Eşit vatandaşlık-tam
demokrasi!
Türkiye Milli Düşünce
Merkezi Başkanı
Seçim bildirgesi ile CHP, bölücü terör örgütünün isyanına "Kürt
sorunu" adını vermekte ve "çözümün eşit yurttaşlık ve tam
demokraside" olduğunu savunmaktadır.
Bildirgede şu görüşlere yer verilmektedir; "Cumhuriyet
tarihinin en önemli sorunlarının başında gelen Kürt sorunu, bir demokrasi
eksikliği sorunu olarak anlaşılmalıdır. Sorunun çözümü için de esas olan daha
fazla özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti anlayışıdır... Kürt sorununun salt
bir güvenlik sorunu olarak görülmesi, yurttaşlarımızın insani ve demokratik
taleplerinin geri çevrilmesine yol açmıştır. Güvenlikçi bakış açısından
kaynaklanan yanlış uygulamalar, demokratik muhalefetin sindirilmesine ve
yurttaşlarımızın önemli bir bölümünü mağdur eden ve aidiyet duygularını
zedeleyen baskılara yol açmıştır... Günümüzde herkesin canını yakan, binlerce
insanımızın hayatına mal olan bir şiddet ve terör ortamı yaşanmaktadır..."
Buradaki çarpıtılan kavramlara geçmeden önce, CHP
siyasetinin kendisini meşru Devletimiz ile bölücü terör arasında nereye
yerleştirdiğine işaret etmek isteriz. Bildirgenin tamamında "Türk" adı
(Resmi isimlendirmelerin dışında) bir defa olsun geçmezken, "Kürt" adı
pek çok defa tekrarlanmaktadır.
Yine, "Kürt sorununun çözümü için tam demokrasi ve
eşit vatandaşlık"bölümünde ise; zamanımızın en vahşi ve kanlı terör
örgütlerinden olan; 30 yıldır çocuk, kadın, sivil demeden 40 binin üzerinde
masum insanımızı katleden; şehirleri yakıp yıkan; demokrasi ve özgürlükleri yok
ederek vatandaşlarımızı sindiren; uluslararası hukuka göre insanlığa karşı
işlenen suçların 2'nci sırasında yer alan, uluslararası toplum tarafından ve
ülkemizdeki pek çok yargı kararları ile terör örgütü sayılan PKK/KCK'ya,
herhangi bir suçlamada bulunulmadığını üzülerek görüyoruz.
Buna karşılık bu bölümün tamamında Türkiye Cumhuriyeti'nin
suçlandığına ve sorunun"baskı politikaları, yasaklar ve insan hakları
ihlallerinden" kaynaklandığına dair fütursuzca iddialarda
bulunulduğuna şahit oluyoruz. Adeta karşımıza, Türkiye'mizi uçurumun kenarına
getiren Oslo, İmralı ve Dolmabahçe "mutabakatlarına" katıldığını
ilan eden, 3'üncü bir taraf olarak taklitçi bir CHP çıkıyor.
Atatürk'ün, "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye
halkına Türk Milleti denir"vecizesi ile şu CHP'nin haline bakın!
Eşit vatandaşlık
Şimdi şu meşhur "eşit vatandaşlık" konusuna
dönebiliriz.
Eğer bildirge, Anayasa 10. Maddedeki gibi "kanun
önünde herkes ayrım gözetilmeksizin eşittir" ve 66. Maddedeki gibi "Türk
Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" temel
hükümlerini kastetseydi, mesele kalmazdı. Ayrıca "eşit
vatandaşlık" demesi gerekmezdi. Ama CHP bunu kabul etmiyor.
Seçim bildirgesinde (s. 30) "Kürt
yurttaşlarımız" ifadesini kullanmak suretiyle etnik bir eşitlikten
bahsettiği anlaşılıyor.
Demek ki CHP; Türk Milletine mensup bireylerin ve
vatandaşların kanun önünde eşitliği kavramını çarpıtarak, etnik gruplara mensup
kişilerin eşitliğine dönüştürmeyi düşünmektedir. "Kürt sorunu"nun
çözümü için de böyle bir etnik ayrışmayı ve"kolektif/grup kimliklerine" göre
eşitliği şart olarak görmektedir.
Bu konuda, Haçlılar, PKK/KCK ve AKP muktedirleri de aynı
görüşü savunduğundan, 10 yıldır bu yolda atılan adımlarla ülkemiz bugünlere
getirilmiştir.
Tam demokrasi
Malum, ülkemizde çok partili demokratik sistem vardır. Ancak
kalkınma, gelişme ve eğitim seviyemiz oranında. Aydınlarımızın ehliyet ve
liyakati ise, belirleyici olmaktadır. Bu anlamda demokrasimizin pek çok
meselesi vardır. Bilindiği gibi demokrasiler, insan temel hak ve
özgürlükleriyle ilgili kavramdır ve toplumun bütünü için geçerlidir. Ancak şu
veya bu kesim, şu veya bu bölge, şu veya bu etnisite gibi gruplar için
demokrasi olamaz.
Ama bizde bölücü terörün etkisiyle, kişi hakları
grup/etnisite haklarına dönüştürülerek demokratikleşme, etnik grupların
eşitliği gibi uygulama görebilmektedir.
Böyle olunca da bölücü terör örgütü demokrasi gereğince
bizden ayrı bir devlet ve toprak istemektedir. Buna göre, CHP bildirgesindeki
olmazsa olmaz gibi gösterilen "tam demokrasi"den neyi anlamamız
gerekiyor? "Tam demokrasi" bireyler/vatandaşlar için değil
de "Kürt sorunu"nun çözümü için şart koşulduğuna göre,
grup/etnisite haklarından bahsedildiği anlaşılıyor. Bu çerçevede, "yerel
yönetimlerin idari ve mali özerkliklerini sınırlayan düzenlemeleri
kaldıracağız. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki
çekinceleri kaldıracağız" vaadi ile PKK/KCK terör örgütünün kurmakta
olduğu "özyönetimin/bağımsız devletin" temellerine harç
taşıyor.
Kılıçdaroğlu, "Kürt sorunu güvenlik
politikalarıyla çözülmez, 30 yıllık tecrübe bunu gösterdi" diyerek,
2002'de terörün nasıl yenildiğini unutmuşa benziyor. Sonra da, sorunun "toplumsal
uzlaşma ile çözüleceğini, bunun merkezinin de TBMM olduğunu" vurguluyor.
Yani, Türk Milletinin egemenliğinin en yüce kurumu olan TBMM'de, bölücü terör
örgütünün siyasi temsilcisi ve destekçisi gibi hareket eden AKP-CHP ile kanla,
canla, ilimle irfanla kurduğumuz mübarek devletimizi ve vatanımızı nasıl
bölüşeceğimizi tartışacakmışız, öyle mi?
Görülüyor ki, Türkiye'miz bir avuç çetenin eline nasıl
geçmişse, Büyük Atatürk'ün kurduğu CHP'de aynı akıbete uğramış... Çok yazık!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder