HASBİHÂL
DOKUNULMAZLIK
Mehmet Şükrü BAŞ
Sevgili okurlarım!..
Bu ülke neden arpa boyu yol almıyor veya alamıyor biliyor
musunuz?
Kalıcı ve caydırıcı yasalarımız veya anayasamız olmadığı
için,
İleriyi görmediğimiz için,
Günübirlik yasalar ve mevzuatlarla yönetildiğimiz için,
Aklı başında yöneticilere hasret kaldığımız için…
***
Ülkemizin şuanda içerisinde bulunduğu bu vahim duruma
bakıyorum dün ne ise bugün de aynı... Değişen bir şey yok.
Konu aynı, konu mankeni aynı,
Söz aynı, kelam aynı,
Söylem aynı, eylem aynı,
Hamam aynı tas aynı,
Sadece tellaklar değişmiş.
***
25 Temmuz 2007 tarihinde bir konuyu sayfamıza taşımış ve
“Dokunun şu dokunulmazlara” diye adeta feryat etmişiz.
Hiç kimseler duymamış bu feryadımızı,
Hiç kimseler dokunmamış dokunulmazlık zırhı altında
bazılarının bölücülük ve yıkıcı faaliyetlerine. Aradan geçmiş ay ve yıl
itibariyle tam sekiz koca yıl yine aynı söylem ve yine aynı eylemler zadece
mankenler değişmiş.
Ülke perişan, millet perişan, devlet perişan.
Ocaklara ateş düşmüş analar, babalar, eşler, yavuklular
yetim kalan çocuklar ağlıyor bir ulus ağlıyor.
Kan gövdeyi götürüyor Yüce Meclis çatısı altında hainlere
arka çıkılıyor, destek veriliyor.
Dağdaki teröriste methiyeler diziliyor kim diziyor, Bunun
cevabı sekiz sene ence yazdığımız yazının içerisinde…
Buyurun birlikte okuyalım 25 Temmuz 2007 tarihli yazımızı.
DOKUNUN ŞU DOKUNULMAZLARA!..
“Adamın kafasını kırmışlar. Adam kan revan içinde avazı çıktığı
kadar bağırıyor “Ah arkam vah arkam” Yanına varıp baktıklarında kafasında
kanlar aktığını ancak arkasında her hangi bir yara ve berenin bulunmadığını görünce
soruyorlar “Arkadaş senin kafanı kırmışlar arkanda ne var ki?” Adam bu soruyu
kendisine soranlara garip garip bakarak! “Arkam olsaydı kafamı kırabilirler
miydi? demiş.
Bizde bu gün 550 kişinin ya ilk defa yâda yeniden
dokunulmazlık zırhına büründüklerini, arkalarını yine sağlama aldıklarını
görünce bir sade vatandaş olarak ilgililere diyoruz ki;
Biz milletiz. Bizim vekillerimize dokunulmazlık zırhı
veriyorsunuz da biz asıllara neden dokunulmazlık zırhı vermiyorsunuz?
Bana da bir dokunulmazlık zırhı verin!.
Merak etmeyin ülkemin birlik ve beraberliğine, gönderdeki
ay-yıldızlı bayrağıma, kışladaki sancağıma, ülkemin her karış toprağına sahip
olacak onlara asla ve asla kem gözle bakmayacağım.
Hırsızlık yapmayacağım,
Kimseyi kandırmayacağım.
Hayali ihracatla, hayali faturayla devletimi
dolandırmayacağım.
İhalelere fesat karıştırmayacağım.
Çalmayacağım çırpmayacağım.
Lütfen bana da bir dokunulmazlık gömleği verin.
Korkmadan çekinmeden ülkemi ve ülkemin her değerini
koruyabileyim. Ülkeme sövenleri, ihanet edenleri, ülkemin kaynaklarını
kurutanları, kanımızı emenleri gece gündüz yâd edeyim.
Ülkemin temeline dinamit koyanları, askerimi, polisimi şehit
edenleri, kamu malına zarar verenleri sabah akşam günde beş defa yâd edeyim.
BU KADINI KİM
KONUŞTURUYOR?
2007 seçimlerinden bir gün önce ülkenin en yüksek tirajlı
gazetesi olan Hürriyet’te bir başlık “Bu kadını kim konuşturuyor” bu kadın
dediği kapatılan DEP’in eski milletvekili Leyla Zana bağımsız adayların
mitinglerinde terörist başına "Önderimiz İmralı’da" dediği için
hakkında soruşturma açılan ve ırkçı politik söylemleriyle dikkati çeken Zana,
Iğdır’daki mitingte de Türkiye’yi geren sözler sarf etmekten de vaz geçmedi.
Zana, "Artık Türkiye’nin eyaletlere bölünme zamanı gelmiştir. Ankara;
Türkiye’yi eyaletlere böl ve Kürdistan eyaletini kur" diyerek adeta
emirler yağdırmıştır.
Gördünüz mü neden dokunulmazlık gömleği istediğimi. Bu kadın
istediği gibi konuşuyor ben konuşamıyorum. Çünkü beni koruyacak bir gömlek beni
koruyacak bir yasa yok.
***
PKK örgütüne “üye" olmaktan İstanbul 10'uncu Ağır Ceza
Mahkemesi'nde tutuklu olarak yargılanan İstanbul 3. Bölge Bağımsız Milletvekili
adayı olan Sebahat Tuncel seçimi kazandığından bu günlerde mazbatasını alarak
meclise girecektir. Ne diyelim oda dokunulmazlık zırhına bürünecek oda Leyla
ablası gibi Türkiye’nin bölünmesini gündeme getirecek ve Atatürk’ün kurduğu
meclis çatısı altında zehrini kusacaktır. Milletvekili olması sıfatıyla
üzerindeki dokunulmazlık zırhı içerisinde hiç kimseden çekinmeden yasalardan
korkmadan eylemini sürdürecektir.
Böyle bir oluşum hangi Türk evladını rencide etmez? Merak
ediyorum:
***
Her seçim arifesinde siyasilerimiz meydanlarda “İlk iş
olarak dokunulmazlıkları kaldıracağız” şeklindeki yalanlarının sadece Meclis
kapısından geçinceye kadar geçerli olduğunu bu kapıdan girince her vekilin
mutlaka dokunulmazlık zırhına muhtaç olduğunu görüyoruz.
Hal böyle olunca yalanın, talanın, hırsızlığın, yolsuzluğun,
zimmetin, suiistimalin yanında güzel ülkemizin bölünmesi dahi telaffuz edilmeye
başlanıyor. Ve bunun adına da ne yazık ki dokunulmazlık deniliyor.
Bu zırhı giyen suç işleme eğiliminde olan bazı vekillerin
(burada yazsam suç olur Sebahat Tuncel’in boşalttığı yeri ben doldururum)
iştahı kabarınca suiistimaller, yolsuzluklar ayyuka çıkar. Olan ülkemize olur
onurumuz ve kişiliğimiz ayaklar altında pas pas olur. Yüce meclisin
saygınlığına halel gelir.
***
Bu yüzden:
2007 seçimleri öncesinde Yeni bir umut olan bu yeni
hükümetten rica ediyoruz. ‘Ne olur şu dokunulmazlık zırhını kaldırın, rüşvete,
hırsızlığa, yolsuzluğa, vatana ihanete yol vermeyin, dokunun şu dokunulmazlığa
insanın alnı açık olsun, suçların karşısında dokunulmazlık bir kalkan olmasın.’
Ah dokunulmazlık ah seni kim icat ettiyse mezarında
yatmasın!!!
Bu yazdıklarımın da lütfen altını çiziniz…
Eğer ki kürsü dokunulmazlığı arkasında Yüce Meclis bir
gösteri salonu haline getirilir ve ipin ucu kaçırılırsa Allah korusun
korktuğumuz şeyler o zaman başımıza gelir. “ demişiz…(25.07.2007)
***
Ve o gün korktuklarımız bu gün bir kere daha başımıza gelmiş
durumda.
Sayın hükümet artık ne yapacaksanız yapın bu ülkede hiç
kimseye suç işleme özgürlüğü vermeyin. Vatanın birlik ve dirliğine, vatanın
bölünmez bütünlüğüne, bayrağımıza, sancağımıza uzanan her kirli eli kırın
artık.
Bu cennet vatanda ülkemize milletimize eylem ve söylemleri
ile zarar veren baykuşların kanat çırpmasına izin vermeyiniz artık.
Millet sizden bunu bekliyor.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 05 Ağustos 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder