Mühürler kasıtlı olarak basılmadı çünkü…
YSK KARARI VE REFERANDUM ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME…

YSK NEDİR, NE İŞE YARAR?
İlhan CİHANER
CHP İstanbul Milletvekili ve eski Erzincan Başsavcısı
Demokrasilerin olmazsa olmaz koşullarından birisi
seçimlerin yargı yönetim ve denetiminde yapılmasıdır. Nitekim Anayasa;
67. Madde : “…Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli,
tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve
denetimi altında yapılır…”
79.Madde; “…Seçimler, yargı organlarının genel yönetim
ve denetimi altında yapılır…”
Bu yönetim ve denetim işi, İlçe ve İl Seçim Kurulları
ile Yüksek Seçim Kurulu (YSK) aracılığıyla yapılır.
İlçe seçim kurullarının başkanı yargıçtır. İki üyesini
belli nitelikteki kamu görevlileri arasından kura ile seçilir. Diğer üyeleri
siyasi partilerin temsilcilerinden oluşur.
İl seçim kurulları hepsi yargıç olan üç üyeden oluşur.
YSK üyelerinin dördünü Yargıtay, üçünü ise Danıştay kendi
üyeleri arasından seçerler. İkişer üye de yedek olarak belirlenir. Yani YSK
üyelerinin tamamı “yüksek” yargıçtır. YSK Başkan ve Vekilini bu üyeler
seçer.
YSK ve il seçim kurullarında siyasi parti temsilcileri de
bulunur. Ancak bu temsilciler görüşmelere katılmakla birlikte oy
kullanamazlar.
Asıl belirleyici olan YSK’dır. Seçmen kütüklerini oluşturur,
ilkeleri belirler, genelgeler çıkarır, seçim materyallerini (zarf, pusula,
mühür, vs) temin eder, eğitimler verir, itirazların nihai olarak karara bağlar.
Anayasa YSK’nın genel görevini tanımlamış;
“Seçimlerin
başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü
ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden
sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları
inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme
görevi Yüksek Seçim Kurulunundur.Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine
başka bir mercie başvurulamaz.”
Bu kadar yetki şu nedenle verilmiş: Seçim güvenliğinin
sağlanması, seçimin adil ve dürüst yapılmasını temin etme. Ama görülüyor
ki bu güveni vermek bir yana YSK bizatihi seçim güvenliğine tehdit oldu. Adeta
bir millet, seçimde hırsızlık yapılmasın diye seçim güvenliği uzmanı kesildi.
Sadece bu bile YSK için yeterince utanç verici. Varlık nedeni seçimin
güvenliği olan bir kurulun “oy hırsızlığı” yapmaması için çırpınan milyonlar!
Seçim süreçlerini idare ederken uyacağı kanunlar da var
YSK’nın. Yani hukuk devletinin gereği olarak YSK da kanunlara uymak zorunda.
Kanunda açıkça düzenlenmiş bir konuda kanuna aykırı bir karar veremez.
Seçimlerle ilgili nerede her şeyi -mevzuat çerçevesinde-
belirleyen bu kurul, bir müddet öncesine kadar ülkenin en güvenilir
kurumlarından birisiydi. Referandum nedeniyle verdiği “tercih” mührü dışındaki
“evet” mührünü ve sandık kurullarının mührünü taşımayan oy pusulaları ve
zarfları geçerli sayarak varlık nedenini ve güvenilirliğini bir anda ortadan
kaldırdı. Hatta tüm kanunları değersiz metinler haline getirdi.
Son yıllarda örneklerini çok gördüğümüz “fiili durumu” geçerli
saydı.
Önce bir ara tespit; Bu tipik bir Fethullahçı yargı pratiğidir. Kumpas
davalarında çok sık gördük. CMK’nın emredici hükümlerini dinlemiyorlardı. Eğer
bir yargıç açık hükme rağmen tersine karar veriyorsa bu karar hukukun “yanlış” uygulanması
olarak ele alınamaz. Mutlaka ama mutlaka gizli ve/veya kirli bir gerekçesi
vardır.
Şimdi uymadıkları kanun maddelerini yazalım:
298 sayılı kanunun 77. Maddesi:
“Sandık kurulu, and içme, sandığı
yerleştirme,
kapalı oy verme yerini düzenleme işlerini bitirdikten sonra, hazır
bulunanlar önünde,
birleşik
oy pusulalarını sayar, her birinin üzerine, sandık kurulu mühürünü
basar, böylece
üzerinde
sandık kurulunun mührü
bulunan birleşik
oy pusulalarının sayısını tesbit eder. Birleşik oy pusulası kullanılmayan
seçimlerde,
ilçe
seçim
kurulu başkanından
teslim alınan ve ilçe
seçim
kurulu başkanlığı mühürünü taşıyan
özel
zarfları sayar, her birinin üzerine sandık kurulu mühürünü
basar, böylece
üzerinde
biri ilçe
seçim
kurulunun, diğeri
sandık kurulunun mühürleri
bulunan çift
mühürlü özel zarfların
sayısını tespit eder.”
Yoruma gerek var mı? Ama tekrar vurgulayalım ; “mührünü
basar” diyor kanun, basabilir değil, “BASAR!”
298 sayılı kanunun 101/1-3 Maddesi: Arkasında sandık
kurulu mührü
bulunmayan, … birleşik
oy pusulaları geçerli
değildir.”
Tekrar vurgulayalım;
Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan birleşik oy
pusulaları GEÇERLİ DEĞİLDİR. “Geçerli sayılabilir“ değil, “YSK karar verir”
değil, açık ve net GEÇERLİ DEĞİLDİR.
Kanun bu kadar açık ve kesinken, YSK gerekçesini iki gün sonra
duyurduğu bir karar verdi. Bu kararla sandık kurulu mühürünü taşımayan oy
pusulalarının geçerli sayılacağına karar verdi.
Doğal olarak bireysel vaka ve itirazlarla ilgili olarak
tartışmalı durumlarda karar verebilir. İşte Mühürün yanlış yüzeye basılması,
mürekkebin taşması böyle bir karardır.
Ama mühür yoksa genel bir kararla geçerlidir demesi açıkça
kanunu çiğnemektir.
Bu kararın hukuksuzluğunu madde madde yazmaya çalışacağım:
1- Bu madde yani pusulanın arkasının mühürlü olması şartı,
doğrudan sahte pusula ve zarf kullanımının önüne geçilmesi kadar o
pusulanın o sandıkta kullanıldığını garanti etmekiçin getirilmiştir.
Pusulaların filigranlı olması sadece doğrudan sahte pusula basılması yoluyla
yapılan sahteciliğe bir yere kadar engel olabilir. Kaldı ki filigran haricinde
çok daha yüksek güvenlikle basılan banknotların bile taklit edildiği günümüzde
filigran tek güvenlik gerekçesi oluşturmaz.
Her seçim/referandumda zarf ve pusulaların 400 lü paketlerle
gönderme zorunluluğu nedeniyle nerede ise seçmen sayısının üçte biri kadar
fazla pusula basıldığı gözetilirse, ancak kullanılmayan zarf ve pusulaların tam
bir envanteri çıkarıldıktan sonra usulsüzlük iddası filigran üzerinden değerlendirilebilir.
Filigran ve sair güvenlik önlemleri (teslim zinciri,
kurullardaki parti temsilcileri vs) yeterli olsaydı ayrıca mühür şartı
getirilmezdi. Özetle pusula gerçek olsa bile seçmenin oyunu o sandıkta
kullanıldığının garantisi mühürdür.
2- YSK başkanının ilk açıklaması, “dışarıdan
getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadığı sürece” mühürsüz oyları geçerli
sayacakları yolunda oldu. İşte sandık kurulu mühürü şartı bunun için var. Şimdi
sormak lazım sayın YSK ya; Bir seçmen olarak ben nasıl kanıtlayacağım bunu?
Verin oy pusulalarını kriminal laboratuvara inceleteceğim dersem verecek
misiniz? onlarca video toplu mühür basma vakasını gösterdi. Tek birisini
incelemeye aldınız mı? Kim, nasıl kanıtlayacak söyler misiniz? Yanımızda adli
bilirkişi mi taşıyalım?
3- YSK başkanı gerekçeli karar açıklanmadan ikinci bir
iddiada bulundu; “Vatandaşa verilen, akşamdan beri tartışmaya konu olan,
geçersiz olduğu ileri sürülen oy pusulaları ve zarfları; YSK tarafından
imal ettirilen, gerçek, doğru, sahte olmayan oy pusulası ve zarflardır. Sahte
olan oy pusulası ve zarf, zaten geçerli değildir. Kimsenin herhangi bir
şüphesi yok” .
Anladık milletin en az yüzde 49’unu “şüphesini” duymamış!
ya da “kimse” saymıyor! peki bu pusula ve zarfların hangileri
olduğunu nereden biliyor? çünkü aynı açıklamasında“Biz, şu anda itibariyle bin
midir, 5 bin midir, 10 bin midir, 20 bin midir; gerçekten bilmiyoruz. Bunlar
itiraz üzerine yeniden geldiğinde, gelir mi, gelmez mi; onu da bilmiyorum. Bir
bakılır. Şu anda ne bizim ne siyasi partilerin kaç tane böyle oy var, onubilmemiz
mümkün değil” demiş! o zaman sahte olup olmadığını nasıl incelediniz?
4- Arka arkaya kısa aralıklarla seçimler yaşadık. Tüm
partilerin yanında, Hayır ve Ötesi, Oy ve Ötesi gibi oluşumlar ve örgütlü
olmayan yurttaşların farkındalığı bu kadar fazla iken, verilen onca eğitim ve
genelge varken, bu kadar yaygın mühürsüzlük ve eksik ya da fazla zarf pusula
vakası olağan değil. Henüz itiraz gelmeden YSK’ya başvuru yapanın AKP li
temsilci olması, aşağıdaki senaryoları akla getirmektedir.
a-) Mühürler kasıtlı olarak basılmadı. Böylece Hayır
çıktığında aynen 2014 Yerel Seçimlerinde Bitlis Güroymak’ta olduğu gibi iptal
ettirilme alternatifi rezerv tutuldu.
b-) Doğrudan doğruya her sonucu tartışmalı hale
getirmek.
Her halükarda bireysel ya da arizi olmadığı anlaşılan sayı
ve yoğunlukta vaka söz konusudur. Ancak YSK nın kararı ile birçok yerde
mühürlerin sonradan basılarak ikmal edildiği bu haliyle gerçek boyutun ölçülemez
hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu bile başlı başına bir şaibe ve iptal
nedenidir.
5- Bu referandumda çok fazla başkası yerine oy kullanma
vakası da oldu. Bu gibi durumlarda asıl seçmen oy kullanamadı. Ankara
milletvekilimiz Ali Haydar Hakverdi yerine oy kullanan bir kişi imza aşamasında
tespit edildi. Madem gerekçe de belirtildiği gibi; “Sandık seçmen
listesinde yazılı herkesin oy kullanma hakkı bulunmaktadır. Anayasanın 67 ve
90/5. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu Protokolün 3.
maddesi birlikte değerlendirildiğinde, sandık
kurullarının hata veya ihmali sonucu mühürlenmeyen oy zarfı ve oy
pusulası ile kullandırılan oyların geçerli kabul edilmesi gerektiği
sonucuna ulaşılmıştır.”
Ve madem ki “sandık kurullarının görevini yapmamaları seçmenin hakkını
kullanmasına engel olamaz” , o zaman yine soralım sayın YSK’ya yerine
oy kullanılan seçmenin günahı ne? onlarında oy kullanabileceğine dair bir karar
vermediniz?
Ne yapılmalı?
Toplumun nerede ise yarısı bu seçime hile karıştırıldığına
dair kanaati tamdır. YSK bu güvensizliği ortadan kaldırmak zorundadır. Mühürsüz
pusulaların geçerli sayılması yalnızca gerekçelerden birisi. Ortaya
dökülen görüntüler, tehditle oy kullanma vakaları, özellikle güneydoğuda
müşahitler ve parti temsilcileri olmadan yapılan sayımlar, mükerrer oy
kullanmalar, toplu oy kulanma görüntüleri, vs. Bu kadar önemli değişiklikler bu
kadar şaibeli bir referandumla yapılırsa ölü doğar. Zaten alabildiğine
hukuksuz, gayri adil bir propaganda süreci bu değişikliğin “meşruiyetini”
önemli ölçüde sakatlamıştı.
Yüksek olasılıkla YSK Başkanı kendisine güvenilmesini
bekliyordur. Ama kusura bakmasın bugüne kadar yaptıkları,
Fethullahçıların yargıya egemen olduğu dönemde yaptığı görevler ve hakkında bir
FETÖ itirafçısının beyanları bu güveni duymamıza engel. Hukuk katledilirken
sesini duymadık hiç. Kurumsal güvenden de bahsetmeyin bize. İşte KPSS
sınavları.
Çok daha basit usulsüzlük iddialarıyla Avusturya Anayasa
Mahkemesi 2016 başkanlık seçimlerini iptal etmişti. Bu şaibeyle devam edilemez.
Bu iddia edildiği gibi bir mızmızlanma ya da yenilgiyi kabullenmemek
değil.
Yapılması gerekenler: Öncelikle tam kanunsuzluk nedeniyle referandumun
iptali gerekir. Raporlanan usulsüzlükler hakkında etkin bir soruşturma
başlatılıp, örgütlü bir girişim olup olmadığı, sahte materyal kullanılıp
kullanılmadığı, toplu mühür basılıp basılmadığı, gizli sayım yapılıp
yapılmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
Haa diyorsanız ki bize ne sizin güveninizden, meşruiyetten o
zaman hepimizi zor günler bekliyor demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder