MAURICE DUVERGER VE KEMALİZM
Maurice Duverger, dâhi kabul edilen bir Fransız hukukçu ve siyaset bilimcisidir. 1955’ten itibaren Paris Hukuk Fakültesi’nde “Siyaset Sosyolojisi” dersi vermiştir.
Maurice Duverger Tüm dünyadaki siyasi partileri en iyi inceleyen kişi olarak kabul edilmektedir. Seçim Sistemlerinin Siyasal Yaşam Üzerine Etkisi Siyasi Partiler, Diktatörlük Üstüne, Siyaset Sosyolojisi, Seçimle Gelen Krallar, Siyasal Toplumbilim, Politikaya Giriş adlı çok önemli eserler, onun tarafından yazılmıştır. Şimdi sözü ona bırakalım:
“Kapitalist iletişim sistemi ‘halkın ahmaklaştırması’ diye adlandırabileceğimiz bir sonuç doğurmaktadır. İnsanları, entelektüel düzeyi çok düşük, çocukça bir evren içinde hapsetmek amacını gütmektedir. Sürekli olarak gönül maceralarının şişirilmesi, krallar, kraliçeler ve öteki sözde büyüklerin giyinişleri, içinde yaşadıkları dekorun şatafatı, içi boş tarihsel hatıralar, halkı ahmaklaştırmak için kolayca kullanılır. Bu araçlarla halk, gerçek dışı, yapay, düşsel ve çocukça bir âleme daldırılır; dikkatler böylece gerçek sorunlardan başka yönlere çevrilir. Kapitalist iletişim araçlarının kurbanları, vatandaşlık görevlerini yerine getirmeye çok az hazırlıklıdır.”
Peki, Duverger, ülkemizde yaşanmış “Tek Parti Rejimini nasıl değerlendirmiştir:
“Kemalist tek partinin birinci özelliği, demokratik bir İdeolojiye sahip bulunmasıydı. Tek partinin şefleri için ideal, çoğulculuktu. Mustafa Kemal’in siyasal rejimi, çoğulculuğun üstün bir değer olduğunu kabul ediyor ve çoğulcu bir devlet felsefesi içinde işlevini yerine getiriyordu. Üstelik Türk tek partisinin, yapısal açıdan da totaliterlikle hiçbir ilgisi yoktu.”
Yine Maurice Duverger, 27 Mayıs 1961 tarihli Le Monde gazetesinde Kemalizm’i şu biçimde değerlendirmektedir:
“Mustafa Kemal’in eseri İkinci Dünya Savaşı’na kadar Türkiye çapında değerlendirildi. Eski bir ülkenin modern bir ulus biçimine dönüştürülmesini tüm dünya takdirle karşılamıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Kemalizm uluslararası bir boyut kazanmış ve Moskova ile Pekin’in güdümüne girmeyen üçüncü dünya uluslarına örneklik yapmaya başlamıştır. Kemalizm, gelişmekte olan ülkeler için komünizmin alternatifi olarak görünmeye başlamıştır.
Geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde liberal sistem doğru dürüst işleyemez. Görünüşte demokrasi olsa da derebeyleri ya da geleneksel güçler gerçek iktidarı ellerinde tutarlar. Siyasal demokrasi ancak ekonomik alanda belirli bir gelişme düzeyinden sonra ciddi anlamda işlemeye başlar. Geri kalmış ülkeler, Batı’nın gelişmiş ülkeleri gibi liberalizmin ya da kapitalizmin yollarından giderek aynı düzeye gelemezler. Bu nedenle, geri ülkelerde komünizm kolaylıkla benimsenir. Komünizm bu gibi ülkelerde çok rahat devreye girer, ama getirdiği öneriler sistemin gelişmesi için çözüm üretemezler. Geçiş aşamasında politik özgürlüklerin hepsini endüstrileşme uğruna feda etmek fazla gerçekçi bir yol değildir Bu yol demokrasiye ulaşabilmek için en kestirme yol değildir. Çünkü diktatörlüğün geliştirdiği alışkanlıklar bir kez toplum İçinde yerleşti mi bunları söküp atmak, Batı’nın kapitalist rejimi atabilmesi kadar güçleşir.
Sert ve haşin yöntemlerin toplumsal ya da ekonomik verimliliğin artmasına yardımcı olduğu da ileri sürülemez. Aşırı derecede planlı ve merkezi ekonominin yol açacağı zararlar, aşırı derecede liberal ekonominin yaratacağı zarar ve hatalar kadar büyük olacaktır. Bu durumun farkına varan, gelişmekte olan ülkeler, Kemalizm’in karma ekonomi sistemine yönelmektedirler. Atatürk’ün denemesi 20. yüzyılda bu gibi ülkelere yön göstermektedir. Kemalist sistem başta demokratik değildi; ama totaliter de değildi, cumhuriyetçi ve liberal yaklaşımları ile belirli eğilimlere hoşgörü gösteriyordu. Tek parti rejimi her fırsatta çok partili rejime dönüştürülmeye çalışılıyordu.
Asıl amaç, Batılı anlamda çok partili bir rejimi kurmaktı. Mustafa Kemal’in iki kez çok partili rejimi denemeye çalışmasına rağmen başarılı olamaması, cumhuriyet rejiminin geleceğini güvence altına alabilecek koşulların gelişmemiş olmasındandı.”
“Seçimle iktidara gelmekle” “çoğunluk iradesine dayanan bir düzen kurmakla” gerçek bir demokrasi gerçekleşmiş olur mu?
VURAL SAVAŞ ANILARIM
Bir Devrin Perde Arkası kitabından
BiLGi YAYINEVİ
Naci Kaptan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder