23 Aralık 2017 Cumartesi

"Anketler Erdoğan'ı kızdırmaya devam ediyor..." AHMET TAKAN &Mehmet FARAÇ: Kriptonun sinsi kaleleri!...

Anketler Erdoğan'ı kızdırmaya devam ediyor...
Ahmet TAKAN
​Siyasetin aşırı gergin dilinin tercümesi şöyle diyor; erken seçim kapıda... İktidarın, belediyeler, Kudüs ve yeni düşman kamplar üzerinden yürüttüğü kampanyalar, ekonomide çalan alarm zillerine rağmen aldığı ve almayı planladığı populist kararlar, bizim buralarda böyle algılanıyor Başkentin siyasi kulislerinde çok kısa bir zaman dilimi içinde (Nisan) "baskın seçim"den bile bahsedenler var. Hal böyle olunca da hangi siyasi partinin kapısını çalsanız karşınıza bir "son yaptırdığımız anket diyor ki..." çıkıyor. Ancak, bu anketler hep ikiye ayrılır; basına sızdırılmak üzere yaptırılanlar, sadece çekirdek kadronun bileceği gerçeklere yakın rakamların konuştuğu çok özel anketler. Siyasetin Türkiye'deki anormal gidişatı yüzünden de hep sarayın yaptırdığı anketler en çok merak edilenlerdir. Sonuçları gizli tutulan son saray anketine geçmeden önce biraz kulis havadisleri aktaralım:
Man Adası belgeleri yüzünden kafasının tası fena halde atan saray, CHP'ye, Ataşehir Belediyesi'nden sonra yeni operasyonlar için hazırlıkları son aşamasına getirdi.. Saray kaynaklarından duyduğuma göre, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya verilen görev çerçevesinde bazı CHP'li belediyelerle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu ve ailesini hedef alan "daha ağır dosyalar" gündeme sokulacak. Saray kaynakları, Gaziantep, Trabzon, Amasya ve Samsun ile birlikte bazı il ve ilçelerle toplamda 50'ye yakın belediye başkanlığının istifalarının alınacağını ileri sürüyor.. Bu istifa sürecinin ise önümüzdeki 2 ay içinde gerçekleşeceği kaydediliyor. Bunlar, aşağı yukarı, Ankara kulislerinde konuşulan ve bilinen konular. Ancak, daha da ilginç bir bilgiye ulaştım; R. Erdoğan, kayyum atadığı başta Diyarbakır olmak üzere bazı belediye başkanlarında da değişimi düşünüyor. Bu sayıda 4-5 olarak belirtiliyor. Erdoğan, Güneydoğu'da AKP oylarının erimesini durdurmak üzere farklı modelleri de devreye sokmayı planlıyor!..
*
"AKP-MHP 50 Artı 1 Olmuyor" başlıklı 6 Aralık tarihli yazımda saraya yakın MAK araştırma şirketi sahibi Mehmet Ali Kulat'ın iktidar için sahada yaptığı çalışmalardan ilk izlenimlerden bahsetmiştim. Kulat, anket sonuçlarını saraya ulaştırdı fakat kamuoyu ile paylaşılmadı. Gizli tutulan anket sonuçlarından biraz tırtıklayabilmek için Mehmet Ali Kulat ile görüştüm. Kararsızlar dağıtılmadan AKP'nin oy oranının yüzde 40 olduğunu söyledi Kulat. Karasızların durumunun üzerinde önemle durdu. Yüzde 18 civarında duran kararsız kitlenin yüzde 10'nunun kesin bir dille sorulara "cevap yok" karşılığını verdiğini ve bunun çok önemli bir belirsizlik nedeni olduğunun altını çizdi. Böyle bir durumla ilk kez karşılaştıklarına dikkat çekti. Kulat, "kararsızlar matematiksel dağıtıldığında AKP'ye yüzde 8 düşer" tahmininde bulundu.
MAK araştırma şirketi sahibi Mehmet Ali Kulat, Güneydoğu'da 16 il de ayrı bir çalışma yürüttü. Bu çalışmanın sonuçlarını da saraya sunmuş. Kendisinin ifadesi ile ankette bölge insanına şöyle ilginç bir soru yöneltilmiş;
"Zonguldak, Isparta ya da Kırşehir'de var olan sizin şehrinizde olmadığını düşündüğünüz devletin getirmediği ne olduğunu düşünüyorsunuz?"
Bu sorudan çıkan sonucu şöyle özetledi Kulat;
"Bölge insanı birinci derece işsizlik ve hayat pahallığından şikayet ediyor. Devlet son 10-15 yılda bölgeye çok hizmet götürmüş. Şikayetleri ve sıralaması diğer bölge insanları ile aynı.. İnsanların kafasında 'devlet bize hizmet etmiyor' gibi bir şey yok."
Kulat'a göre Güneydoğu anketinin en önemli bölümü burası. Sohbetimiz sırasında bence daha flaş olan bir şey öğrendim,ona birazdan geçeceğim. Kulat, güvenlik güçlerinin çok başarılı mücadelesi sayesinde bölge üzerinden başlayan uyuşturucu trafiğinin nasıl engellendiğini anlattı. Ancak, hapsedilen bu trafik yüzünden bölgede madde ve uyuşturucu bağımlılığında ciddi artış olduğuna ve buna acil önlem alınması gerektiğine dikkat çekti.
Gelelim, MAK'ın Güneydoğu anketinin bana göre flaş olan bölümüne; "bölgede nasıl bir siyasetçi modeli istersiniz" diye sorulmuş. Aldıkları cevaplardan çıkan sonucu Mehmet Ali Kulat şöyle özetledi;
"Erdoğan hala bölgede en etkin siyasetçi gözüküyor. Ancak, bölge insanı Abdullah Gül modeli siyasetçi istiyor."
Mehmet Ali Kulat, değerlendirmelerini, "tüm Türkiye'de AKP teşkilatları ile ilgili ciddi iddialar var. Batı da belediyelerle ilgili iddialar Güneydoğu da parti teşkilatları ile ilgili iddialara dönüşmüş durumda" diye noktaladı.
R, Erdoğan'ın, genel anket sonuçları kadar, "bölgede nasıl bir siyasetçi modeli istersiniz" sorusuna verilen cevaba çok bozulduğunu düşünüyorum. Özellikle Güneydoğu'daki bu tablo MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli'nin de ittifak hayallerini suya düşürebilir!.. Yarın kaleme almaya planladığın yeni haberlerden sonra bana hak verebileceğiniz kanaatindeyim...
Mehmet FARAÇ: Kriptonun sinsi kaleleri!...
​Türkiye'de demokrasi, "adalet", özgürlük ve "kalkınma" mücadelesinde son yıllarda yalnızca sansür ve ambargo yok, sinsi bir takiye de hakim...
Bu alanlardaki ikiyüzlülüğü anlatan en vahim manzarayı tam olarak görmek için, ülkeyi yöneten partinin adına ve icraatlarına bakmak da yeterli; "Adalet" iddiasıyla ahkam kesilen memlekette adalet sıkıntılı, "kalkınma" iddiasıyla yönetildiği iddia edilen ülke her açıdan geriye gidiyor...
Takiyenin tek ayak üzerinde en çok takla attığı mevzilerden biri de medya... Yandaşlığın rant çukurunda "basın özgürlüğü" naraları atarken; hırsızlığı, yalanı ve yolsuzluğu örtbas için en çok tetikçi-kiralık medya kullanılıyor bu ülkede... Hem de "adalet" ve "kalkınma" pohpohlamasıyla!..
Yalnızca yandaşlar değil, "düşmanımın düşmanı dostumdur" iddiasıyla, iktidara saldırmak için cemaatin, FETÖ'ye cephe almak için ise iktidarın kucağına oturmaktan utanmayanlar da bir başka takiyenin kirli girdabında delebelenip duruyorlar!..
Neyse, konumuz itibar kaybeden medya değil aslında... Medyanın yanısıra, her derdin kökeninde karanlık bir hastalığa dönüştürülen "eğitim"in içine düşürüldüğü karabasan çok daha tehlikelidir, devlet ve millet için!..
Hani bir milleti ister vezir, isterse de rezil edebilecek kadar yaşamsal olan mektep- eğitim, okumak-yazmak ve hakettiği diploma ile adam olmak meselesi var ya, işte oradadır en büyük sorun....
Üniversitelerde neler oluyor?..
12 Eylül 1980 darbesinden sonra medreseye dönüştürülen üniversetelerin günümüzdeki "ahval ve şerait"inin başlangıç noktası yalnız başına "YÖK" değil aslında...
Tevhid-i Tedrisat'taki asıl yozlaşma, FETÖ'nün ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim sistemini molla-mürit çarkının paslı karanlığında köleleştirmek için, "sızma" operasyonunu başlatmasıyla ortaya çıkmıştır...
Bu ülkenin çocuklarını "abla- abi" hücrelerine ilk ve ortaokullardaki FETÖ sistemi çekti... Sonra dershaneler, çalınan sorularla kazanılan çakma sınavlar, devlete sinsice yerleşmeler ve bürokrasiye adam yetiştirmek için ele geçirilen akademik sistemin militan ordusuna dönüşmesi!..
FETÖ'nün mürit-militan yetiştirmek için bizzat açtığı üniversiteler de yetmemişti karanlık diploma yağması için!..
Asıl mesele, neredeyse tüm üniversiteleri akrep yuvasına dönüştüren KPSS gibi sınavların merkezindeki hırsızlık çarkının memleketi tehlikeli militanların hakimiyetine sürüklemesiydi...
Velhasıl, "hizmet" adı altında hezimetin işgalindeydi üniversiteler... Örneğin; geçen mayıs ayı başında, CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un soru önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, 15 Temmuz "darbe" girişiminin ardından 4 bin 811 akademisyenin kamu görevinden çıkartıldığını açıklamıştı...
Bitti mi peki FETÖ'nün cüppeli mürit teşkilatı?.. Ne yazık ki hayır!.. FETÖ operasyonları yoğunlaştırılırken, devletin sınav sisteminin hırsızlık-torpil-arpalık çarkıyla nasıl ele geçirildiği de ortaya çıkartılmıştı...
Askeri okullar, polis kolejleri ve hatta devlete memur alan KPSS'de yüzbinlerce müridin çalınmış sorularla bürokrasiye sızdığı ortaya çıkartılırken, herkes derinden şoke olmuştu...
Ancak asıl tehlike üniversitelerde devam ediyor ne yazık ki!.. Çünkü milyonlarca aile çocuklarını "adam olsun" diye üniversitelerde okutmaya çalışırken, meğer genç zihinler halen ve halen kriptoların sinsi ellerindeymiş!..
3.YAZI
Sahte "dahi"lerin dökülüşü!..

FETÖ'nün soru hırsızlığına yönelik soruşturmalar Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı'na (ALES) uzanıvermiş!.. Hiç şaşırmadık...
Çünkü 2005-2013 yılları arasında (AKP iktidardayken) yapılan ALES kapsamındaki 16 sınava ait tüm soruların FETÖ tarafından sınavdan önce ele geçirilerek müritlere dağıtıldığı belirlenmiş...
Örneğin; FETÖ'nün sorularını çaldığı 2008 ve 2009 yıllarında yapılan ALES'de ne hikmetse 32 bin 300 kişi "birinci" olmuş!!!
Ancak cemaatin gelenek haline getirdiği soru hırsızlığı ve hileli sınav tezgahının ortaya çıkmasının ardından ALES'teki sözde "dahi"lerin sayısında da düşüş yaşanmış!..
Çünkü 2016 ALES'e giren 332 bin kişiden sadece "140" kişi birinci olabilmiş... Yani "altın nesil" diye pazarlanan sahte sınav kahramanlarının makyajı sınav salonlarının duvarlarından kirli boyalar gibi akıp gitmiş!..
Savcılık, 2005-2013 yıllarında sınava giren 20 bin akademisyeni mercek altına almış... ÖSYM, aralarında doçentlerin de olduğu akademisyenleri eşdeğer sınavlara almaya başlamış ve çoğunun foyası ortaya serilmiş!..
Çünkü şüphelilerin sınavlarda iyice döküldüğü saptanırken, hiç bilmediği dilden yüksek puan alan akademisyenlerin cehaleti de ortaya çıkarılmış...
FETÖ'nün son 20 yılda hakim olduğu devlet sınav sistemi, cemaat müritlerine haksız yere devlet kapılarını açmış ve bu ülke silahlı kuvvetlerden emniyete, eğitimden istihbarata kadar tüm kurumlarıyla karanlık bir örgüte teslim edilmiş... Hem de AKP'nin cemaatle "kanka" olduğu dönemlerde!!!
Yalnızca KPSS, polis ve askeri okul sınavlarında değil, ALES'te de sahtecilikle makam edinenlere iki gerekçeyle kesinlikle göz açtırılmamalı; Hem başta eğitim olmak üzere tüm bürokraside salgın gibi büyüyen kripto karanlık giderilmeli, hem de son 20 yıldır devlet kapısındaki sınavlarda "hak"ları yenilen sahipsiz, torpilsiz vatan evlatlarıyla tüyü bitmemişlere yapılan ezeli zulmün hesabı sorulmalı... Büyük devlete bu yakışır...
-----------
Irak başbakanı İbadi'yi “sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, karatımda değilsin, kalitemde değilsin, haddini bil” diyerek yuhalatan kimdi, “değerli dostum, kardeşim İbadi'yi külliyemizde ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim” diyerek alkışlatan kimdi?.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder