2 Ekim 2018 Salı

Haber.Makale: "DEVLETİMİZİN RESMİ BELLEĞİ RESMİ GAZETENİN ÖNEMİ" (Resmi Gazete yayınına, sadece Sakarya’da cephe savaşı yapıldığı günlerde bir süre ara verilmiştir) Hüsnü MERDANOĞLU (E. Başbakanlık Uzmanı)


DEVLETİMİZİN RESMİ BELLEĞİ RESMİ GAZETENİN ÖNEMİ (*)
Hüsnü MERDANOĞLU
(E. Başbakanlık Uzmanı)

Demokrasiyle yönetilen devletlerde yönetenlerin ve yönetilenlerin uyacakları yasalar ve benzeri yaptırımı olan yazılı hukuk kuralları, herkesin kolayca anlayacağı bir dille hazırlanır, olabildiğince yaygın iletişim organlarıyla yayınlanır ve duyurulur. Bu hukuk kuralları devletin belleği özelliğinde, en güvenilir başvuru kaynağı oldukları için her hangi bir çelişki durumunda yararlanmak üzere güvenli ortamda arşivlenir, korunur ve yararlanmak isteyenlerin hizmetine hazır halde bulundurulur.
Ülkemizde devlet belleği özelliğine sahip kaynakların başında, Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazetesi ve bu gazetenin geçmişten günümüze kadar korunan arşivi gelmektedir. Öncesi Osmanlı dönemine dayana “T.C. Resmi Gazete” başlığı altında yayınlanan bu devlet belleği kimi aşamalardan geçerek ve korunarak günümüze ulaşmıştır.
İlk Resmi Yayın Takvimi Vekayi
Tarihimizde, Resmi Gazete özelliğini taşıyan ilk yazılı kaynak, dünyadaki yayım yaşamından yıllar sonra 1831 yılında yayımına başlanılan “Takvimi Vekayi” dir. II. Mahmut’un bu konudaki “iradesi”nde; bir resmi yayın kaynağına ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır.
Dünya devletlerinin yayına verdikleri öneme rağmen geçte olsa, Osmanlı dönemi yöneticilerinin desteğiyle yayınlanan Takvimi Vekayi’nin, Osmanlıca ile birlikte diğer dillerde de yayımlanan ilk resmi gazete olması, halkı bilgilendirme görevini üstlenmesi nedeniyle de ayrı bir önem taşımaktadır.
Takvimi Vekayi’nin sayfaları arasında kuşkusuz tarihimizde iz bırakan birçok haber ( o dönemde devlet görevlilerinin gezileri ve resmi ziyaretler de Takvimi Vekayi’de haber olarak yer almıştır) ve kararlar yayımlanmıştır. Örneğin; 11 Nisan 1920 (1336) tarihli ve 3824 sayılı Takvimi Vekayi’nin yakın tarihimiz yönünden ve arşiv belgesi olarak ayrı bir önemi bulunmaktadır. Takvimi Vekayi’nin söz konusu tarihli sayısını önemli kılan neden; ülkemizin emperyalist güçler tarafından işgal olunması üzerine durumdan görev çıkararak, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızı başlatan başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Kuvayı Milliye’nin (Ulusal Güçlerin) öncülerinin idama mahkûm edilmeleri ile ilgili fetvanın yayımlanmış olmasıdır.
Bir başka belge ise; Takvimi Vekayi’nin 23 Ekim 1921 tarihli nüshasında yayınlanmıştır. Altında dönemin padişahı (anı zamanda halife) VI. Mehmet Vahdettin’in imzası olan kararname ile ayet ve hadislerin Türkçeye çevrilmesi, Türkçe olarak açıklanması yasaklanmıştır. (Anlaşılan o ki, Kuvayı Milliye’nin çabalarının Kur’an ve hadislere aykırı olmadığını vaaz ve hutbeleri ile açıklayan Mehmet Akif’in –Ersoy- açıklamalarından halkın, inandığı dini doğru anlaması önlenmek istenmiştir.)
Birçok örneği verilebilecek olan bu tarihi gerçekler; Takvimi Vekayi’nin arşivi günümüze kadar saklanıp korunduğu için, somut şekilde incelenip açıkça görüle bilinmektedir.
TBMM’nin Resmi Yayını Cerideyi Resmiye,
Türkiye Cumhuriyeti’nin öncesini, Osmanlı İmparatorluğu oluşturduğu gibi Takvim-i Vekayi'nin devamı olarak da, Cerideyi Resmiye gazetesi kabul edilmiştir.
Şunu da belirtelim ki o günler; Kuvayı Milliyecilerin haklı uğraşlarında kamuoyu oluşturmak için çok zor koşullarda çıkarmaya çalıştıkları ve yarı resmi gazete özelliğinde olan Hâkimiyeti Milliye gazetesi bir süre görev üstlenmiş, bu gazetenin yayını için; gerekli kâğıt ve dizgici gizli olarak İstanbul’dan (Dersaadet’ten) Ankara’ya getirilmiştir.
Kuvayı Milliyenin başkenti Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını izleyen dönemde adı “Cerideyi Resmiye” olarak yayına başlayan gazetenin yasal dayanağını; TBMM’nin ilk kanunlarından olan 6 sayılı Kanun ve TBMM tarafından yürürlüğe konulan 7 Ekim 1920 tarihli Kararname oluşturmuştur.
İstanbul’da yayımlanmakta olan Takvimi Vekayi var iken, TBMM Hükümetinin yeni bir gazete yayımlaması, hem siyasi hem de tarihi bir zorunluluğun sonucunda olmuştur. Her şeyden önce o dönemde İstanbul, eylemsel olarak (fiilen) işgal altındadır.
18 Temmuz 1921 tarihini taşıyan 21 inci sayıya kadar yayımlanan Ceride-i Resmiye, Ulusal Kurtuluş Savaşının yoğun olduğu dönemde yayımlanmamıştır. Sakarya Meydan Muharebesinden sonra, 22 nci sayıdan başlayarak ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin Resmi Ceridesi” adı altında yayımını sürdürmüştür.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin Resmi Gazetesi" adını taşıyan "Resmi Ceride", Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra, 7 Kasım 1923 tarihli 41 inci sayıdan itibaren "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Resmi Gazetesi" başlığı altında yayımlanmıştır.
Sonra, devlet kurma ve yönetme ciddiyetine yaraşır bir sorumluluk bilinciyle, her konuda olduğu gibi Resmi Ceride konusuna da el atılmış ve 24.05.1341 (1925) tarihli “Resmi Ceridenin Neşri ve Tevzii Hakkında Kararname” (Resmi Gazete’nin Yayımı ve Dağıtımı Hakkında) yürürlüğe konulmuştur.
17 Aralık 1927 tarih ve 763 sayıdan itibaren günümüze kadar; "Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete" başlığı altında aralıksız yayımlanan hukuk düzenimizi oluşturan kanun ve kuralların yayımlandığı, temel kaynak olduğu kadar temel resmi bellek özeliliğini de taşıyan bu Resmi Gazete; 01.11.1928 tarihli "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Kanunu”nun yürürlüğe girmesine dek eski yazı ile bu tarihten sonra da Latin harfleriyle yayımlanmıştır. Bu görev; Başbakanlığın merkez birimlerinden olan Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü’nün sorumluğunda, Başbakanlık Basımevi ve Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğünce sürdürülmüştür.
Develiğimiz kurucusu ve kanat geren kadroların geleceğimizi nasıl bir özen ve düzenle hazırladıklarını, ülkemizin başka ülkeler karşısında geri kalamayıp odları da geçerek, halkımızın karnı tok sırtı pek olarak yaşamasına yönelik ne denli askeri, eğitim ve ekonomik önemde yatırımların yapıp geliştirildiğini, yasama, yürütme ve yargı yönünden özenle kurumlaştırıldığını, askeri müdahale dönemlerinin yasa ve yürütme anlayışını, hükümetlerin siyasi yaklaşımlarını ve yasama organlarını yasaya verdikleri önem ile ilerleyen süreçte bu konulardaki yaklaşımları; Resmi Gazete arşivlerini somut olarak inceleyerek, belli bir sonuca varmak mümkündür.
Ne var ki, son yasal ve anayasal düzenlemelerden Resmi Gazete yayın birimi de nasibini almış, ilgili birimler kapatıldığı gibi Resim Gazete’nin kâğıt ortamında değil de, kâğıt kıtlığı nedeniyle dijital ortamda yayınlanması ve saklanmasına karar verildiği basın ve sosyal medya ortamında duyulmuştur. Bu kararın alınmasında kâğıt kıtlığının etkin olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Çünkü ülkemizi zenginlik ve genel refah yönünden mevcut durumunu; Ulusal Kurtuluş Savaşı verildiği günlerden yani değil lastik ayakkabıyı bulmak çarık bile bulunmadığı, at arpasından hedik, eşek derisinden kelik yapıldığı günlerle kıyaslamak mümkün değildir.
Resmi Bellek Olarak Resmi Gazete’nin Önemi
Osmanlı yönetiminde “belgeler” anlamına gelen “evrak” kayıtlarına önem verilmiş, başkent olarak bulunulan her ilde (Bursa, Edirne, İstanbul) devlete ait belgelikler kurulmuş, dönemin olayları kaydetmekle görevli resmi devlet tarihçileri (Vak'a-nüvisler ya da vak’anivis) kayda geçirdikleri Osmanlı belgelikleri, dünyanın en zengin tarih hazinelerindendir. Çünkü somut yazılı arşivlik belge olarak arşivlerde yerlerini almıştır.
Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte hukuk düzeninin oluşturulması hedeflendiği için çağdaş devlete yaraşır bir anlayışla hukuk devleti olgusu benimsenmiş, Devletin, Anayasanın ve yasaların yetkili kıldığı organların ve toplumun uyması için yürürlüğe koyduğu yazılı hukuk kurallarının kamuoyuna duyurulması ise hukuk devleti olmanın gereği olarak görülmüştür. Yasa koyucu ya da idare tarafında yürürlüğe konulan yazılı hukuk kurallarının "duyurma" görevini, yazılı kayıt ve belge bağlamında Resmi Gazete yerine getirmiştir. Üstelik yerel yöneticilerin, yayınlanan bu kuralların yurttaşlara duyurup, anlamalarını sağlamaları zorunlu kılınmıştır.
Teknolojik gelişmelere koşut olarak, Resmi Gazete ’ye 27 Haziran 2000 tarihinden itibaren internet ortamından ulaşılması kolaylığı sağlanmıştır. (http://rega.basbakanlik.gov.tr/) Bu yararlı hizmet geçmiş yıllara da yaygınlaştırılmıştır. Resmi Gazete’nin internet ortamında yayınlanması doğal olarak abone sayısını azalması nedeniyle baskı sayısı azaltmıştır. Ancak Resmi Gazete nüshaları devlet olmanın ciddiyeti gereğince Başbakanlığın ilgili birimince düzenli olarak arşivlenmesine devam olunmuştur. Resmi Gazete arşivleri, devlet hafızasını koruma ciddiyetiyle; Mili Kütüphane, TBMM Kütüphanesi, İstanbul Kütüphanesi ve İzmir Kütüphanesi gibi devletin temel arşiv belleklerinde yerlerini almıştır.
Resmi Gazete arşivi o denli devlet belleği ve güvenilir dayanaktır ki, Resmi Gazetelerde yayınlanan devlet yazılı kurallarını içeren ve “düstur” olarak anılan mevzuat kaymaları Cumhuriyet döneminde:
III. Tertipten başlatılmıştır. Çünkü:
Birinci tertip düsturlar; 1863-1908 dönemine ait mevzuatı içine alan düsturlardır. İkinci tertip düsturlar: Meşrutiyetin ilanı tarihi olan 10 Temmuz 1908’den 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti’nce kabul olunun mevzuata ait olanlardır. Bunun anlamı; Padişahlıktan, Cumhuriyet yönetimine geçilmiş olsa da, yazıl kaynakların arşiv özelliği korunmuş, üstelik Memurun Muhammet’i Hakkında Kanun gibi Osmanlı döneminde yürürlüğe konulan kimi kanunlar Cumhuriyet döneminde de uzun süre yürürlükte kalmıştır.
“Yok kanun, yap kanun” anlayışıyla Türk hukuk kurallarının hangisinin yürüklükte, hangisinin yürürlükte olmadığı gibi içinden çıkılmaz bir duruma düşülünce, metinler güvenilir bir şekilde derlenerek Mevzuat Bilgi Sistemi şeklinde kamuoyunun hizmetine sunulması (kadife edilmesi), Resmi Gazetelerde yayınlanan bilgilerden yararlanılarak gerçekleştirilmiştir.
**
Yazılı hukuk kurallarımızın (mevzuatımızın) derlenip kolay bulunmasını sağlamaya yönelik düzenlemelere (kodifikasyon) uzun yıllarını vermiş, devlet arşivinin öneminin bilincinde biri olarak dahası; yurduna yurttaş olma sorumluluğuyla ve devletime olan yükümlülüklerimi yerine getirme anlayışıyla belirtmek isterim ki;
Ulusal Kurtuluş Savaşı günlerinde; devlet arşivini oluşturmak, halkın olabildiğince aydınlanmasını sağlamak için İstanbul’dan mürettip (dizgici) ve gerekil araç ve kâğıt kaçırılarak, Ankara’da Resmi Gazete (o dönemdeki adı; Resmi Ceride) yayınlanmıştır.
Tarihimizde Resmi Gazete yayınına sadece ölüm-kalım koşullarının yaşanıldığı Sakarya’da cephe savaşı verildiği günlerinde geçici olarak ara verilmiştir.
Resmi Gazete konusunda uzmanlaşmış elemanların işlerine son verilip, Resmi Gazete yayınında kağıt doküman kadar güvenilir olmayan sanal ortama yönelmenin, “e devlet esir devlet” yaygın söylemi karşısında sakıncalar doğuracağının ayırdına varılarak, devlet aklının somut belgesi olan Resmi Gazete’nin hiç değilse arşiv malzemesi olarak az sayıda da olsa baskısının yapılmalıdır. Böylece bu güne dek korunan resmi kuruluşlardaki arşivlerin güvenilir şekilde varlıklarını sürdürülmesi, devletimizin sürekliliği bağlamında yaşamsal önem taşımaktadır.
*(Önemli hatırlatma; Resmi Gazete yayınına, sadece Sakarya’da cephe savaşı yapıldığı günlerde bir süre ara verilmiştir)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder