25 Mayıs 2015 Pazartesi

OY Namustur, sakın namussuzların oyun'una gelmeyin!...

Namuslular da, EN AZ "namussuzlar kadar" cesur, atılgan, çalışkan ve sağlam; Bilhassa çok onurlu, mutlak sorumlu ve her daim bilinçli, "farkında" olmalıdırlar!..

Her derece ve düzey SEÇİM'lerde; Seçim sürecinin en onurlu biçimde; Eşit, adil, saydam ve dürüst işlemesini sağlayamayan; Sandığa var gücüyle sahip çıkmayan; Seçim öncesi hazırlık dönemi ve sandık başı ile seçim sonrası hile-desise, alçaklık ve nitelikli sahtekârlıklara karşı "YETERLİ VE GEREKLİ" önlemleri almayan ve "ta ki, gerçek, adalet ve hakikat tecelli edinceye kadar" tam bir dirayet, yüksek irade ve faziletle hukuk mücadelesi vermeyen Parti "keellem yekün yok", mensupları ve bilhassa sorumlu yöneticileri onursuz, sorumsuz, namussuz, insanlık, adalet, hukuk ve millet düşmanı hükmündedir!... 
ÇÜNKÜ!.. 
"Hüküm ve Hikmet, sadece ve yalnızca ADALET ile kaim ve mümkündür"
B İ L İ N E  

19 Mayıs 2015 Salı

İKTİBAS ::: ÇOK "soylu" BİR (POLİTİK-acı) SİYASETÇİ; Gazetenin notu: Mevzuat onları bu hale getiriyor!...

Trabzon halkı buna oy verirse; Ya "bütün soy değerlerini yitirmiş" ya da "soydan bozuk, asaleten soysuz" demektir!... Hakikatte hilâf yoktur biline..

Çok “Soylu” bir siyasetçi!..
Emin ÇÖLAŞAN
 ​Sevgili okuyucularım, Türkiye tam bir dönekler ülkesi oldu. Piyasada çok sayıda dönek siyasetçiler, gazeteciler vesaire at koşturuyor.Bunlar dün ana avrat sövdüklerinin bugün kucağına oturanlardır.
Dün övgü yağdırdıklarının bugün karşısına dikilenlerdir.
Adam düne kadar Fethullah’ın sağ kolu ve gazetedeki sözcüsüydü. O bir şey yazınca hocaefendinin onayından geçmiş olduğunu herkes bilirdi.
Gün geldi, 180 derece döndü ve cemaate sövmeye başladı.
Adam Tayyip’e en ağır sözlerle saldırırdı. Gün geldi AKP’ye girdi, yükseldikçe yükseldi ve genel başkan yardımcısı oldu.
Şimdi Trabzon’dan milletvekili adayı!
Sözünü ettiğim soylu siyasetçinin adı Süleyman Soylu…
* * *
Geçmişte DYP gibi çeşitli partilerde görev aldı, ismi var cismi yok Demokrat Parti’nin genel başkanlığını yaptı.
Baktı ki olmuyor, en sonunda AKP’ye transfer oldu.
Transfer olayı öncesinde AKP ve Tayyip için en ağır sözleri söyler, onları köşeye sıkıştırırdı.
Tayyip için “Padişah olmak istiyor” diyen kendisiydi.
Bakalım daha başka neler söylemiş!..
Tayyip’in attan düşmesi sonrasında:
“Atın üzerinde duramayan ülkeyi de yönetemez. Hükümet yolsuzluk çukurunun içindedir. Bu hükümete zıkkımın kökünü göstereceğiz…”
2008 yılında Aliağa’da: “Bu ülkenin herkese çatan ve kaos (kargaşa) yaratan bir başbakanı (Tayyip) var. Akşam eve gittiğinde karısının ve çocuklarının yüzüne nasıl bakıyor. Boynu bükük kalan esnafın ve çiftçinin yerine kendini koymuyor.”
“Kendisini Adnan Menderes’e benzetiyor. Onun adını bir daha ağzına alma. Sen kim Menderes kim…”
* * *
2008 yılında İzmir’de: “Hükümet yanlış ekonomi politikalarıyla bayramları da millete zehir etti. İnsanlarımız gülmeyi unuttu. Paçalarından yolsuzluk akıyor. Türkiye’de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır.”
2009 Kocaeli: “Halk 29 Mart’ta (yerel seçimlerde) hükümete zıkkımın kökünü gösterecek. Her üç gençten biri işsizlik girdabının içinde.”
2009 Derince: “Yolsuzlukla mücadele edeceğim diyen hükümet Türkiye’yi yolsuzluk çukuru içine batırdı. Tüyü bitmemişin hakkını yedirmeyeceğiz dediler ama her gün tüyü bitmemiş üzerinden siyaset yapıyorlar. Başbakan bu ülkeyi rant ülkesi yapmayacağım dedi ama rantın babasını getirdi.”
2009 Kastamonu: “Seçim sürecinde çok manidar işler oluyor. Başbakan kendisini padişah olarak görmek istiyor. Ülkemizde sadaka kültürü var. Türkiye’de her üç kişiden biri fukaralık sınırının altındadır. Eleştirilmesi gereken, insanları bu duruma düşüren hükümettir.”
* * *
Geçmişte söylediği bu sözlerin mürekkebi bile henüz kurumadı. Meydanlarda ve kapalı salon toplantılarında alırdı mikrofonu eline, bunları bağıra bağıra söylerdi.
İşin ilginç yanı, söylemlerinin hemen hepsi iki konu üzerinde yoğunlaşırdı.
- Tayyip’in padişahlık özlemi.
- Yapılan yolsuzluklar ve vurgunlar.
O zaman haklıydı, doğruları söylüyordu.
* * *
Yıl 2012…
Sonrasında neler oldu, nasıl pazarlıklar yapıldı ve ne gibi kulisler döndü bilinmez, bizim Süleyman büyük bir başarıyla adımını AKP’nin tam göbeğine attı.
Ama bu da yetmedi!..
İçeride görülmemiş bir hızla yükseldi veya yükseltildi, şimdi AKP’nin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan yardımcısı olarak görev yapıyor.
Geçmişte söylediği sözleri herhalde unutmuştu!
Yeni partisinden hiç kimse karşısına geçip “Eyy Süleyman geçmişte sen bize hakaretler yağdırırdın. Önce bu sözlerini geri al bakalım” demedi.
Kendisi de bu konuda hiçbir açıklama yapmadı, yapamadı.
Saf değiştirmiş olması yeterliydi!
* * *
Evet, Süleyman şimdi AKP Trabzon listesinde milletvekili adayı…
Hem de birinci sırada!
Önümüzdeki dönem Meclis’te olacak, orada da kürsüye çıkıp nutuklar atacak…
Geçmişte Tayyip ve AKP için söylediği sözler elbette gündeme gelecek, kendisine sorular sorulacak.
Acaba o zaman ne diyecek?..
Şimdi Trabzon’da seçim çalışması yapıyor.
Trabzon’da bir seçmen şunu sorsa nasıl bir yanıt verecek?
“Yaaa Süleyman, sen kısa süre öncesine kadar bunları söyleyen biriydin. Şimdi hangi yüzle bizden Tayyip ve AKP adına oy istiyorsun?.. O günlerden bu yana ne değişti de sen böylesine döndün?..”
* * *
Sevgili okuyucularım, zamanla her insanın fikirleri ve görüşleri bir miktar değişebilir ama 180 derece dönmek epeyce zordur! Her babayiğidin harcı değildir!
Bizim siyasetçilerde ve gazetecilerde bunu ne yazık ki çok sık görüyoruz.
Ama bizdeki döneklerin durumu, neden döndüklerinin açıklaması epeyce farklı!..
Onlar güce tapanlardır. 
Gücün karşısında ya korkmuşlardır, ya da kendilerine yeni avanta kapıları açılmıştır. 
Bu gibileri toplumun iyi tanıması gerekir.
Kendimden örnek vereyim!
Ülkemizi soyan hırsızları, namussuzları, şeriat düzeni getirmek için çaba harcayan din bezirgânlarını, yalancıları ve sahtekarları günün birinde övmeye başlarsam, başka bir deyişle onurumu yitirip “Dönek” olursam, biliniz ki aynı şeyler benim için de geçerlidir. 
Sizden ricam, o zaman suratıma bile bakmayın.
Arkamdan ve yüzüme karşı “Döneeek” diye bağırın.
Allah hiç kimseyi dönek yapmasın.
Amin!
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: Gazeteci abimiz Oktay Ekşi’nin eşi saygın bilim insanı Prof. Dr. Aysel Ekşi aramızdan ayrıldı. Oktay abiye ve bütün ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin.
--
Emin Çölaşan: İyi çalışmalar saygılar
-----------------
Bankaları soyarken kar maskesi ülkeleri soyarken din maskesinin yeterli olduğu ülkedir benim Ülkem

7 Mayıs 2015 Perşembe

İKTİBAS: "UZUN ADAMIN KISA HİKÂYESİ" Yılmaz Özdil (İktibas; SÖZCÜ_7 Mayıs 2015)

UZUN ADAMIN KISA HİKÂYESİ
Yılmaz Özdil
(İktibas; SÖZCÜ_7 Mayıs 2015)
2002…
Yeni Şafak gazetesine anlattı: “İlkokulda harçlığımı çıkarmak için kağıtlı şeker satardım. Simit 10 kuruştu, akşamdan 2.5 kuruşa bayat simit alırdım, anneciğim onları buhara yatırırdı, 5 kuruşa satardım.”
*
2007…
Sabah gazetesi hayatını dizi yaptı: “Okula giderken soğuk günlerde dahi otobüse binmezdi, durumları müsait değildi, limon satardı.”
*
2009…
New York’ta Levin Enstitüsü’nde konuştu: “Küçük Tayyip okula yaya giderdi, ayakkabılarım delik deşikti, kışın ayaklarımın kızardığını bilirim.”
*
2010…
Açılım vesilesiyle Dolmabahçe’de topladığı sporculara konuştu: “Spor ayakkabılarım yırtıktı, yenisini alacak gücümüz yoktu.”
*
2011…
TRT’de “Ben Öğrenciyken” isimli programda anlattı: “Okula yamalı ayakkabılarla gidiyordum, annem bakraçlara buz koyardı, su ve simit satardım, kağıt yumaklarından, bez parçalarından top yapardım.”
*
2012…
Uluslararası Teknoloji Kongresi’nde konuştu: “Çamaşır makinemiz yoktu, eşim dört evladımızın bezlerini elleriyle yıkayarak büyüttü, çocukken oyuncağım yoktu, kırtasiyeciden uçurtma alamazdık, gazete kağıtlarından, undan yapıştırıcıyla uçurtma yapardık.”
*
2013…
Beyaz TV’de “Usta’nın Hikayesi” belgeseli yayınlandı: “Çocukken hiç bisikletim olmadı, bisiklet alabilecek durumda değildik.”
*
2014…
Gazeteci Sabahattin Önkibar, Şevket Kazan’ın kendisine anlattıklarını yazdı: “Belediye başkanı olmadan önce bakkal defterleri tutuyordu, geçinemiyordu, kirasını ödesin diye partiden para gönderiyorduk.”
*
2015…
Kendisi açıkladı:
“Sarayım 1 milyar dolar!”