EYVAH! YİNE SÜTTOZU
Mehmet Necati GÜNGÖR
Tarihte Türkiye ve İslam coğrafyasına yönelik ne kadar hinlik varsa, bunların tamamı ABD-İngiltere ve İsrail üçlüsünün eseri olduğuna inanırız.
Bu inanç bizi her zaman teyid etti.
Bu devletlerin hiç birisi bu coğrafyanın insanlarına ve ülkelerine dost olmadılar.
Her türlü tertibin, darbelerin, ihtilâllerin ve huzursuzsuzlukların hazırlayıcısı oldular.
Amerika’dan süttozu ve süt ürünleri ithal edileceğini sosyal medyada okuyunca gayri ihtiyari olarak “Eyvah!” dedim.
Çünkü süttozu bizim için uğursuz bir meta.
Arkasından hemen barış gönüllülerini gönderirler.
Bu iki unsur birleşince de o ülkede yönetim değişir.
Demokrat Parti böyle uzaklaştırıldı.
Önce süttozu ile girdiler, sonra barış gönüllüleri derken; ilk darbeyi Köy Enstitülerine vurdular.
Köy Enstitülerini kapattırdılar.
Bu eğitim kurumlarının ülkemizin geleceği açısından nasıl büyük önemler taşıdığını anlatmaya gerek yok. Hepimiz biliyoruz.
12 Eylül de onların eseriydi.
“Bizim çocuklar” dedikleri de bu darbeyi gerçekleştirenlerdi.
Türkiye, o dönemde sağdan ve soldan çok büyük acılar yaşadı.
O dönemin yaraları halâ sarılamadı.
Ülkeyi bu günlere getiren yollar o dönemde döşenmeye başladı.
Komünizmle Mücadele Derneklerini kurdurarak, “yeşil kuşak” projesinin temellerini atmaya çalıştılar.
Arkasından “ılımlı islâm” tasavvurları geldi.
22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi projesi bütün bunlara paralel yürütüldü. Amaç buydu.
Irak’ı, Libya’yı çökertmekle kalmadılar, işin içine Suriye’yi de kattılar. Tunus, Mısır, Bahreyn, Ürdün, Yemen; karışıklık çıkarttıkları diğer Arap ülkeleriydi.
Şimdilerde Suriye üzerinde çalışıyorlar.
Ne yazıkki bizi de bu bataklığın içine çektiler.
Şimdi, ekonomik darbe ile Türkiye’yi dönüştürmek istiyorlar.
Süttozu bu yüzden bizi korkutuyor.
Yine bir planları var endişesine kapılıyoruz.
Çok dikkatli olmamız gereken bir dönemdeyiz.
Yersiz inatlaşmaların, pahalı hataların bizi bu noktaya getirdiğini artık görmeliyiz.
Türkiye’nin çok iyi yetişmiş evlatları, ekonomistleri, hukukçuları, diplomatları var.
Onlardan yararlanarak ekonomimizi krizden çıkarabiliriz.
Hukuk devletini bütün kurum ve kurallarıyla inşa ederek dünyayı bu yolla kıskandırabiliriz.
Bu işi toparlamak, her şeyden önce işleri bu noktaya getiren iktidara düşüyor.
Diken, battığı yerden çıkarılırmış.