BADEM MADEN
Rıfat Serdaroğlu:
Türk Devlet sistemine göre, madenlerin ruhsatlandırılması,
işletme izni verilmesi yetkisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri
Genel Müdürlüğüne aittir.
Eski Türkiye’de Bakanlık bürokratları bu konudaki
çalışmaları yapar ve Bakanlığa arz eder, Bakan, Müsteşar veya yetkilendirilen
Genel Müdür uygun gördüğü takdirde iznin, AÇIK İHALE yöntemiyle verilmesine
onay verirdi.
Böylece hem siyasi hem idari sorumlular belirlenmiş olur ve
hak eden maden işletme ruhsatına sahip olurdu.
AKP’nin ilk Enerji Bakanı Hilmi Güler zamanında, Cumhuriyet
Tarihinin en fazla sayıdaki ruhsat dağıtımı yapıldı.
Öylesine özensizce dağıtıldı ki, Ankara’da "Çantacılar" denen ruhsat satıcısı AKP’liler türedi.
Daha sonra, ne hikmetse Hilmi Güler görevden alındı ve madenlere ruhsat verme işini, zamanın Başbakanı Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan’a bağladı!
Öylesine özensizce dağıtıldı ki, Ankara’da "Çantacılar" denen ruhsat satıcısı AKP’liler türedi.
Daha sonra, ne hikmetse Hilmi Güler görevden alındı ve madenlere ruhsat verme işini, zamanın Başbakanı Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan’a bağladı!
Böylelikle kendi kendini görevlendiren Başbakanı da görmüş
olduk…
Siyaset dilinde bunun açılımı şudur;
"Bundan böyle kim maden ruhsatı isterse bana gelecek.
Ben tek başıma karar vereceğim.
Kime hangi maden işletmesi, kaça verilecek, karşılığında ne gibi yükümlülük altına girilecek, hepsini ben yapacağım…"
Ben tek başıma karar vereceğim.
Kime hangi maden işletmesi, kaça verilecek, karşılığında ne gibi yükümlülük altına girilecek, hepsini ben yapacağım…"
Haysiyet sahibi, dürüst, namuslu bir Bakan böyle bir
müdahaleyi kabul etmez ve derhal istifa ederdi!
Öyle ya Başbakan, Bakanını yetersiz görüyor ve onu şaibeli hale düşürüyordu!
Ama nerde bizde o kalitede Bakanlar?
Öyle ya Başbakan, Bakanını yetersiz görüyor ve onu şaibeli hale düşürüyordu!
Ama nerde bizde o kalitede Bakanlar?
Onlar eski Türkiye’de kaldılar!
Gerek Soma’da gerekse Ermenek’te yaşadığımız maden
felaketlerine bakınca, Erdoğan’ın gözünün sadece AKP’lileri gördüğünü bir kez
daha anladık.
Hem Soma hem Ermenek maden sahipleri AKP’li kişilerdi.
Madenlerdeki "Badem Düzeni" şöyle işler.
Temsili olarak anlatalım;
Temsili olarak anlatalım;
-"Oğlanın dediği kişi sen misin?"
-"Benim efendim ve emrinizdeyim"
-"Soma’daki madeni sana verdim.
Bu madenden yılda "x" milyon ton kömür çıkaracaksın.
Devlet bu kömürün tamamını "y" liraya alacak, nerelere ne vereceğini oğlan sana söyleyecek, tamam mı?"
Bu madenden yılda "x" milyon ton kömür çıkaracaksın.
Devlet bu kömürün tamamını "y" liraya alacak, nerelere ne vereceğini oğlan sana söyleyecek, tamam mı?"
-"Emriniz olur efendim ama bir yılda "x" milyon
ton kömür çıkarmak çok zor olacak!"
"Kardeşim kafamı bozma.
Sendika yok taşeron var, kontrol yok- başka sahaya dalmak var!
1000 kişilik madene doldur 1500 kişi.
Ücret zaten asgari!
Sana kaymak gibi bir iş veriyoruz, daha ne istiyorsun?"
Sendika yok taşeron var, kontrol yok- başka sahaya dalmak var!
1000 kişilik madene doldur 1500 kişi.
Ücret zaten asgari!
Sana kaymak gibi bir iş veriyoruz, daha ne istiyorsun?"
-Sağ olun efendim, Allah sizi başımızdan eksik etmesin.
Ben emrettiğiniz yere hemen gideceğim…"
Ben emrettiğiniz yere hemen gideceğim…"
İnsana köle muamelesi yapan, sömürü düzeninin devlet eliyle
uygulanmasını sağlayan, işe-ekmeğe muhtaç zavallı insanları sinek gibi gören
Bademler,
kaza ve ölümler olunca derhal bambaşka bir kimliğe
bürünürler!
Cumhurbaşkanı;
"Bu iş adamları çıkardığımız yasayı anlamamışlar.
Biz anlamayana, anladığı dilden anlatmasını biliriz.
Yazık değil mi bu kardeşlerimize, ayıptır yahu!"
Biz anlamayana, anladığı dilden anlatmasını biliriz.
Yazık değil mi bu kardeşlerimize, ayıptır yahu!"
Başbakan;
"Kimse kendini soruşturmadan azade ve bigâne kalacağını
sanmasın.
Konu ile bizzat ben ilgileneceğim!"
Konu ile bizzat ben ilgileneceğim!"
Görgüsüz Bademler;
Siz niçin ve hangi yüzle hesap soracaksınız?
Siz niçin ve hangi yüzle hesap soracaksınız?
Esas hesap vermesi gerekenler sizlersiniz.
Neden mi?
Neden mi?
-Tüm ruhsatları dönemin Başbakanı verdi, şimdi de Erdoğan
onaylamadan kimseye ruhsat veremiyorsunuz.
Tıpkı İstanbul’daki kupon araziler gibi!
Tıpkı İstanbul’daki kupon araziler gibi!
-13 senede sendikalı işçi sayısını 2.700.000 den 875.000 e
siz düşürdünüz!
-Tüm Devlet ve Özel sektör işletmelerinde "Taşeron
İşçiliğini" siz başlattınız ve yaydınız!
-Devletin tüm denetim kadrolarını siz felç ettiniz!
-Madenlerde, her türlü kontrolü İlçe-İl Başkanlarınız ve
Milletvekillerinize bırakıp, oraları arpalık haline getirdiniz!
– Torba Kanun ile madenlere düzenleme getirdik dediniz
ama kanunun uygulamasını sanki "Yazar Kasa Uygulamasını" ertelermiş
gibi, 2015 yılına
siz ertelediniz.
Siz, madenlerde çalışanların İNSAN olduklarını, onların da
bir aileleri çocukları olduğunu unuttunuz.
Bu zavallı insanları çiftçilik ile nafakalarını temin edemez hale getirip, yer altına mahkûm ettiniz.
Bu zavallı insanları çiftçilik ile nafakalarını temin edemez hale getirip, yer altına mahkûm ettiniz.
Eyy insafsız Bademler;
Tarihteki en fazla sayıdaki işçi ölümleri sizin döneminizde
gerçekleşti.
Doymayan mideniz, bitmeyen kibriniz ile insan ölümleri üstünde tepinip durdunuz!
Siz can vermeyeceğinizi, hesap sorulmayacağını mı sanıyorsunuz?
Doymayan mideniz, bitmeyen kibriniz ile insan ölümleri üstünde tepinip durdunuz!
Siz can vermeyeceğinizi, hesap sorulmayacağını mı sanıyorsunuz?
Aynaya bakın kimlerin sorgulanacağını net olarak
göreceksiniz…
(Ulusal Haber & Ankara_a45UyF587661-141101112514-01)