerin hak ve yükümlülükleri ile seçim iş ve işlemlerinin anlatılması amacıyla radyo ve televizyonlarda zorunlu yayın kapsamında yayınlanmak üzere tanıtım programları hazırlamak veya hazırlatmak.
f) Seçmen kütüğünün önemi ve düzenlenme yöntemleri ile seçmenlerin görev ve sorumlulukları hakkında tanıtım programlarıyla vatandaşları bilgilendirmek.
g) Engelli seçmenlerin oy kullanmalarını kolaylaştıracak her türlü tedbiri almak.
ğ) Yurt dışındaki seçmenlerin oy kullanmalarını kolaylaştıracak tedbirleri almak.
h) Görev alanıyla ilgili konularda yurt içinde ve yurt dışında bulunan kuruluşlarla iş birliği yapmak.
ı) Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Teşkilat ve Personel
Teşkilat
MADDE 7- (1) Kurul teşkilatı, merkez ve taşra birimlerinden oluşur.
(2) Merkez teşkilatı; Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü, Seçim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığı, Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı ve Özel Kalem Müdürlüğünden oluşur.
(3) Taşra teşkilatı; ilçe ve yurt dışı ilçe seçim kurullarına bağlı seçim müdürlüklerinden oluşur. Kurul, gerekli görülen illerde, il seçim kuruluna bağlı seçim müdürlüğü kurabilir.
Başkan
MADDE 8- (1) Başkan, Kurulun genel yönetim ve temsilinden sorumludur. Bu sorumluluk; Kurul çalışmalarının düzenlenmesi, yürütülmesi, değerlendirilmesi ve gerektiğinde kamuoyuna duyurulması görev ve yetkilerini kapsar.
(2) Başkanın görev ve yetkileri şunlardır:
a) Kurulun toplantı gündemini belirlemek ve Kurul toplantılarına başkanlık etmek.
b) Kurul kararlarının yerine getirilmesini sağlamak.
c) Genel müdür, genel müdür yardımcısı ve daire başkanları ile diğer personeli atamak.
ç) Kurulun görev alanına giren konularda yapılacak düzenlemelerin hazırlanması amacıyla gerektiğinde komisyon kurulmasını Kurula teklif etmek.
d) Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
(3) Başkan, yetkilerinden bir kısmını yazılı olarak Başkanvekiline devredebilir.
(4) Başkana, yokluğunda Başkanvekili, onun da yokluğunda en yaşlı üye vekâlet eder.
Hizmet birimleri ve görevleri
MADDE 9- (1) Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Seçmen kütüğünü oluşturmak ve güncellemek.
b) Seçmen kütüğünün oluşturulması ve güncel tutulması için ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri tüm kamu kurum ve kuruluşlarından temin etmek.
c) Seçmenleri eksiksiz belirlemek ve mükerrer seçmen kaydını önlemek.
ç) Seçmenin kolay, doğru ve hızlı oy vermesini sağlamak.
d) Mükerrer oy kullanan seçmenleri tespit etmek.
e) Seçimin çabuk sonuçlanmasını sağlayacak tedbirleri almak.
f) Kurul kararlarının gereklerini yerine getirmek.
g) Kurulun bilgi işlem hizmetlerini yürütmek.
ğ) Kurulun bilişim sisteminin işletimi ve bakımını yapmak veya yaptırmak, teknolojik yenilikler doğrultusunda geliştirilmesine yönelik politika ve ilkeleri belirlemek.
h) Bilgi güvenliği ve güvenilirliği konusunda gerekli önlemleri almak.
ı) Kurulca belirlenecek ilkeler doğrultusunda ihtiyaç duyulan yıllık programları hazırlamak ve Kurulun onayına sunmak.
i) Kurulca belirlenen ilke ve yöntemler çerçevesinde belirli aralıklarla seçmen kütüğünü denetlemek.
j) Seçmenlerin hak ve yükümlülükleri ile seçim iş ve işlemlerinin anlatılması amacıyla tanıtım programları hazırlamak veya hazırlatmak.
k) Seçime yönelik eğitim faaliyetlerini planlamak ve yürütmek.
l) Kurulca onaylanan programa uygun olarak, üç aylık raporlarla çalışmalarını Kurula sunmak.
m) Kanunlarda gösterilen veya Başkan tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmek.
(2) Seçim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Yurt içi ve yurt dışı seçim iş ve işlemlerine ilişkin hazırlıkları yapmak ve seçim çalışmalarını yürütmek.
b) Kurul kararlarının gereklerini yerine getirmek.
c) Kurulun yazışmalarını yapmak.
ç) Seçim araç ve gereçlerine ilişkin iş ve işlemleri yürütmek.
d) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri çerçevesinde kiralama ve satın alma işlerini yürütmek; temizlik, güvenlik, aydınlatma, ısınma, onarım, taşıma ve benzeri hizmetleri yapmak veya yaptırmak.
e) Taşınır ve taşınmazlara ilişkin işlemleri ilgili mevzuat çerçevesinde yürütmek.
f) Genel evrak ve arşiv faaliyetlerini düzenlemek ve yürütmek.
g) Sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini planlamak ve yürütmek.
ğ) Kanunlarda gösterilen veya Başkan tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmek.
(3) İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Personelin atama, nakil, performans, terfi, disiplin, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.
b) Personelin eğitim planını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.
c) Kurulun personel politikası ve planlaması ile insan kaynakları sisteminin geliştirilmesi ve performans ölçütlerinin oluşturulması konusunda çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak.
ç) Kanunlarda gösterilen veya Başkan tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmek.
(4) Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) 5018 sayılı Kanun ile 22/12/2005 tarihli ve 5436 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 15 inci maddesinde ve diğer mevzuatla mali hizmetleri yürüten birimlere verilen görevleri yapmak.
b) Başkan tarafından verilen diğer görevleri yerine getirmek.
Personele ilişkin hükümler
MADDE 10- (1) Kurul personeli, bu Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir. Kurulda 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası uyarınca sözleşmeli ve seçimlerle ilgili hizmetleri yürütmek üzere aynı maddenin (C) fıkrası uyarınca geçici personel çalıştırılabilir.
(2) Kurul merkez teşkilatında, 657 sayılı Kanunun ek 41 inci maddesi çerçevesinde seçim uzmanı ve seçim uzman yardımcısı istihdam edilebilir.
(3) Seçim müdürü ve seçim müdür yardımcıları, Kurul personeli arasında yapılacak veya yaptırılacak yazılı ve sözlü sınav sonucuna göre Başkan tarafından atanır.
(4) Seçim müdürü ve seçim müdür yardımcılığına atanacaklarda, hukuk fakültesi veya siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yükseköğrenim yapmış veya bunlara denkliği kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olma şartı aranır.
(5) Kurul kadrolarına ilk defa atanacak diğer personel Kamu Personel Seçme Sınavında, yönetmelikte belirlenen puan türünde asgari puanı almış olanlar arasından, yapılacak sözlü ve gerektiğinde uygulamalı sınav sonucuna göre Başkan tarafından atanır. Sınava, ilan edilecek kadro sayısının beş katına kadar aday çağrılır.
(6) Kurulda görev yapan 657 sayılı Kanuna tabi personel, Başkanın teklifi üzerine, yılı merkezî yönetim bütçe kanunundaki atama izni sınırına tabi olmaksızın mükteseplerine uygun olarak Adalet Bakanlığınca, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı kadrolarına atanabilir.
(7) Seçim müdürü ve seçim müdür yardımcıları, nüfusa kayıtlı oldukları ilçelerde görev yapamazlar; geçici görevde geçen süreler de dâhil aynı yerde altı yıldan fazla çalışamazlar. Ancak bu süreyi dolduranlar, ihtiyaç duyulması hâlinde Başkanın kararıyla en fazla bir yıl daha aynı yerde çalışabilirler.
(8) Seçim müdürü ve seçim müdür yardımcılarının görev süreleri bölge esasına göre belirlenir. Bölgeler ile bu bölgelerde geçirilecek süreler, coğrafi şartlar ile sosyal ve ekonomik imkânlar dikkate alınarak Kurulca belirlenir.
(9) İlçe seçim kurulu başkanı, ihtiyaç duyulması hâlinde seçim müdürlüğünde görevli personelin, o yerdeki adalet hizmetlerinde kadrolarına uygun görevlerde geçici olarak çalıştırılmasına müsaade edebilir.
(10) Seçim kurulu başkanları kendilerine bağlı seçim müdürü ve diğer personelin disiplin amiridir. Kurul merkezinde, tüm personel için disiplin kurulu oluşturulur.
(11) Başkan ile il ve ilçe seçim kurulu başkanları, Kurulun belirleyeceği ilkeler çerçevesinde; hâkimler, Cumhuriyet savcıları, vali ve kaymakamlar, asker kişiler, kolluk amir ve memurları hariç kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri ve iktisadi devlet teşekküllerindeki bütün memur, işçi ve hizmetlileri seçim iş ve işlemlerinde görevlendirebilir, bunlar dışında da gerekli gördüğü kimseleri çalıştırabilir.
(12) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin hususlar Kurul tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Yönetim, denetim ve giderler
MADDE 11-  (1) İl ve ilçe seçim müdürlükleri, seçim kurulu başkanlarınca bu Kanun ile 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yönetilir.
(2) Seçim müdürlükleri, seçim kurulu başkanlarınca yılda en az bir defa denetlenir. Bu denetim, geçen bir yıllık işlemlere şamil olmak üzere her yıl ocak ayı içinde yapılır. Denetim sonucunda düzenlenecek raporların bir örneği seçim müdürlüklerinde saklanır, bir örneği de en geç o ayın sonuna kadar Kurul Başkanlığına gönderilir.
(3) Seçim müdürlükleri, seçim kurulu başkanları tarafından ve seçim iş ve işlemleri dışında Kurulun görüşü alınmak suretiyle Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenen usul ve esaslara göre adalet müfettişleri vasıtasıyla denetlenir.
(4) Kurul merkez ve taşra teşkilatının giderleri ile her türlü seçim giderleri, 298 sayılı Kanunun 181 inci maddesi uyarınca karşılanır.
Değişiklik yapılan ve yürürlükten kaldırılan hükümler ile atıflar
MADDE 12- (1) 657 sayılı Kanunun;
a) 36 ncı maddesinin “Ortak Hükümler” bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendine “Adalet Uzman Yardımcıları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Seçim Uzman Yardımcıları,” ibaresi ve “Adalet Uzmanlığına,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Seçim Uzmanlığına,” ibaresi,
b) 152 nci maddesinin “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendine “Savunma Sanayii Uzmanları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Seçim Uzmanları,” ibaresi,
c) Eki  (I)  sayılı Ek Gösterge Cetvelinin “I - Genel İdare Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (g) bendine “Adalet Uzmanları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Seçim Uzmanları,” ibaresi,
eklenmiştir.
(2) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Yüksek Seçim Kurulu,” ibaresi eklenmiştir.
(3) 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa ekli (1) sayılı cetvelde yer alan “Danıştay Başkanı” satırından sonra gelmek üzere aşağıdaki satır eklenmiştir.
“Yüksek Seçim Kurulu Başkanı 1 " 5 " ”
(4) 298 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin başlığı “Tanımlar:” şeklinde ve 30 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasında yer alan “İlçe seçmen kütük büroları ve il seçim kurulları” ibaresi “Seçim müdürlükleri” şeklinde değiştirilmiştir.
(5) 298 sayılı Kanunun 181 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Seçmen Kütüğü Genel Müdürüne devredebilir, Genel Müdürün de diğer görevlilere devretmesine izin verebilir.” ibaresi “devredebilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
(6) 298 sayılı Kanunun 11 inci, 12 nci, 13 üncü maddeleri, 28 inci maddesinin (A) fıkrası, 29 uncu maddesi, 30 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hariç diğer fıkraları ve 31 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
(7) Mevzuatta 298 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümlerine yapılan atıflar, bu Kanunun ilgili hükümlerine yapılmış sayılır.
(8) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına ait bölümden çıkarılmış, ekli (2) ve (3) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek anılan cetvelin Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına ait bölümüne eklenmiştir.
Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Mevcut Başkan ve Başkanvekili ile üyeler kalan görev sürelerini tamamlar. 2016 yılında yapılan yenileme seçimiyle seçilen üyelerin yerine, 2022 yılı Ocak ayında yenileme seçimi yapılır.
(2) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik ve düzenleyici işlemler Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde, 10 uncu madde uyarınca çıkarılması öngörülen atama ve nakile ilişkin yönetmelik ise en geç iki ay içinde çıkarılır. Yeni yönetmelik ve düzenleyici işlemler yürürlüğe girinceye kadar, mevcut düzenleyici işlemlerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı ve bilgi işlem merkezi müdürü kadrolarında bulunanların görevi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sona erer. Bu tarihten itibaren en geç on beş gün içinde, görevleri sona eren personel arasından mevcut veya ihdas edilen kadrolara Başkan tarafından atama yapılabilir. Ataması yapılmayan personel aynı süre içinde Başkan tarafından Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu personel Devlet Personel Başkanlığınca 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 22 ncimaddesinin ikinci, üçüncü ve altıncı fıkralarında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilir ve altıncı fıkrada belirtilen üç yıllık süre bildirim tarihinden itibaren başlar. Personel, nakledildiği kurumda göreve başlayıncaya kadar Kurul bünyesinde çalışmaya devam eder ve bu kişilerin her türlü sosyal ve mali hakları Kurul tarafından ödenmeye devam olunur.
(4) Üçüncü fıkra uyarınca nakledilen personele ilişkin kadrolar, Devlet Personel Başkanlığınca kamu kurum ve kuruluşlarına nakledildikleri tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ihdas ve tahsis edilmiş sayılır. İhdas edilmiş sayılan memur kadroları, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerin ilgili bölümüne eklenmiş sayılır. Atama işlemi yapılan personele ilişkin bilgiler ve bu bilgilerdeki değişiklikler en geç on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
(5) Kurulun teşkilat yapısı bu Kanun esaslarına göre yeniden düzenleninceye kadar, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevcut olan kadroların kullanımına devam olunur. Bu Kanuna göre yeniden düzenleme ve atamalar yapılıncaya kadar teşkilatın değişen veya yeniden kurulan birimlerine verilen görevler, daha önce bu görevleri yapmakta olan birimler tarafından yerine getirilir.
(6) Seçim müdürü ve seçim müdür yardımcılığı kadrolarına 10 uncu madde hükümlerine göre öncelikle görevde yükselme suretiyle atama yapılır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu kadrolara beş yıl süreyle, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan şartlara ek olarak 10 uncu maddenin dördüncü fıkrasındaki şartları taşıyan ve imzalanacak protokole göre Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılan yazılı sınavda başarılı olanlar arasından, yapılacak sözlü sınav sonucuna göre Başkan tarafından atama yapılabilir. Ancak bir takvim yılı içinde bu fıkra uyarınca açıktan yapılacak atamalar, bu kadrolara görevde yükselme suretiyle yapılan atamaların üç katını geçemez.
(7) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte seçim müdürü kadrosunda bulunanlar, 10 uncu maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen öğrenim şartı aranmaksızın görevlerine devam ederler.
(8) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte nüfusa kayıtlı oldukları ilçelerde görev yapan seçim müdürleri ile bulundukları yerde altı yıldan fazla görev yapmış seçim müdürleri, ilgili yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde, 10 uncu madde hükümlerine uygun olarak bölgeler arası yer değiştirme suretiyle atamaya tabi tutulurlar.
(9) Kurulun merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görev yapan ve sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla kırk beş yaşını doldurmamış personel, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren açılacak ilk seçim uzman yardımcılığı sınavına diğer şartları taşımaları kaydıyla girebilir.
(10) Yüksek Seçim Kuruluna ait kadrolara, bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren üç yıl süreyle 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesi ile yılı merkezî yönetim bütçe kanunundaki atama sınırlamalarına tabi olmaksızın atama yapılabilir.
Yürürlük
MADDE 13- (1) Bu Kanunun;
a) 10 uncu maddesinin birinci ve onbirinci fıkraları ile 12 nci maddesinin altıncı fıkrasının 298 sayılı Kanunun 31 inci maddesini yürürlükten kaldıran hükmü 1/1/2018 tarihinde,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 14- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
11/12/2017

(1) SAYILI LİSTE

KURUMU          : YÜKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI       : MERKEZ
İPTAL EDİLEN KADROLARIN
SINIFI
UNVANI
DERECESİ
SERBEST
KADRO
ADEDİ
TOPLAMI
GİH
 İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı
1
1
1
GİH
 Bilgi İşlem Merkezi Müdürü
1
1
1
TOPLAM
2
2


(2) SAYILI LİSTE

KURUMU          : YÜKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI       : MERKEZ

İHDAS EDİLEN KADROLARIN
SINIFI
UNVANI
DERECESİ
SERBEST
KADRO
ADEDİ
TOPLAMI
GİH
Seçim Hizmetleri Genel Müdürü
1
1
1
GİH
Genel Müdür Yardımcısı
1
2
2
GİH
İnsan Kaynakları Dairesi Başkanı
1
1
1
GİH
Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı
1
1
1
GİH
Daire Başkanı
1
12
12
GİH
Seçim Uzmanı
3
6
6
GİH
Seçim Uzmanı
5
9
9
GİH
Seçim Uzman Yardımcısı
8
15
15
GİH
Mali Hizmetler Uzmanı
5
3
3
GIH
Şube Müdürü
1
7
7
GİH
Şube Müdürü
2
5
5
GİH
Şube Müdürü
3
4
4
GİH
Bilgi İşlem Müdürü
1
3
3
GİH
Bilgi İşlem Müdürü
2
3
3
GİH
Bilgi İşlem Müdürü
3
3
3
GİH
Şef
3
3
3
GİH
Şef
4
3
3
GİH
Şef
5
3
3
GİH
Bilgisayar İşletmeni
5
2
2
GİH
Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni
3
5
5
GİH
Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni
4
5
5
GİH
Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni
5
5
5
GİH
Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni
6
7
7
GİH
Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni
7
7
7
GİH
Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni
8
10
10
GİH
Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni
9
10
10
GİH
Arşiv Memuru
9
3
3
GİH
Santral Memuru
7
3
3
GİH
Sekreter
7
5
5
GIH
Sekreter
8
5
5
GİH
Şoför
8
5
5
GİH
Şoför
9
5
5
TH
Çözümleyici
5
6
6
TH
Çözümleyici
8
7
7
TH
Programcı
7
6
6
TH
Programcı
5
2
2
TH
Programcı
3
2
2
TH
Mühendis
5
2
2
TH
İstatistikçi
4
2
2
TH
İstatistikçi
7
4
4
TH
Teknisyen
8
5
5
YH
Hizmetli
7
5
5
YH
Hizmetli
8
5
5
YH
Hizmetli
9
5
5
YH
Hizmetli
10
5
5
YH
Dağıtıcı
10
2
2
YH
Bekçi
10
6
6
TOPLAM
225
225

(3) SAYILI LİSTE
KURUMU          : YÜKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI       : TAŞRA

İHDAS EDİLEN KADROLARIN
SINIFI
UNVANI
DERECESİ
SERBEST
KADRO
ADEDİ
TOPLAMI
GİH
Seçim Müdür Yardımcısı
1
25
25
GİH
Seçim Müdür Yardımcısı
3
25
25
GİH
Seçim Müdür Yardımcısı
5
50
50
GİH
Seçim Müdür Yardımcısı
7
100
100
GİH
Zabıt Kâtibi
7
60
60
GİH
Zabıt Kâtibi
8
60
60
GİH
Zabıt Kâtibi
9
80
80
TH
Teknisyen
5
40
40
TH
Teknisyen
9
50
50
TOPLAM
490
490