BM, BİR TERÖR İMPARATORLUĞUDUR…
Haksızlık ve
adaletsizliklere tahammül edemeyip direnen toplumları bastırabilmek maksadıyla
BM çatısı altında bir araya gelen devletler, ağırlıklarına göre birbirlerini
kayırıp kollamak suretiyle terörizmi öyle manipüle ederek sokağa
indirgemişlerdir ki, jakoben rejimlerini meşru; insanlık talebinde bulunan
toplumları ise gayrimeşru ilan etmişlerdir.
Öyle ki, özde
haçlı-siyonist güdümünde ama sözde seküler yani siyaseten ateist olan BM, halkı
İslam’a dayanan devletleri terör gerekçesiyle yönlendirerek kardeş halklarına
karşı hunharca savaştırıp kıydırabilmektedir. Asıl korkunç olan ise, dolgu
olarak kullandıkları o devletlerin terörist yani düşman kıldığı grupları,
kendilerinden olmaları hasebiyle dost ve müttefik yapabilmekte; yardım ve
destekte sınır tanımamaktadırlar.
Terör nedir ve literatüre nasıl girmiştir? 17. yüzyılda Fransız devrimindeki döneme ve rejime getirilen bir tanımdır. Devrimcilerin çevresinde oluşan merkezleşmeye terör denilerek, ilk defa burada kullanılmıştır. Dolayısıyla terör, devlet hegemonyasına karşı uygulanan şiddet rejiminin bir tanımlaması gibi dayatılsa da, aslında birey ya da örgütlere atfedilebilir bir eylem biçimi değildir.
Terör nedir ve literatüre nasıl girmiştir? 17. yüzyılda Fransız devrimindeki döneme ve rejime getirilen bir tanımdır. Devrimcilerin çevresinde oluşan merkezleşmeye terör denilerek, ilk defa burada kullanılmıştır. Dolayısıyla terör, devlet hegemonyasına karşı uygulanan şiddet rejiminin bir tanımlaması gibi dayatılsa da, aslında birey ya da örgütlere atfedilebilir bir eylem biçimi değildir.
Ancak
kavramların, terimlerin, anlayışların ve dinlerin bozulup yeni anlam ve
yorumların getirildiği seküler bir düzende terör de kendi çapında nasibini
almış, devletler tarafından uygulanan bir şiddet rejimi olmaktan çıkarılıp,
sokaktaki bireylere veya gruplara yamalanmıştır. Diğer bir ifadeyle hoyrat
otoriteye karşı hak ve adalet adına direnme.
Haksızlığın,
adaletsizliğin, sömürgeciliğin, kayırmacılığın ve zulmün olduğu her düzende
müdafaa hakkı mahfuzdur ve yaratıcı Allah tarafından insanoğluna tanınmış
fıtratsal bir meşruiyettir. Bu, öyle bir meşruluktur ki, insani insan yapan ve
kötülüğü bertaraf eden temel bir kural ve erdemliktir.
Her hak ve
adalet arayışı ve gerçekleşen mücadeleler, bu temel üzerine kuruludur. Böylece
iyiliği yani insanlığı var eden etken, haksızlıklara karşı susmama ve
adaletsizliklere karşı savaşma esasına dayalıdır.
Hıristiyan,
Yahudi ve ateist despotizmiyle yönetilen BM, İslam’ı bir terör ve Müslümanları
da terörist olarak görse de, sinsice yürüttüğü devletlerarası çıkar
ilişkilerini demokrasi ve insanlık adı altında manipüle ederek, boyunduruğuna
aldığı o İslam ülkelerini, çobanın koyun sürüsünü gütmesinden daha kolay
sürebilmektedir. Zaten yaklaşık iki milyar Müslüman’ın var olduğu dünyada
tek bir Müslüman milletin BM güvenlik konseyinde yer alamaması, gerçeğin apaçık
bir kanıtıdır.
Müslüman
toplumları insan saymayan BM, mandası altındaki sözde İslam ülkeleri
vasıtasıyla tevhid ehlini öyle aşağılayarak terörizmle özdeşleştirmiş ki,
haksızlıklara karşı direniş meşru bir hal almıştır. Hiçbir söylem, fikir, çıkar
veya sevda, adaletsizliklere hatta esarete gem vuramaz ve vurmamalıdır. Seküler barbar
yönetimler karşısında insanların haykırışları, BM düşünce düzeyindeki
devletleri sarsmakta; böylece toplumsal direnişler, bölücülük ve terörizmle
anılarak temize çıkılmaya çalışılmaktadır.
Oysa insanların
haksız ve adaletsizliklere karşı vuku bulan direnişlerde meydana gelen her
olayın sorumlusu BM ve devletlerdir. Ektiklerinin bedelini mal ve canlarıyla
biçen yönetimler, birkaç fail ya da bir örgüt bulmakla sorumluluklarından
kaçmamalıdırlar.
BM, her ne kadar
barış, demokrasi, özgürlük ve insanlıktan taraf denge kuran bir yapıymış gibi
algılansa da, nasıl insanlık düşmanı bir diktatörlük olduğu silahlara ayırdığı
bütçeler ve ürettiği en dehşetsi nükleer bombalarla kanıtlıdır. Ancak önlerinde
diz çöküp ruhlarına fiyat etiketi koymak suretiyle insanlıklarını satanları
dost; satmayanları ise terörist ve düşman belleyerek ya topluca kıymaya
kalkışır ya da mahkûm kılabilmek için entrikalarda sınır tanımazlar. Şükürler
olsun ki, bir şeyin olma takdiri yaratıcı ALLAH’ın iradesindedir. Aksi takdirde
muhalif tek bir canlı bırakmazlardı.
Neden her daim
insanlardan korkarlar biliyor musunuz; haksız ve adaletsiz olmalarından; yoksa
dürüst bir insanın yahut yönetimin beşerden korkabilmesi mümkün değildir.
Hâlbuki
insanlık, diğer bir ifadeyle insan hakları bir evrenselliktir Ki, bu
evrenselliğin kurallarını da yalnız yaratıcı koyar. Dolayısıyla BM ve
seküler-laik düşüncedeki devletlerin koyduğu kurallarla fitnenin önüne
geçilememekte; kaoslar, korkular, tehditler, mal ve can kayıpları önlenememekte;
insanın insana olan düşmanlığı ve katliamları engellenememektedir.
KISASA KISAS KADERİN YANİ ALLAH’IN BİR
HÜKMÜ OLMASINDAN HAKSIZLIK VE ADALETSİZLİKLERE KARŞI DİRENİŞ TARTIŞILMAZ BİR
MEŞRUİYETTİR.
Takdir edileceği
üzere BM’in asıl amacı; gökyüzüne yerleştirdiği yaratıcı Allah yerine yeryüzüne
hakim olabilmektir. Zaten seküler bir politika izlemesi de bu gerçeğin bir
kanıtıdır. Ki, Hıristiyanlık ve Yahudilikte de aynı inanç vardır. Peki, İslamla
özdeşleşmiş ülkelere ne demeli; nasıl Allah’a eş tutulan böyle bir düzeni
sindirebilmektedirler?
Çünkü onlar için
para yani ekonomi her şey demektir. Para yani ekonomi için göze almayacakları
hiçbir şeyleri olmadığından şeytan onları öyle kandırmaktadır ki, ya tevbe
ederek kurtulabileceklerini sanmakta ya da vahiy dışı inandıkları dinlerinin
fetvalarına aldanmaktadırlar.
DOLAYISIYLA TERÖRİZMİN İMPARATORU BM İSE;
BAŞKACA BİR TERÖRİSTİN VARLIĞINA VE VERECEĞİ ZARARA NE İNANIYOR NE DE
TANIYORUM.
“Kişi, dostunun
dini üzerinedir. Öyleyse, kimi dost edindiğine dikkat etsin.” Hz. Muhammed
“Ey İnsanlar!
Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası nâmına
bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah’ın verdiği söz gerçektir.
Sakın dünya hayatı sizi aldatmazsın ve şeytan, Allah’ın affına
güvendirerek sizi kandırmasın. “ (Lokman 33) “Ey akıl sahipleri!
Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” (Bakara
179)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder