Aslında Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren farklı
kelimelerle ifade edilse bile hedef aynıdır. Büyük Türkiye. Tıpkı Osmanlı
dönemindeki “Kızıl Elma” ideali gibi. Bir yanlış anlamayı düzeltelim. Büyük
Türkiye derken kalkınmış, müreffeh ve güçlü bir Türkiye’den bahsediyoruz.
Büyüklükle elbette sınır genişlemesinden bahsetmiyoruz.
Başka bir deyişle ülkemizin Kurucu Önderi Atatürk’ün dediği
gibi “Yurtta Barış, Dünyada Barış” düsturu içerisinde var olan ama
“medeniyetimizi, çağdaş ülkeler seviyesinin üstüne çıkarmayı” hedefleyen bir
ülkeden bahsediyoruz. İşte bunun için “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” sözünü çok
seviyorum.
Çünkü güçlü Ordu var ise caydırıcılık vardır. Ülkede güven
ve huzur vardır. Güçlü Orduları olmayan ülkeleri gördük ve görmeye devam
ediyoruz. Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya hemen aklımıza gelen ve
durumlarından ders alınması gereken ülkelerdir.
Pekâlâ, bir ülkenin kalkınmış ve ordusunun da güçlü olması
için ne gereklidir? Elbette Milli bir Siyasi İrade gereklidir. Son günlerde
bazı siyasilerimiz diyorlar ya “Milli ve Yerli” diye bizde “Milli ve Yerli
Siyasi İrade” diyebiliriz. Ülkemiz için diyecek olursak gelmiş geçmiş bütün
Siyasi İrade mensupları tüm imkânsızlıklara rağmen ülkenin gelişmesi için
ellerinden geleni yapmışlardır.
Mesela, efsane Başbakan merhum Menderes dönemini gözümüzün
önüne getirelim. Onun döneminde Türkiye’nin sınıf atlaması dillere destandır.
Şeker Fabrikalarından Çimento Fabrikalarına, yollardan alt yapı yatırımlarına
kadar her konuda ülkenin hamle yaptığı yıllar olduğu unutulmamalıdır. Ha bir
şey daha unutulmamalıdır. Tarihi olayları kendi tarihi şartları içinde
değerlendirilmelidir.
Gelelim merhum Demirel'in Başbakanlığı dönemine. Barajlar, Petrol
Rafineriler, Elektrik Santralleri, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), İskenderun
Demir Çelik Fabrikası, Boğaziçi Köprüsü, Seydişehir Alüminyum Fabrikası gibi
sıralamakla bitmeyecek sanayileşme ve kalkınma hamlelerinden bahsetmemiz
gerekir.
Kalkınma deyince Merkez Sağın 3. halkası olan merhum
Özal’dan bahsetmeden geçemeyiz. Türkiye’ye yepyeni bir vizyon kazandırdı.
Otoyollar, 2. Boğaz Köprüsü, Turizm yatırımları, Savunma Sanayi Projeleri,
Toplu Konut yapımı gibi konular başta olmak üzere çok büyük projelere imza
attı.
Yukarıda Merkez Sağın üç önemli halkasını anlatmaya
çalıştık. Yani Menderes, Demirel ve Özal dönemlerini özetledik. Başka bir
deyişle Menderes’in Demokrat Partisi (DP), Demirel’in Adalet Partisi (AP) ve
Doğru Yol Partisi (DYP) son olarak ta Özal’ın Anavatan Partisi (ANAP)
dönemlerini ima (!) etmeye çalıştık.
Biz burada Büyük Türkiye yolunda yürüyen bir geleneği yani
Merkez Sağı anlatıyoruz. İyi de şimdi o geleneğin esamisi okunuyor mu? DYP ve
ANAP’ın bileşkesi olan günümüz DP’sinin son haline bakalım. 7 Haziran 2015
Genel Seçimlerinde aldığı oy 75.784 yani yüzde 0.16 (binde on altı). Son
1 Kasım 2015 Genel Seçimlerinde ise 69.370 oy almış! Oy oranı % 0.15 (binde on
beş)’e düşmüş. Günümüz DYP’si ise son seçimlerde 14.087 oy almış! Oy oranı yüzde
0.06 ( binde altı) ! Aynı gelenekten geldiğini iddia eden AP diye de bir parti
2015 yılında kurulmuş. Henüz seçimlere katılmış değil!
E, ne yani? Koskoca bir gelenek olan Merkez Sağ geleceğe yön
verecek durumda değil! Hepsi bindelik partiler durumuna düşmüşler! Okuyucunun
zamanını aldığımıza değmezler diyeceğim ama ben öyle düşünmüyorum. Ülkenin
bugünkü durumunu görüp de “Ey Merkez Sağ, neredesin?” demeyen var mı,
acaba? Ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder