AKIŞKAN MODERNİTE
Polonyalı Sosyolog Zygmunt
Bauman 9 Ocakta vefat ediyor..
Literatüre Akışkan Modernite diye
bir kavram çakıyor bu 92’lik filozof.
Bilhassa sosyal medya ya da
insanların medya maymunu rolüne soyunmasından sonra toplum insan eskitir olmuş.
Bir şarkı sözüyle şöhret olup sonra yok olan, bir dizi film ile asansörle
şöhretin zirvesine taşınan ama sonra buharlaşan köpük kişiliklerle son onlu
yıllarda çok karşılaştık. Eskilerin yüz eskimesi dediği konu da belki bu muydu?
Toplumumuz çok çabuk yüz
eskitiyor, kurum eskitiyor, parti eskitiyor, fikir ve kavram eskitiyor, problem
artırıyor, çözüm azaltıyor, kaynak tüketiyor.
Ekmeğin buğdayı, sofranın
mercimeği de artık ithal ediliyor, sonra da dövizin yükselmesinden şikâyet
ediliyor.
Oysa adama sorarlar…
Yükte hafif, paha da ağır; ne
üretiyorsunuz, ne kadar üretiyorsunuz.
Yüksek teknolojiye ne derece hâkimseniz,
Dünya da o kadar varsınız.
Topraklarınızın kıymetini ne
kadar bilirseniz, o toprak da size o derece verimli olur, sadakat gösterir.
Dünya da bilhassa Asya’da,
Afrika’da tarım işletmelerini özel şirketlerimize kurduralım, kendi
müteşebbis adamlarımıza kredi verelim, ürünü alalım Alivre alış veriş
yapalım Toprak Mahsulleri ve Devlet Malzeme Ofislerinin atıl kadrolarını
çalışmaya zorlayalım. Ziraat Bankası inisiyatif kullansın. Birileri yarını
düşünsün, bu günden ön alsın, inanın yarından yakın bir zamanda çok geç
olabilir ve eyvah para etmez.
Durdukça kokuşan su gibi olduk
yosun tutuyor.
Beyinlerimizin dahi üretim
kabiliyetini kaybediyoruz.
Türk’ün tefekkür dünyası
geniştir. Bizim baktığımız yer yanlış. Şimdi sosyal medya ve akıllı telefon ile
düşün dünyamız ipotek altında, büyük bir hücum var, kredi kartınızda ki harcamalardan
eğilimleriniz, internette tıkladığınız ilanlardan ihtiyaçlarınız, takip
ettiğiniz haberlerden ilgi sahalarınız hatta saplantılarınız dahi tespit
edilerek bilgi arşivlerinde İP numaranızla tanımlanıyor ve depolanıyorsunuz.
Akan bir nehir gibi geçen bir hayat var,
Kutsal olan yaşama hakkı ve ona
dahi müdahale eden kapalı kapıların arkasındaki dünyayı yöneten süfli elit,
baronlar ve baronesler. Buna ister günün Modernite’si deyin, ister Postmodern
yaşam biçimi!.. Ne kavram koyarsanız koyun. Sonuçta, Batı tarzının, batılı
kafanın batılıca ürettiği kavramların sıvılaşması ile oluşan “Akışkan Modernite”
kavramının bizdeki karşılığı bu kavramlara klasik ve moda kavramları üzerinden
bakarsak; Bu devrin modası olarak görürsek; Bu Akışkan Modernite’nin sıvılaşmış
ilişkilerin ''cıvık işler'' olduğunu da çarçabuk anlamış oluruz.
Bize yakışanı inşa edelim. Yeni
Medeniyet Mimarlarımız üçüncü Bin yılın yükselen Türk Medeniyetinin
manifestosunu yazsın. Medeniyet Mühendislerimiz yol plânımızı projelendirsin.
Medeniyet Filozoflarımız; Din Âlimlerimiz dünyadaki kötü gidişata dur diyecek,
umut ve şevk getirecek müjdeci İslam’ı anlatarak, tekfircileri lânetlesinler.
Hariciliğin arka
politikasındakileri sıralasınlar; “Elhamdülillah Türk’üm” demekle, “Ne mutlu
Türküm” diyene sözlerinde ki eş anlamların ruhunu, dokusunu ve kokusunu bu
milletle paylaşsınlar.
Türkler İslam’ı yeniden
yaşatmalıdırlar.
Ezanı da Bayrağı da Batıya
taşımalıdırlar.
Büyük devlet olmanın üç şartı vardır; Toprağın büyük olacak. Nüfusun
büyük olacak. Büyük de bir idealin olacak. Söyleyin hele; Bizim neyimiz noksan,
sizce...?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder